Evveli rahmet, ortası mağfiret ve sonu cehennem azabından azade olmanın mevsimi olan bir şehr-i Ramazan ikliminden geçerken ve onun gelmesiyle bereketlenen mekânları, zamanları, ortamları solumaya çalışırken, bu soluduklarımızın kendimizde kalmasını mübin bir bencillik saydığımızdandır ki, şimdi sizinle beğendiğimiz bir güzelliği paylaşalım istiyoruz.
Kayseri Büyükşehir Belediyesi, bu yıl üçüncüsünü tertiplediği Ramazan Sokağı etkinliklerinde, memleketimizin birbirinden değerli sanatçı, yazar, hoca vb. şahsiyetlerini misafir etti ve etmeye devam ediyor. Ramazan ayı boyunca yatsı ve teravih namazları sonrası saat 23.00’da başlayıp yaklaşık bir saat süren bu etkinliklerde, sanatçılarımızdan Mustafa Demirci, Umut Murare, Eşref Ziya, Aykut Kuşkaya, Ömer Karaoğlu, Grup Tillo, Sami Savni Özer, Erkan Mutlu’yu dinledik ve sonraki günlerde daha dinleyeceklerimiz var. Yazar, hoca olarak kabul ettiklerimizden de tarihçi Mehmet Çelik, Adem Ergül, Adem Topal, Şahin Güven’i dinleme fırsatımız oldu ve sonraki günlerde de nasip olursa Mehmet Emin Ay ve Vehbi Vakkasoğlu’yu dinleyeceğiz.
Bu haberimizde, önceden kendisini “Erdemli Toplumun İnşası”, “Konulu Tefsir Metodu”, “Kur’ân’ın Anlaşılması ve Yorumlanmasında Çokanlamlılık Sorunu” isimli kitaplarıyla ve Erciyes Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Tefsir anabilim dalındaki öğretim üyeliği ve fakültenin dekan yardımcılığı görevlerinden tanıdığımız; ama şimdilerde Kayseri İl Müftüsü olarak bildiğimiz Doç. Dr. Şahin Güven Hoca’nın, 12 Haziran akşamında Ramazan Sokağı etkinliğinde yaptığı “Ramazanın Kazandırdıkları” başlığındaki sohbetinden dem vuracağız.
Ramazan’ın 5 direği
Şahin Hoca, buradaki sohbetinde, özellikle beş hususun üzerinde özellikle durmaya çalıştı. Bu beş husus ki, her biri ayrı bir önem taşıdığı gibi, aynı zamanda Ramazanımızı da anlamlandıracak, daha iyi bir şekilde idrak edebilmemizi sağlayacak niteliğe sahip. Bunlar; 1. Oruçlarımızla Rabbimiz olan Yüce Allah’a karşı takva sahibi olmak yani kulluk sorumluluğumuzun bilincinde olmak, 2. Ümmet olarak hep birlikte ikame ettiğimiz namazımız, 3. Başkalarını ve özellikle de mazlumları, mağdurları, mahrumları, yetimleri, öksüzleri aramıza kattığımız ya da katacağımız bereketli iftarlarımız, 4. Ramazanın kendisinde indiği ve yine kendisinden dolayı anlam ve değer bulduğu kerim kitabımız Kur’an, 5. Yüce Rabbimizin yolunda sahip olduğumuz maddi manevi her şeyimizi harcamamızın adı olan infak ibadetimiz…
Ramazanla birlikte gelen güzellikleri, hayırları, bereketleri bir ay boyunca içimize, hayatımıza, evimize, etrafımıza, hâsılı ömrümüze sindirdikten sonra, bunları Ramazandan sonra da sürdürmemiz gerektiğinin altını çizerek konuşmasına giriş yapan Şahin Güven Hoca, konuşmasında şu sözlerine yer verdi: “Ramazanı, yoğunlaştırılmış ve hızlandırılmış bir eğitim süreci olarak görmeliyiz. Bu anlamda Ramazan bize çok şey kazandırır. Onun kazandıracakları Yüce Rabbimizin Kur’an-ı Kerim’in Bakara Sûresi’nin 183. ayetinde önceki ümmetlere farz kıldığı gibi bizlere de farz kıldığı oruç ibadetini düşündüğümüzde şu sonuca varıyoruz ki; insanlık tarihiyle yaşıt olan bir ibadetle muhatap kılınıyoruz. Ayetin sonunda, bu oruç ibadeti vesilesiyle umulur ki muttaki kimselerden, takva bilincine eren bahtiyarlardan olacağımız bildiriliyor. Takva sahibi olmak ki, Yüce Allah’a karşı sorumluluklarımızı yerine getirmemizi resmeder. Bu ifadeyi biraz daha açacak olursak, Rabbimiz Allah’ın bizlere emrettiği şeyleri yapmak, yasakladığı şeylerden de kaçınmak takva sahibi olmanın tam olarak karşılığı kabul edebiliriz. İşte Ramazan ayı, Yüce Rabbimizin emrettiklerini gücümüz nispetince yerine getirmenin ve yasakladıklarından da olabildiğince kaçınmanın, uzak durmanın ahlakını ve bilincini kuşandıran en önemli zaman dilimidir.
Bunun kazanımı olarak, insanlarımız diğer aylarda yaptıkları hataları, günahları, yanlışları bu ay içerisinde daha az yapmaya ve hatta hiç yapmamaya çalışır oluyorlar. Mesela, Ramazanda hepimizin bildiği üzere suç işleme oranları hissedilir derecede düşüyor. En azından bu suç işleme oranının düşmesi, önemli bir göstergedir bu konuda.
Aynı zamanda Ramazan, aç ve susuz kalarak, helal kılınmış şeylere bile ulaşamama davranışından dolayı kimsesizlerin, yoksulların, mahrumların, açların ve susuzların, bir deri bir kemik kalmışların hallerinden anlama iklimidir.”
Veren el alan elden üstündür
İlerleyen dakikalarda Ramazan ayımızın başlı başına bir infak ayı olduğunun altını çizen Şahin Hoca, sahip olduğumuz malları ihtiyaç sahibi olan başkalarına vererek mallarımızı daha değerli ve anlamlı hale getirdiğimizi ifade ettikten sonra, âcizane bizim de ilgimizi çekip ibret almamızı sağlayan ve yığmakla değil de dağıtmakla, vermekle, başları okşamakla, gizli gizli sahiplerine ihtiyacı olan şeyleri ulaştırmakla Rabbimizin katında önemli hale geldiğimizi hatırlatan bu infak konusu üzerinden konuşmasına şöyle devam etti: “İnsanlarımızın başka aylarda yaptıkları yardımlardan daha fazlasını bu ayda yaptıklarını görürüz. Ramazanda sadaka-ı fıtr konusu çok önemlidir. Müslüman bir aile içerisindeki bütün fertlerin, yani babanın, annenin, çocukların üzerine düşen bir uygulamadır fitre. Bayram gününden önce doğmuş bir çocuğumuzla birlikte, evdeki fertlerin sayısınca fitre vermemiz gerekiyor.
Bununla beraber, insanlarımız genellikle zekâtlarını Ramazan ayında hesaplatıp vermeye özen gösterirler. Bir anlamda Ramazan, insanlarımız için zekât ayı olarak kabul görüyor. Başka aylarda da zekât verilebilir ama özellikle Ramazanı değerlendirmek için bu aya denk getirmeye çalışırlar. Bu davranışlarının sebebini, bu ay içerisinde yapılan hayırların, iyiliklerin, ibadetlerin kat kat fazlasıyla Yüce Rabbimizin katında değerlendirilmesi olarak görebiliriz. Ramazan ayında iyilik duygularımız her zamankinden daha çok hayatımızı kapsar ve ona yön verir olur.
Zekât, mali olarak yerine getirmemiz gereken farz bir ibadettir. Namazın üzerimizdeki farziyeti gibi zekât da farzdır ve eksiksiz bir şekilde hesaplatılıp verilmesi gerekmektedir.
Büyüklerin, kendilerini vermeye alıştırdıkları gibi, evlatlarını da aynı şekilde eli açıklığa, infak ahlakına hayatlarında yer vermeye alıştırmaları gerekir. STK’ların kumbaraları evlerimizde vardır. Çocuklarımızın verme bilincini kavramaları için harçlıklarından o kumbaralara zaman zaman bırakmalarını ve birlikte ihtiyacı olanlara götürmemizi sağlamalıyız. Evlatlarımıza, çocukluk yaşlarında almasını değil de vermesini öğretebilirsek, Peygamber Efendimizin ‘Veren el alan elden üstündür!’ hadis-i şerifindeki ahlakı da yerleştirmiş oluruz. Vermek için çalışmalıyız. Zengin olmak isteniyorsa bunun, yalnızca zekât vermek için, hayırlarda, hasenatlarda bulunmak için olmasını dileme erdemini göstermemiz gerekir.”
Gayet istifade ederek dinlediğimiz ve yer yer notlar aldığımız bu sohbet sofrasından bizlerin ve sizlerin payına düşen bu cümleler dizisini bir hayır ve bir kazanım olarak kabul edersiniz umarım.
Fatih Pala