Yeni sınav sisteminde Türk Edebiyatı’ndan 56 soru sorulacak. Bu da edebiyatın enine boyuna soruya dönüştürüleceğini gösteriyor. MEB, Türk Edebiyatı kitabında 80 şiirine kadar geldi. Bunun sonucu olarak da yaşayan isimler ders kitabına girdi. LYS Türk Edebiyatı sınavına girecek öğrenciler yaşayan sanatçıları da bilmek zorunda artık. Güvender Yayınlarının yayımladığı LYS Edebiyat kitabında tanıtılan yaşayan ve yakın zamanda kaybettiğimiz şair ve yazarlardan bazıları ilgimizi çekti. Edebiyat tarihine giren bu sanatçılar kitapta şu şekilde tanıtılmış.
Sezai Karakoç (1933- ...)
Ankara Üniversitesi Siyasal BilgilerFakültesi Maliye bölümünden mezun oldu. İstanbul’da Diriliş Yayınları ve Diriliş Dergisi’ni kurdu.
2006 yılında kültür bakanlığı özel ödülü ile ödüllendirildi.
Edebî kişiliği
Şiirlerinde önceleri II. Dünya Savaşı sonunda Avrupa’da görülen şiir akımlarının izleri görülür. İkinci Yeni şairleri ile aynı dönemde ve aynı yayım organlarında şiir yayımlamaya başlamış olması ile bu akımın şairlerinden sayılmıştır. Oysa şiirsel duyarlığa verdiği önem dolayısıyla daha o zaman bu şairlerden ayrı bir yol izlemektedir. Bu dönem şiirlerinde anne, sevgi, çocuk, ölüm vb. kavram ve belirgin bazı hayaller çerçevesinde toplanır. İkinci Yeni şiir anlayışını geleneğe, İslam düşüncesine bağlayan şairdir. Türk şiirini metafizik bir esasa oturtan şair Sezai Karakoç’tur. Sezai Karakoç, bunu modern şiirin diliyle yapmıştır. O, Batı edebiyatını da iyi incelemiş bir şairdir. Modern sanattaki soyutlamanın İslam anlayışına uygun olduğu düşüncesindedir ve şiirlerini bu yönde geliştirmiştir.
Karakoç, geleneksel şiire de yaklaşır, ancak dili farklıdır. O, modern şiirin diliyle şiirlerini yazmıştır. Ona göre şair, şiiri soyutlamada bırakırsa eksik bırakmış olur, tamamlaması için şairin tekrar somutlaştırması yani soyutlaştırdığı şeyi tekrar bir bağlama oturtması gerekir.
Başlangıçta biçime daha fazla önem verirken iyice yakın göründüğü İkinci Yeni’den gittikçe uzaklaşmış, düşünceyi öne almış, düz anlatıma yönelmiştir.
Ona göre şairde kendi olabilmesinin biricik yolu, değişmek, başkalaşmaktır.
Evren şaire bir fildişi kule olmalı; şafakta kaybettiği güvercinleri, şair, bir ikindide bulabilmeli.
Eser, şairini sevinçle titretmeli. Şair, eserini sevmeli. “Beni andırıyor, ah, beni o.” demeli.
1960 yılından sonra Sezai Karakoç’un şiiri, asıl oluşum yolunu bulmuştur.
“Köpük” şiiri ile başlayan bu oluşumun özelliği, geçmişteki kültürümüzün ürünlerini çağdaş şiir biçimi ve anlayışı içinde yeniden yorumlama olarak tanımlanabilir.
Eserleri:
Şiir: Körfez, Şahdamar, Sesler, Hızırla Kırk Saat, Taha’nın Kitabı, Kıyamet Aşısı, Gül Muştusu, Zamana Adanmış Sözler, Leyla ile Mecnun, Ateş Dansı, Alın Yazısı Saati
Çeviri Şiir: Batı Şiirlerinden, İslamın Şiir Anıtlarından
Mensur Şiir: Mağara ve Işık
Deneme: Edebiyat Yazıları
İnceleme: Yunus Emre, Mehmed Âkif, Mevlâna
Piyes: Piyesler, Armağan
Hikâye: Meydan Ortaya Çıktığında, Portreler
Röportaj: Tarihin Yol Ağzında
Monna Rosa
Zeytin ağaçları söğüt gölgesi
Bende çıkar güneş aydınlığa
Bir nişan yüzüğü, bir kapı sesi
Seni hatırlatıyor her zaman bana
Zeytin ağaçları, söğüt gölgesi
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Ve vardır her vahşi çiçekte gurur
Bir mumun ardında bekleyen rüzgâr
Işıksız ruhumu sallar da durur
Zambaklar en ıssız yerlerde açar
Sezai Karakoç “Monna Rosa”nın “modern bir Leyla ile Mecnun denemesi olduğunu söyler.
Sevgililerin birleşememeleri ve ilk aşamada beşeri olan aşkın daha sonra ilahi aşka dönüşmesi konu açısından “Monna Rosa”yla Leyla ile Mecnun arasında bir yakınlık olduğunu göstermektedir.
Yavuz Bülent Bakiler (d. 1936)
Sivas’ta doğan Yavuz Bülent, ilk veorta öğrenimini Sivas’ta tamamladı. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun oldu. Bir ara Ankara Televizyonu ve Ankara Radyosu’nda çalıştı. Gazetecilik, yöneticilik ve avukatlık yaptı.
Edebî kişiliği
Hisar dergisi şairleri arasında yer aldı. Gezi, inceleme gibi farklı türlerde yazıları da olmakla beraber şiirleriyle öne çıktı.
“Anadolu toprağında karasaban ve kağnı…
Başka söze ne hacet
Dolaşır içimde açlardan, çıplaklardan
İşsizlerden binlerce, on binlerce hayalet”
diyen Yavuz Bülent, şiirlerinde, Anadolu’ya, Anadolu insanına eğildi, onların sorunlarını, acılarını, özlemlerini yapıcı bir tavırla yansıttı. Doğal ve sade bir dili, açık ve akıcı bir üslubu vardır. Manevi değerleri savunan Yavuz Bülent, eserlerini millî ve manevi değerlere bağlı kalarak oluşturdu. Türklere, İslam’a ve Anadolu’ya dönük sevgi ve düşüncelerini şiirlerinde kaynaştırdı. Geleneksel şiirimizin öz ve şekil özelliklerini kendi şiir potasında eriterek kişiliğini bulan sanatçının şiirlerinde doğal bir lirizm, millî bir coşku ve mistik bir hava vardır.
Eserleri:
Şiir: Yalnızlık, Duvak, Seninle, Harman,
Gezi Notları: Üsküp’ten Kosova’ya, Türkistan Türkistan
İnceleme-Araştırma: Şiirimizde Ana, Sivas’a Şiir, Âşık Veysel, Mehmet Akif’te Çağdaş Türkiye İdeali, Sözün Doğrusu, Sevgi Mektupları, Gidenlerin Ardından, Arif Nihat Asya İhtişamı
Sevinç Çokum (d.1943)
25 Ağustos 1943’te İstanbul’da doğ-du. İlk ve ortaokulu İstanbul’da okudu. İ.Ü. Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirince bir süre edebiyat öğretmenliği yaptı. 1975’te öğretmenlikten ayrılarak kendisini edebî çalışmalara verdi.
Edebî kişiliği
Hikâye, roman ve senaryo yazarı olan Sevinç Çokum, Hisarcılar akımı temsilcilerindendir. Edebiyat dünyasına hikâyeleriyle adımını attı. Hikâyeleri Hisar, Türk Edebiyatı ve Töre dergilerinde çıktı. İlk hikâye kitabı “Eğik Ağaçlar” adını taşır.
Hikâyelerinde İstanbul’un gelenekçi semtlerinin sosyal yapısından kesitler verdi; yalnızlığı ve dayanışmayı işledi. Ruh tahlilleriyle kahramanlarının duygularını akıcı ve dokunaklı bir dille ortaya koydu. Yazar, hikâyeden sonra romana yöneldi, sosyal ve tarihî romanlar yazdı. Romanlarında sosyal konuların yanında tarihî konulara da ağırlık verdi. Türk kimliğinin üzerinde durarak esir Türklerin ıstıraplarını anlattı.
Eserleri:
Hikâye: Eğik Ağaçlar, Bölüşmek, Makine, Derin Yara, Onlardan Kalan, Rozalya Ana, Bir Eski Sokak Sesi, Evlerinin Önü, Beyaz Bir Kıyı, Gece Kuşu Uzun Öter
Roman: Hilâl Görününce, Karanlığa Direnen Yıldız, Bizim Diyar, Çırpıntılar, Ağustos Başağı, Deli Zamanlar, Gülyüzlüm, Gece Rüzgarları, Tren Burdan Geçmiyor
Mustafa Kutlu (d.1947)
6 Mart 1947’de Erzincan’da doğdu. Erzincan Lisesi’ni, Erzurum Atatürk Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdi. Tunceli ve İstanbul’da edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğretmenlikten ayrılarak (1974) Dergâh Yayınları’nda çalışmaya başladı. Hareket ve Dergâh dergileriyle, Türk Dili Edebiyatı Ansiklopedisi’nin yayın faaliyetlerini yürüttü. Senaryolar yazdı.
Edebî kişiliği
Sanat hayatına resim yaparak ve şiir yaparak adım atan Mustafa Kutlu, sonradan yazar olmaya karar verdi. Hareket dergisinde hikâye ve desenleri çıktı. Hareket’te yayımlanan ilk hikâyesinin adı “O”dur. 1979-1982 yılları arasında Hareket’in yazı işleri müdürlüğünü yaptı. Kutlu’nun hikâyeleri, desenleri ve diğer yazıları Hareket’in yanı sıra, Düşünce, Hisar, Türk Edebiyatı, Yönelişler gibi dergilerde de yayımlandı.
1990 yılında bazı arkadaşlarıyla Dergâh dergisini çıkardılar. Kutlu, bu derginin yazı işleri müdürü oldu. Yazıları ve hikâyeleri bu dergide de yayımlandı. Bir taraftan dergi ve yayınevi işlerini yürütürken bir taraftan İstanbul gezmelerinde bulundu. Bu gezilerde edindiği intibaları “Şehir Mektupları” adıyla yayımladı.
İlk hikâyelerinde romantik bir Anadoluculuk izleyen sanatçı, ilk kitabından sonra bireycilikten toplumculuğa geçti ve bu hikâyelerinde daha çok, köy ve kasaba insanlarının günlük endişelerini ve sevinçlerini konu aldı.
Köy-kent ikilemini gündeme getirerek yaşanan sorunların nedenlerini köy-kent karşıtlığı üzerine bina etti. Daha sonraki hikâyelerinde ise sanayileşmenin ve modern ticari hayatın getirdiği para hırsı, zengin olma aruzusu, tüketim çılgınlığı gibi sorunlara eğildi.
Cumhuriyet dönemi Türk hikâyeciliğine yerli bir hava getirdi, İslami bir yorumla aktardığı hikâyelerine Türk kültürüne ait duyarlılıkları yansıttı. Biçime ve ahenge çok önem veren Kutlu’nun eski edebiyatımızda görülen “kıssa” geleneğine dayanan hikâyelerinin her biri tek başına birer kısa hikâye olduğu gibi, kitap hâlinde de bir bütün oluşturur. Hikâyelerinde romanesk (roman özelliği olan) denebilecek bir çatı kurdu.
Mustafa Kutlu beşlemesi olarak bilinen “Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır” adlı kitaplarında bu tarzı giderek geliştirdi.
Son yıllarda uzun hikâye ve her yıl yeni bir hikâye kitabı çıkarmaya başladı.
“Mavi Kuş, Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm, Rüzgârlı Pazar, Chef, Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı” bu yeni dönemin ürünleridir. Yalnız “Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı”, bir karakter olarak Mustafa Kutlu’nun bugüne kadar verdiği toplumsal yanı ağır basan eserlere nazaran, bireyi öne çıkaran, neredeyse tek kahramanlı bir hikâyedir.
“Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı” kendini kitaba, dergiye, bilgiye karşılıksız adayan, ancak toplumdan hiçbir kabul ve iltifat görmeyen, bir bakıma harcanmış bir ömrün hikâyesidir.
Eserleri:
Hikâye Kitapları: Ortadaki Adam, Gönül İşi, Yokuşa Akan Sular, Yoksulluk İçimizde, Ya Tahammül Ya Sefer, Bu Böyledir, Sır, Arka Kapak Yazıları, Hüzün ve Tesadüf, Mavi Kuş, Rüzgârlı Pazar, Bu Böyledir, Uzun Hikâye, Beyhude Ömrüm, Chef, Tahir Sami Bey’in Özel Hayatı
İnceleme-deneme: Sabahattin Ali, Sait Faik’in Hikâye Dünyası, Şehir Mektupları, Akasya ve Mandolin
Mehmet Niyazi (d.1942)
1942 yılında Sakarya’nın Akyazı ilçe-sinde doğdu. İlk ve ortaokulu Akyazı’da okudu. Haydarpaşa Lisesi’ni ve İstanbul Hukuk Fakültesi’ni bitirdi. Marburg Üniversitesi’nde “Türk Devletlerinde Temel Hürriyetler”konulu doktora yaptı.
Edebî kişiliği
Mehmet Niyazi, tezli romanlarıyla tanınan bir yazar ve düşünürdür. Eserlerinde millî ve tarihî konuları işlemeyi ilk iş olarak benimsemiştir. Fikrî eserlerinde ise Türkiye’nin sosyal yapısı üzerine görüşlerini açıklamıştır.
Zaman gazetesinde ve Genç Akademi, Nizam-ı Âlem, Türk Yurdu, Ufuk Çizgisi gibi dergilerde makaleleri yayınlandı. “Çanakkale Mahşeri” adlı Çanakkale Savaşı’nı anlatan romanıyla 1998 Yazarlar Birliği Ödülü’nü aldı.
Eserleri:
Roman: Var olmak Kavgası, Çağımızın Âşıkları, Ölüm Daha Güzeldi, Yazılmamış Destanlar, İki Dünya Arasında, Çanakkale Mahşeri, Yemen Ah Yemen, Doğunun Ölümsüz Çocuğu
Hikâye: Bayram Hediyesi
Araştırma: İslam Devlet Felsefesi, Türk Devlet Felsefisi, Medeniyet Ülkesini Arıyor, Dahiler ve Deliler
Hüseyin Atlansoy (d.1962)
1962’de Eskişehir doğdu. İlk, orta velise öğrenimini Eskişehir’de tamamladı. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Sosyoloji Bölümü’nü bitirdi. Kırıkkale Üniversitesi’nde Yüksek Lisans yaptı. Felsefe grubu öğretmenliği yaptı.
Edebî kişiliği
Şiirlerini Diriliş, Yönelişler, Yedi İklim, Bürde, Kayıtlar, İpek Dili, Dergâh, Kaşgar ve Hece dergilerinde yayımladı. Şiirlerinde aşk, ölüm, çocuk, medeniyet, şehir temalarını ele aldı.
Mehmet Solak onun için “Hüseyin Atlansoy, ölümün, dirimin, aşkın şairi. Üçlemeyi teke indirmek gerekirse tek kelime ile; aşk’ın. Bu yüzden şairin pek çok şiirinin teması aşk’tır.”
Eserleri:
Şiir: İntihar İlacı, Balkon Çıkmazında Efendilik Tarihi, İlk Sözler, Kaçak Yolcu, Karşılama Töreni, Su Burcu, Şehir Konuşmaları
Rasim Özdenören (d.1940)
İlk ve orta öğrenimini Maraş, Malat-ya, Tunceli gibi Güney ve Doğu şehirlerinde tamamladı. İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesini ve Gazetecilik Enstitüsünü bitirdi. Devlet Planlama Teşkilatı’nda ve Kültür Bakanlığı’nda çalıştı.
Edebî kişiliği
Varlık dergisinde yayımlanan “Akar Su” adlı ilk hikâyesinden itibaren kendine edebiyatı ciddi bir uğraş olarak seçti.
Köy romancılığının etkisinin azalmaya başladığı, varoluşçu yazarların etkisinin daha fazla hissedildiği bir dönemde “Yerli olmak nedir, bu nasıl gerçekleştirilir?” sorularının cevabını öyküleriyle verdi.
Hikâyelerini Anadolu’nun birçok ilini gezerek, orada yaşayarak, köyünü, kasabasını, şehrini tanıyarak, kendisine “ayrıntı avcısı” dedirtecek bir özellik ve güçlü bir tasvir yeteneğiyle, insanın evrensel yanlarını öne çıkararak yazdı. Hikâyelerinde bireyin yalnızlığını, yabancılaşmasını, kuşak çatışmasını, modernlik, gelenek gibi sorunları, değerlerinden koparılmış ve modern kentlerin varoşlarında kıstırılmış bireyin/ailenin acılarını anlattı. Hikâyelerinin kahramanları, çevremizde rahatlıkla görebileceğimiz, dokunabileceğimiz kişilerden seçti. Hikâyelerinde dili ustaca kullandı ve yer yer şiirsel bir hava oluşturdu. “Denize Açılan Kapı” adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği Yılın Hikâyecisi Ödülü’ne layık görüldü. “Çok Sesli Bir Ölüm” ve “Çözülme” adlı hikâyeleri ayrıca TV filmine uyarlandı.
Rasim Özdenören TBMM tarafından her yıl verilen Üstün Hizmet Ödülü’nü almıştır.
Sanatçı, “Okul yaptıramadım ama 50 yıllık yaşamımda okullarda okutulacak kitaplar yazdım.” demiştir.
Eserleri:
Roman: Gül Yetiştiren Adam
Hikaye: Hastalar ve Işıklar, Çözülme, Çok Seseli Bir Ölüm, Çarpılmışlar, Denize Açılan Kapı, Kuyu, Ansızın Yola Çıkmak
Deneme: Kafa Karıştıran Kelimeler, Yaşadığımız Günler, Yumurtayı Hangi Ucundan Kırmalı, Yeni Dünya Düzeninin Sefaleti, Ruhun Malzemeleri, Ben ve Hayat ve Ölüm, İpin Ucu
Yakın zamanda kaybettiğimiz sanatçılar
Cahit Zarifoğlu ( 1940- 1987)
1940 yılında Ankara’da doğan CahitZarifoğlu aslen Maraşlıdır. İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Alman Dili ve Edebiyatı Bölümü’nü bitirdi. Öğretmenlik, çevirmenlik, denetçilik görevlerinde bulundu, TRT’de çalıştı. 7 Haziran 1987 yılında İstanbul’da vefat etti.
Edebî kişiliği
Küçük yaşlardan itibaren edebiyatla ilgilenmeye başlayan Cahit Zarifoğlu, Maraş gazetelerinde şiir ve hikâyeler yazdı. Açı dergisini çıkardı. Papirüs, Türk Dili, Diriliş, Edebiyat, özellikle de Mavera dergilerinde çıkan şiir, hikâye, günlük ve eleştirileriyle tanındı. Bir süre, kurucularından olduğu Mavera Dergisi’ni yönetti. Son yıllarda çocuk edebiyatına yöneldi. Bazı çocuk dergilerinde ürünleri çıktı. Çocuklar için yazdığı kitaplardan biri olan “Yürekdede ve Padişah” adlı eseriyle Türkiye Yazarlar Birliği’den çocuk edebiyatı dalında ödül aldı. Çizgi dışı şiiri ve kendine has şiir diliyle ilk bakışta zor anlaşılır ama son derece orijinal şiirler yazdı.
Eserleri:
Şiir: İşaret Çocukları, Yedi Güzel Adam, Menziller, Korku ve Yakarış
Çocuk Şiirleri: Gülücük, Ağaç Okul
Hikâye: İns, Serçekuş
Günlük: Yaşamak
Masal: Ağaçkakanlar, Katıraslan, Yürek Dede ile Padişah, Motorlu Kuş
Roman: Savaş Ritimleri
Deneme: Bir Değirmendir Bu Dünya
Tiyatro: Sütçü İmam
Erdem Beyazıt (1939 -2008)
1939’da Maraş’ta doğdu. İlkokul ve Lise öğrenimini Maraş’ta tamamladı. Yüksek öğrenimini Ankara Üniversitesi DTCF Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünde tamamladı. Edebiyat öğretmenliği, kütüphane müdürlüğü ve milletvekilliği görevlerinde bulundu. 5 Temmuz 2008 tarihinde İstanbul’da vefat etti.
Edebî kişiliği
Şiirlerinde aşkı, sevgiyi, güzelliği, gerektiğinde ise kavgayı ele alan Erdem Beyazıt, tok, destana yatkın bir üslûp kullanmıştır.
İnce bir duyarlılıkla ördüğü şiirlerine İslami bir hava yayılmıştır. Hüseyin Su, şu sözleriyle sanatçıyı hem şair olarak hem fikir adamı olarak tanımlar:
“Düşünsel ve siyasal vurgusunu üzerinde bir yük olarak taşımayan, bu iki vurguyla birlikte şiir tabiatının ve şiir sesinin dokusu, tınısı bozulmayan, böylesine bir vurguyu yüklenmekten düşünce, inanç, sanat ve edebiyat adına utanmayan, aksine onurlu, tok sesli ve başı dik bir şairdi.”
Eserleri:
Şiir: Sebeb Ey, Risaleler, Şiirler
Gezi: İpek Yolundan Afganistan’a
Dilaver Cebeci (1943-2008)
1943’te Gümüşhane’de doğdu. 1970te Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’ni bitirdi, doktara yaptı. Öğretmenlik, halk eğitimi başkanlığı, öğretim görevliliği, neşriyat uzmanlığı gibi görevler yaptı. 29 Mayıs 2008 tarihinde vefat etti.
Edebî kişiliği
Bestelenen “Türkiyem” şiiriyle adını geniş kitlelere duyuran Cebeci’nin ilk şiiri 1965 yılında Defne dergisinde çıktı. Şiirleri, hikâyeleri, mensureleri ve mizah yazılan değişik dergi ve gazetelerde yayımlandı. Millî ve tarihî motiflerle bezeli lirik şiirleriyle tanındı. Çok sesli bir destan havası ile söylediği şiirlerinde belli bir konu sınırlaması olmayan Cebeci, bir yazısında, “Şiirlerimde bazen aşk, bazen kahramanlık, bazen vatan ve millet sevgisi, bazen beşeri sevgi temalarını işliyorum.” diyor. Eski nazım ve nesrin kelime, mazmun ve terimlerini çok iyi bilen sanatçı gazel tarzında şiirler de yazmıştır. Edebiyatımızda uzun ve hikâyemsi mensure türünü denedi ve bu denemelerinde millî romantizmi vermeye çalıştı.
“Haydi sıyrılıp çıkalım Osmanoğlu
Şu göverip yatan zaman sislerinden
Bir nisan akşamında beraber söyleyelim bu şiiri
Tutunup yeniden Söğütlü atların yelelerine
Peşine düşelim Yesribli bir sûrenin
Kıvılcımlar saçarak çöl gecelerine” diyen Cebeci Osmanlı kütür, sanat ve edebiyatına hayranlık dercecesinde tutkundu.
Eserleri:
Şiir: Hun Aşkı, Şafağa Çekilenler, Ve Sığınırım İçime, Kandehar Dağlarında Sabah Namazı.
Oyun: Büyü
Mensure hikâye ve Mizahi Yazıları: Mavi Türkü, Devranname
İhsan A. Eren, ilgi duydu ve bildirdi.
Yazının girişinde şiir ağırlıklı bir sunum var ama metinde hikayeci ve romancılar da yer almış.
Ayrıca 56 edebiyat sorusu çıkmayacak. Bu soruların yarısı Dil ve Anlatım (Türkçe) müfredatından gelecek. Testin asıl adı da Türk Dili ve Edebiyatı.