Onu Ankara’dan Türkiye’ye seslenen nitelikli insanlardan biri olarak tanıdık: Kimliği, kişiliği ve özgün yapısı ile Bülent abi... Ama bir yönünü de öğrendim ki hayran olmamak elde değil: Bülent Akyürek halen 30 tane dergide yazıyormuş. Bu gerçekten harika bir duygu olsa gerek. Sahi o yazarken sadece insanların gönül yolculuğuna katkı sağlamak için yazmakta ama kitlelere hitap etmek de hoş olsa gerek.
Toplantıdan kısa notlar
Bu güzel sohbette kötü bir okurun üç günde bir kitap, iyi bir okurun ise üç saatte bir kitap okuduğunu öğrendim. Bu gerçekten kayda değer bir tespit.
Bülent Akyürek, yazmaya meyilli gençlerimize çok çok kitap okumalarını ve zamanla en kötü, en sıkıcı kitabı okumalarını; böylece cesaretlenip yeni ürünler ortaya çıkarmasını söyledi.
Doğruluğu, samimiyeti yaşayıp bunları okuyucuya en iyi şekilde aktarabilmenin Kur’an-ı Kerim okuyarak elde edileceğini de bildirdi.
Bütün bunlardan da anladığımız üzre, İslam fıtratı üzerine yaşayan ve gereğini yerine getirenlerin hem dünya, hem ahiretleri güzellikler ile dolmakta.
Bir Güzel Tarif!
Ve kendilerinden takvanın da tarifini duyduk. Tetikte yaşamaktır takva. Korktuğun şeydir. Onu unutursam bunu yaşayamazsam demek takvadır, dediler.
“Sorularla başım dertte, ne yapmalıyım” diyorsanız; bunun formülünü de Bülent Akyürek’ten öğrendim.
Eğer kendi kimliğinizi temsil ediyorsanız, elbette inanılmaz sorularla karşılaşacaksınız. Bu soruya da Bülent ağabeyin cevabı ile karşılık vereyim: “Her soru anormaldir.” Çok soru soranın hali, malum Bakara Suresinde geçmektedir.
Sohbet gayet hoş ve verimliydi.
Sohbetten son bir not:
Bülent Abiye soruldu: - Şu anki edebiyatçı, Müslüman gençleri nasıl bulmaktasınız?
Bülent abi: - Umut var gençlikte, muhteşem!
Hadi arkadaşlar kolları sıvama zamanı.
Nurcan Kara olay mahallinden bildirdi
Beğenerek takip ettiğim bu yazarın, sitenizde haberinin yapılması hakikaten çok güzel. İyi çalışmalar...