Hadis, Kütüb-ü Sitte içinde İmam Ebû Dâvud'un Sünen'inde (no: 1453) şöyle rivayet edilmiştir:
حَدَّثَنَا أَحْمَدُ بْنُ عَمْرِو بْنِ السَّرْحِ، أَنَا ابْنُ وَهْبٍ ، أَخْبَرَنِي يَحْيَى بْنُ أَيُّوبَ، عَنْ زَبَّانِ بْنِ فَائِدٍ ، عَنْ سَهْلِ بْنِ مُعَاذٍ الْجُهَنِيِّ، عَنْ أَبِيهِ، أَنَّ رَسُولَ اللهِ صلى الله عليه وسلم قَالَ: «مَنْ قَرَأَ الْقُرْآنَ وَعَمِلَ بِمَا فِيهِ أُلْبِسَ وَالِدَاهُ تَاجًا يَوْمَ الْقِيَامَةِ ضَوْءُهُ أَحْسَنُ مِنْ ضَوْءِ الشَّمْسِ فِي بُيُوتِ الدُّنْيَا لَوْ كَانَتْ فِيكُمْ، فَمَا ظَنُّكُمْ بِالَّذِي عَمِلَ بِهَذَا»
"Bize Ahmed b. Amr b. Serh rivayet etti, dedi ki: Bize İbn Vehb haber verdi, dedi ki: Bana Yahyâ b. Eyyûb haber verdi, dedi ki: Zebbân b. Fâid'den; o, Sehl b. Muâz el-Cühenî'den; o da babasından rivayet etti ki Resulullah (s.a.) şöyle buyurdu: Kim Kur'an okur ve içindekilerle amel ederse kıyamet günü o kişinin anne babasına bir taç giydirilir ki bu taç, güneş sizin aranızda olsa dünya evlerine vereceği aydınlıktan daha aydın, daha parlaktır. Anne babasına verilecek mükâfat buysa, ya Kur'ân'la amel edenin kendisine ne mükâfat verilir dersiniz?"
Senedindeki Zebbân b. Fâid ve Sehl b. Muâz'dan dolayı bu hadis rivayetinin Peygamberimize (s.a.) ait olma ihtimali zayıftır.
Hâkim, el-Müstedrek'te hadise sahih hükmü verse de İmam Zehebî buna karşı çıkmış, Zebbân'ın zayıf olduğunu söylemiştir.
Ahmed b. Hanbel ve Yahyâ b. Ma'în Zebban'ın zayıflığına hükmetmişlerdi. İbn Hibbân da onun için "Hadiste çok münkerdir" der.
Aynı manada bir hadisi Taberânî de el-Mu'cemü'l-Evsat'ta (no: 96) senediyle Ebû Hureyre'den (r.a) şöyle rivayet etmiştir:
«مَا مِنْ رَجُلٍ يُعَلِّمُ وَلَدَهُ الْقُرْآنَ فِي الدُّنْيَا، إِلَّا تُوِّجَ أَبُوهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ بِتاجٍ فِي الْجَنَّةِ، يَعْرِفَهُ أَهْلُ الْجَنَّةِ بِتَعْلِيمِهِ وَلَدَهُ الْقُرْآنَ فِي الدُّنْيَا»
"Dünyada evladına Kur'an öğreten adama kıyamet günü muhakkak bir cennet tâcı giydirilir. Cennet halkı o kişiyi, 'dünyada çocuğuna Kur'an öğreten mü'min' diye tanır."
Bu rivayet de senedindeki Abbâd b. Sâlih leyyin bir ravi olduğu için zayıftır.
Öte yandan Kur'an ehli olmak, Kur'an-ı Kerim'i öğrenmek, amel etmek, evladının öğrenmesini, amel etmesini sağlamak ve başkalarına öğretmek elbette âhiret saadetini temin edecek bir ameldir. Velev ki anne babanın mükâfatı tâc olmasın da Büreyde (r.a)'tan rivayet edilen şu hasen senedli hadiste bildirildiği üzere cennet hullesi olsun:
كُنْتُ جَالِسًا عِنْدَ النَّبِيِّ صلى الله عليه وسلم، فَسَمِعْتُهُ يَقُولُ: " تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ، فَإِنَّ أَخْذَهَا بَرَكَةٌ، وَتَرْكَهَا حَسْرَةٌ، وَلَا يَسْتَطِيعُهَا الْبَطَلَةُ".
قَالَ: ثُمَّ سَكَتَ سَاعَةً، ثُمَّ قَالَ: " تَعَلَّمُوا سُورَةَ الْبَقَرَةِ، وَآلِ عِمْرَانَ، فَإِنَّهُمَا الزَّهْرَاوَانِ يُظِلَّانِ صَاحِبَهُمَا يَوْمَ الْقِيَامَةِ كَأَنَّهُمَا غَمَامَتَانِ، أَوْ غَيَايَتَانِ، أَوْ فِرْقَانِ مِنْ طَيْرٍ صَوَافَّ وَإِنَّ الْقُرْآنَ يَلْقَى صَاحِبَهُ يَوْمَ الْقِيَامَةِ حِينَ يَنْشَقُّ عَنْهُ قَبْرُهُ كَالرَّجُلِ الشَّاحِبِ، فَيَقُولُ لَهُ: هَلْ تَعْرِفُنِي؟ فَيَقُولُ: مَا أَعْرِفُكَ، فَيَقُولُ: أَنَا صَاحِبُكَ الْقُرْآنُ الَّذِي أَظْمَأْتُكَ فِي الْهَوَاجِرِ، وَأَسْهَرْتُ لَيْلَكَ، وَإِنَّ كُلَّ تَاجِرٍ مِنْ وَرَاءِ تِجَارَتِهِ، وَإِنَّكَ الْيَوْمَ مِنْ وَرَاءِ كُلِّ تِجَارَةٍ، فَيُعْطَى الْمُلْكَ بِيَمِينِهِ، وَالْخُلْدَ بِشِمَالِهِ، وَيُوضَعُ عَلَى رَأْسِهِ تَاجُ الْوَقَارِ، وَيُكْسَى وَالِدَاهُ حُلَّتَيْنِ لَا يُقَوَّمُ لَهُمَا أَهْلُ الدُّنْيَا، فَيَقُولَانِ: بِمَ كُسِينَا هَذَا؟ فَيُقَالُ: بِأَخْذِ وَلَدِكُمَا الْقُرْآنَ.
ثُمَّ يُقَالُ لَهُ: اقْرَأْ، وَاصْعَدْ فِي دَرَجِ الْجَنَّةِ وَغُرَفِهَا، فَهُوَ فِي صُعُودٍ مَا دَامَ يَقْرَأُ، هَذًّا كَانَ، أَوْ تَرْتِيلًا"
Bir gün Hz. Peygamberin (s.a.) yanındaydım. Buyurdu ki: “Bakara Suresini öğreniniz! Onu öğrenmek berekettir, terk etmek ise hüsrandır! Fasitler ona güç yetiremez!”
Sonra Rasulullah (s.a.) bir müddet sustu ve şöyle buyurdu: “Bakara ve Âl-i İmran Surelerini öğreniniz! Gerçekten de o iki sûre Zehrâ'dır (çiçek gibidir). kendilerini öğrenenleri kıyamet günü gölgelerler. O iki sure birer bulut yahut sıra sıra dizilmiş kuş sürüleri gibidirler.
Kıyamet günü kabri açıldığı vakit Kur’an, kendisini okuyup amel eden kişiye nurani bir adam kılığında gelir ve: ‘Beni tanıdın mı?’ diye sorar. O kişi: ‘Seni tanımadım!’ der. Kur’an: ‘Ben seni gündüzleri susuz bırakan, geceleri uykusuz bırakan Kur’an’ım’ der. Sonra devamla: ‘Her tüccar, kendi ticaretinin arkasından gider. Sen ise bugün bütün ticaretlerin arkasından gideceksin,’ der. O kişinin sağ eline mülk, sol eline ebedilik verilir. Başına vakar tacı konur. Ana ve babasına dünya ahalisinin asla elde edemeyeceği elbiseler giydirilir. Onlar: ‘Bunlar bize niçin giydirildi!’ diye sorarlar. Onlara denir ki: 'Evladınızın Kur’an’a tutunması sebebiyle.' Sonra o kimseye: ‘Oku da cennetin derecelerinde ve makamlarında yüksel,’ denir. O kimse ister hızlı okusun ister tertil üzere okusun fark etmez, okudukça yükselir.”
(Ahmed b. Hanbel, el-Müsned, no: 22950; Dârimî, es-Sünen, no: 3435)