Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesi’nde Hoca Ahmed Yesevî etkisi

Evliya Çelebi, Seyahatnamesi’nin ilk cildinden itibaren “Türk-i Türkân” (Türklerin Türkü) ve “Pirân- Türkistan” (Türkistan’n Mürşidi) diye saygıyla andığı Hoca Ahmed Yesevî’nin soyundan geldiğini birçok yerde iftiharla anlatmıştır. Seyahatnamenin, çeşitli kısımlarındaki kayıtlarda Evliya Çelebi’nin şeceresi; Hoca Ahmet Yesevî/ Mehmed Kirmani/Allahverdi Akay/Ece Yakup Yavuz Er/Turhan Bey/Demircizade Kara Mustafa Paşa/el Şehid Kara Ahmed/Derviş Mehmed Zılli/Evliya Çelebi olarak yazılıdır. 

Konumuza, Osmanlı’nın kuruluş yıllarından olan Orhan Gazi döneminde Horasan’dan gelerek Anadolu’da irşad postuna oturan, Anadolu’nun İslamlaşma ve Osmanlı’nın kuruluşunda etkisi olan Hacı Bektaş-ı Veli ile başlamak uygun olacaktır.

Seyahatname’de geçen Ahmed Yesevî ve Hacı Bektaş-ı Veli ilişkisi

Evliya Çelebi, Ahmed Yesevî ile Hacı Bektaş-ı Veli ilişkisi Seyahatname’de şu satırlar ile anlatır:

“Horasan’dan yedi yüz Horasan erenleri ile Hacı Bektaş-ı Veli ceddimiz Türk-i Türkân Hoca Ahmedi Yesevî Hazretleri’nden Rûm’a (Anadolu) gelmek içün mezun olup doğru bu Âsitâne-i Seyyid Battal Gazi’ye gelüp niçe zaman anda ikâmet edüp Bursa’dan Orhan Gazi Hacı Bektaş-ı Veli’yi görmeğe bu Seyyid Battal Asitânesi’ne gelüp Bektaş-ı Veli ile müşerref olup Bektaş-ı Veli ricasıyla bu âsitâne-yi Battal’ı Koca Orhan Gazi eyle imar edüp gûya bir kal’a-yı metîn edüp bin adet hâne halkın iskân etdirüp şehr imar eder.”

Evliya Çelebi, Osmanlı’nın kuruluş yıllarının Orhan Gazi dönemini anlatırken Horasan’dan gelerek Anadolu’da irşad postuna oturan Hacı Bektaş-ı Veli hakkında şunları yazar:

 “Orhan Gazi’nin zaman-ı hilafetinde cedd-i izâmımız Türk-i Türkan Hoca Ahmed-i Yesevî Hazretleri Horasan’dan halifesi olan Hacı Bektaş-ı Velî’yi üç yüz fukarasıyla sahib-i seccade idüp deff ve kudüm ve alem saraf virüp ‘Var Orhan Beğ ile Rûm fatihi ol yâ Bektaş’ diyü nefes idüp Hacı Bektaş-ı Velî üç yüz er ile Horasan’dan Orhan Gazi’ye gelüp mülakat olduğı gibi Bursa üstüne gelüp feth itdiler.”

Seyahatnâme’de Hacı Bektaş-ı Velî’nin Ahmed Yesevî ile ilişkili olarak zikrettiği cümlelerden bazıları şöyledir:

“Türk-i Türkân Hoca Ahmed-i Yesevî’nin halifelerinden Şeyh Lokmân ki Horasan erenlerindendir. Vâlid-i büzürgvârı Hacı Bektaş’ı şeyh Lokmân’a tilâmizliğe verüp Hacı Bektaş anlardan ulûm-ı zâhire ve bâtımayı tahsîl eyledi.”

“Devletleri müebbed ola deyü yetmiş aded kibâr-ı evliyaullah Horasan’da Yesu şehrinde Türk-i Türkan Hoca Ahmed Yesevî Hazretleri huzurunda hayr dua ve senâlar edüp yedi yüz fukarasıyla Hacı Bektaş-ı Velî’yi Devlet-i Âl-i Osman’a mûin ü zâhir ola deyü gönderüp…” “… Amma (Hac› Bektaş) irşadı Hoca Yesevî’den görüp Rûm erenlerinden olmağla izin taleb edüp yedi yüz fukarâ ile Seyyid Muhammed-i Buhari-i Saltık ile Hacı Bektaş’ı Rûm’da Osmancığa gönderüp Mevlânâ-yı Rûmi ve Hacı Bektaş-ı Velî ve Şems-i Tebrizi ve Muhyiddin-i Arabi ve Karaca Ahmed Sultan ve gayrı yetmiş kibâr-ı evliyaullahların bin yirde haflrolup sohbet-i has edüp Orhan Gazi asrında Hacı Bektaş-ı Velî iştihar bulup yeniden çeri yani yeni-çeri peyda edüp Rûm diyârların Orhan ile maan feth edüp yedi yüz fukarâlarının cümlesin feth olunan şehirlerde sâhib-i seccade edüp Muhammed Buhari Sarı Saltuk Bay’ı Kafiristan’a gönderüp Dobruca ve Eflak ve Boğdan ve Leh ve Moskov’da çok gazâlar edüp “Saltık” namıyla iştihâr verdi. Anınçün hâlâ Rûm’da yedi yüz âsitâne-i Bektaşiyân vardır. Ba’dehû Hacı Bektaş-ı Velî sene (----) tarihinde yine Orhan hilafetinde merhûm olup Orhan, cenâze-i Sultan’a hazır olup Kırşehri’nde defnetdiler.”

Evliya Çelebi’nin seyahat ettiği yerlerdeki bazı Yesevî dervişleri

Evliya Çelebi Seyahatnâmesi’nin tam metnine bakıldığı zaman, birçok yerde Yesevî etkisinin Osmanlı coğrafyasındaki derinliğini gösteren bilgiler sunulmaktadır. Birkaç misal verecek olursak: Evliya Çelebi, bugün Romanya sınırları içinde kalan türbesinde ziyaret ettiği Sarı Saltuk’tan “Sâdât-ı kirâmdan bir ulu sultan idi. Bu hakirün ecdâdı Türk-i Türkan Hoca Ahmed-i Yesevî hazretlerinin halifesidür kim ism-i şerifleri Muhammed Neccâr’dur kim hasib ve nesib ırk-ı tâhirdendür” diye söz eder. Evliya Çelebi’ye göre, o “mücâhid-i fisebilillah bir sultan”dır. Evliya Çelebi, Sarı Saltuk’a Ahmed Yesevî tarafından Rumeli’yi fetihle görevlendirdiği rivayetini de çok güzel anlatır: “Ceddimiz pirân-ı Türkistan Hoca Ahmed Yesevî ibn Muhammed Hanefi, Hacı Bektaş-ı Velî’ye imdat içün, yedi yüz âdem Horasan erenlerinden virüp” “Makedonya ve Dobruca ve yedi krallık yerde nam ve niflan sahibi ol.”

Evliya Çelebi’nin bu satırları Ahmed Yesevî’nin Osmanlı’nın kuruluş döneminde etkili olan Hacı Bektaş-ı Velî; Sarı Saltuk gibi seçkin dervişleri beraberinde gönderdiği belirtilen ve sayıları “üç yüz” ve “yedi yüz” olarak kaydedilen Horasan erenleri vasıtasıyla icra ettiği fonksiyonu kanıtlamaktadır. Bunlar da Evliya Çelebi’nin, İstanbul fethini anlatırken İstanbul Unkapanı’nda medfun Horoz Dede hakkında yazdıklarından anlaşılmaktadır: İstanbul’un fatihlerinden “Horoz Dede ceddimiz Türk-i Türkan Hoca Ahmed-i Yesevî hazretlerinin fukaralarından bir pîr-i fâni olup asâkir-i İslâm içre yigirmi dört saatde yigirmi dört kere bank-i horos urup ‘Kum yâ gafilûn’ diyü guzât-ı müslimîni agâh itdiğiçün Horos Dede dirlermiş.”

Evliya Çelebi’nin gezdiği yerlerdeki Yesevî dervişlerinin türbeleri ve anlatılan menkıbeleri

Evliya Çelebi, ayrıca Osmanlı’nın Anadolu ve Rumeli topraklarını gezerken rastladığı Yesevî dervişlerine ait türbe ve makamlar ile buralarda Yesevî dervişleri ile ilgili olarak anlatılan menkıbeleri de eserine tek tek ve ayrıntıları ile kaydetmiştir.

Evliya Çelebi’nin gezdiği Osmanlı beldelerinde izlerini tespit edebildiği Yesevî derviş-gazileri arasında en başta Bursa’daki Geyikli Baba Sultan vardır:

“Fukarâ-yı Yesevî’den olup Azerbaycan şehirlerinden hoy-ı hüsn-hûydandır. Kûh-ı azîmlerde vahşi sığınlara süvar olup Orhan Gâzi ile sefer eşüp at tavlası gibi bir tavla sığınları var idi, barhanasın bile vahşi gazâllara yükledirdi. Kabr-i şerifi Bursa şehri içre mahallesinde bir tekye-i azîmdir kim Orhan Gâzî binâsıdır. Kuddise sırruhu.”

Bursa’da defnedildikleri kaydedilen diğer Yesevî dervişleri ise Dâvûd Baba, Abdal Musa’dır.

Tokat il merkezindeki Gıj-Gıj Dede ve yine Tokat’ın Zile ilçesindeki Şeyh Nusret de Evliya Çelebi’nin Anadolu’da izlerine rastladığı Yesevî dervişlerindendir. Evliya Çelebi’nin Tokat’taki Gıj-Gıj Dede Sultan’dan bahsedilen satırları şöyledir:

“Şehre hâil bir cihan-nümâ püflte üzere tekye-i Gıj Gıj Dede Sultan tarik-i Yesevî’de bir ulu sultan imiş. Hacı Bektaş Velî-i Horasanî’yle diyâr-ı Horasan’dan gelüp izn-i Bektaş Velî ile bu kûh-ı bülend üzere sâkin olur. Kaçan kim celâl sıfat olduklarında ejderha gibi gıjıldadığından Gıj-Gıj Dede derlermiş. Himmeti hâzır ü nâzır ola. Sâhib-i kanâat birkaç fukaraları vardır.”

Evliya Çelebi, Anadolu’daki etkilerinin asırlarca devam ettiğini belirttiği diğer Yesevî dervişleri olarak Amasya Merzifon’daki Pîr Dede, Aksaray’da Pertevi Sultan, Bozok Sancak merkezi Yozgat’taki Emir-i Çin Osman, isimlerini sıralar ve çok önemli olarak buralarda tasavvufi bir hayatın gereklerini Yesevîyye Tarikatı adâbına göre yaflayan Yesevî fukarası ile sohbetlerinden bahseder. Evliya Çelebi’nin Anadolu coğrafyası dışında Balkanlar ve Kafkaslar’daki seyahatlerinde tesirlerine tanık olduğu ve türbeleriyle karşılatığı Yesevî izdaşları ise Deliorman’daki Demirci Baba, Batova’daki Akyazılı Sultan ile Azerbaycan’ın kuzey bölgesindeki Fiirvan Hanlığı’nın merkezinde adına bina edilen zaviyesi olan Avşar Baba’dır.

Topkapı Sarayı’ndaki Yesevî şair: Hazinî

Osmanlılarla Yesevî ilişkisinde önemli bir isim ise bir Yesevî şeyhi olarak 16. yüzyılda İstanbul’u ziyaret eden ve devrin hükümdarı olan III. Murad tarafından ağırlanan Yesevî şeyhi Hazinî’dir. Günümüzde Tacikistan sınırları içerisinde kalmış bulunan Hisar kentinde doğmuş olan ve eserinde Yesevî’nin ilk halefi Mansur Ata’nın torunlarından olduğunu belirten Sultan Ahmed Hazinî adlı Yesevî dervişinin Kanuni Sultan Süleyman’ın torunu olan Osmanlı Sultanı III. Murad’a 1593 yılında sunmak üzere kaleme aldığı Cevâhiru’l-Ebrâr min Emvâc-ı Bihâr adlı eser, Yesevîlik çalışmalarının bilinen en önemli kaynağıdır.

Bu değerli eserde Yesevîyye’nin Türkistan coğrafyasındaki etkileri ve Yesevîlik’in esasları hakkında önemli veriler yer almaktadır. Eserde Hz. Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî hakkında ayrıntılı bilgiler yer almaktadır.

Kitapta yer alan Farsça bölümdeki manzum silsilede Rasûlullah’tan eserin müellifi Hazinî’ye kadar uzanan Yesevîyye ve Nakşibendiyye silsilelerine işaret edilmektedir. Bu 312 beyitlik mesnevi tarzı Farsça şiirde Yusuf Hemedanî’nin halifeleri olarak Ahmed Yesevî ve Abdulhalık Gücdüvanî zikredilir. Hazinî’ye göre “Yesi, Maveraünnehr ve Yemen’de kadın-erkek herkes” Ahmed Yesevî’nin manevî tasarrufu altındadır. Hazinî, Ahmed Yesevî hakkında “Türklerin pîri”, “Türklerin sultanı”, “kutubların kutbu”, “din sultanı”, “takva eri” gibi oldukça dikkat çekici ibareler kullanır ve şu sözleri söyler: “Dünya kutublarıın kutbu, Türklerin (mânâ) sultanı, Yesili ulu şeyh Hoca Ahmed.” Ki O’nun kapısında nice bin evliya fakr makamını elde etti ve yokluk yolunu tamamladı. Hakk erleri O’nun dergâhında hizmet kemerini kuşandı, kutubların kutbu O’nun ayağına baş koydu.

Hakk yolunda yola girmişlerin başı, ayağının toprağı meliklerin tacının incisi.

O Hazret’in naibleri de ulu kişilerdir; evliya arasında her biri zamanın kutbudur.

İlk kez Sultan II. Selim zamanında İstanbul’a gelen Hazinî, haccettikten sonra yeniden İstanbul’a döner. Bu sırada Osmanlı tahtına Kanuni’nin torunu III. Murad geçmişti. Hazinî’nin İstanbul’da Osmanlı Sultanı ile görüştüğü, sultana kaleme aldığı Cevâhiru’l-Ebrâr min Emvâc-ı Bihâr adlı eserini takdim etme fırsatı bulmuştur. Hazinî’nin yazdığı değerli eseri ile başta Hz. Pîr Hoca Ahmed Yesevî olmak üzere Yesevîyye yolunun önderlerini efsanelere karışmış bir konu olmaktan kurtarmış hem de kendi adını ebedileştirmiştir.

Türkistan ile Osmanlı Devleti’nin kalbi Topkapı’yı birbirinden haberdar ederek son derecede önemli görevi ifa eden Hazinî’ye sadece eserinin değerli içeriğinden dolayı değil Türk tarihine yapmış olduğu bu katkısı vesilesi ile de minnet borçluyuz.

Hazret Sultan Hoca Ahmed Yesevî’nin Türk yurtlarının doğu ve batı bölgelerindeki tesirinden söz etmişken kuzey ve güneyi de ihmal edilmemelidir.

Türk dünyasının kuzey kuşağını teşkil eden Başkırdistan ve Tataristan’da da Ahmed Yesevî’nin kalıcı tesirlerinin izine bugün bile rastlanılmaktadır. Bunun en somut kanıtı Türklük âleminin en kuzeyindeki kültür merkezi Kazan’da komünizmin egemen olduğu dönemdeki katı yasak günlerinden önceki yüzyılda defalarca basılmış olan Divân-ı Hikmet’tir.

Ayrıca halka İslâm’ı öğretmeye yönelik olarak 1894 tarihinde Kazan’da Arab ve Kiril harfleriyle Tatarca ve Rusça olarak Şerâitu’l-iman (imanın şartları) adlı ve Ahmed Yesevî’den de bahsedilen bir risalede basılmıştır. Risalede,“Hoca Ahmed Yesevî (r.a) silsilesindeniz” denilmiştir.

Derviş ve gazileri ile manevî dünyamızda silinemez bir iz bırakmış olan Hz. Pîr-i Türkistan Ahmed Yesevî’nin doğusu ile batısı ile bütün Türk coğrafyasındaki manevi önemi her dâim devam edecektir.

         

YORUM EKLE

banner36