Yeşilçam'ı en çok Mısır sineması etkiledi

Roman hâli ve gerekse sinemaya uyarlanmış biçimi ilgiyle karşılanan 'Yalnız Değilsiniz'in yazarı, geleneksel gösteri sanatlarımıza birçok hizmeti bulunan Üstün İnanç Yeşilçam’ı anlattı. Ders niteliğinde bir söyleşi gerçekleşti. Serdar Arslan etkinlikten notlarını aktarıyor..

Yeşilçam'ı en çok Mısır sineması etkiledi

28 Mayıs tarihinde Ali Emiri Kültür Merkezi’nde gerçekleşen söyleşide Üstün İnanç Yeşilçam’ı anlattı.-Geleneksel Türk Tiyatrosu’nun canlanması noktasında birçok hizmeti olan Gösteri Sanatları Merkezi’nin Üstün İnanç’a plaket takdimi ile başlayan program, Yeşilçam film şarkılarının seslendirildiği mini bir konser ve sinema ile irtibatı bulunan şairlerin şiirlerinin Harun Yöndem tarafından seslendirilmesi ile devam etti. Necip Fazıl Kısakürek’in Ben; Attila İlhan’ın Ben Sana Mecburum ve HarunYöndem’in Yeşilçam Hatırası adlı şiiri okundu. Ardından Harun Yöndem’in moderatörlüğünde söyleşiye geçildi.

Yeşilçam’da para kullanılmazmış

Yeşilçam’ın şimdi yerinde yeller esen Beyoğlu’nda bir sokak olduğunu ve bu sokağın, bir dönem sinemasına adını verdiğini ifade ederek sözlerine başlayan İnanç, kendisinin Yeşilçam tecrübesini yönetmen Erdoğan Tokatlı’ya borçlu olduğunu dile getirdi. Yeşilçam’da küçük ofisler olduğunu, her ofisin camında birkaç film afişi asılı durduğunu, bu görüntüye sahip olan film şirketlerinin daha çok “bir masa bir kasa” tabiri ile tarif edilebilecek küçük ölçekli şirketler olduğunu ifade etti. Erman Film, Kemal Film, Birsel Film, Erler Film’in ise dönemin büyük film şirketleri olduğunu sözlerine ekledi. Yeşilçam’da ticari bir anlayış olmadığını ve tüm işlerin bono üzerinden ücretlendirildiğini ifade eden İnanç, sokakta bulunan banker ofislerinin de bonoların paraya çevrilmesi noktasında işlevsel olduğunu dile getirdi. Sağlıklı bir ticari işleyişi olmayan bu yapıdan beklenti içinde olmanın yanlışlığına vurgu yaptı.

 

(+)

Tiyatro etkisi ve Muhsin Ertuğrul

Yeşilçam’da tiyatro etkisinin kırılamadığından sürekli şikâyet edilip iyi filmin prototipi olarak Orhon Murat Arıburnu’nun Yüzbaşı Tahsin filminin gösterildiğine değindi. Türk sinemasının gelişiminin önünde sürekli engel olarak görülen Muhsin Ertuğrul’un aslında Türk sinemasının gelişimine ciddi katkı sağladığını ifade etti. Stanislavski’den oyunculuk, Tarkovski’den de yönetmenlik dersleri almış olan Muhsin Ertuğrul’un sinemaya sesi ve rengi getirmesinin görmezden gelinemeyecek bir katkı olduğunu sözlerine ekledi. Sinemaya sesin gelmesi ile yaptıkları seslendirmeler noktasında sinemamıza katkı sunan Mücap Ofluoğlu ve “Nayır, Nolamaz” repliklerini Yeşilçam’a kazandıran Abdurrahman Palay’ı da andı.

Mısır sineması Türk müziğinin gelişimine katkı sunmuştur

Yeşilçam’ı en fazla etkileyen sinemanın Mısır sineması olduğunu söyleyen Üstün İnanç, bu etkinin olumlu anlamda kendisini Türk Müziği’nde gösterdiğini dile getirdi. Münir Nurettin Selçuk, Müzeyyen Senar ve Selahattin Pınar’ın Türk müziğindeki varlıklarının bu etki ile ilgili olduğunu ifade etti.

Bülent Oran’ın çekilmiş binden fazla senaryosu var

Ekonomisi, tekniği ve senaryosu olmayan bir sinemanın atılım yapmasının çok mümkün olmadığını tekrarlayan İnanç, sigara kâğıdı üzerine planları çizip ardından çeken yönetmenlerin dahi varlığına dikkatleri çekti. Böylesi bir ortamda yapımcı Talat Artemel’in bir dergide bir hikâyesini okuduğu Bülent Oran’a senaryo yazmasını tavsiye ettiğini, yazma tekniğini bilmediğini ifade eden Oran’a yazım dersleri verip onu, sinemamızın en başarılı senaristlerinden birini, sinemamıza kazandırdığını dile getirdi. Bülent Oran’ın çekilmiş binden fazla senaryosu olduğu bilgisi dinleyicileri oldukça şaşırttı.

Elia Kazan’a filmi paydos ettiren olay

Üstün İnanç’ın anlattığı bir olay Yeşilçam sinemasının teknik araçlar noktasındaki durumunu özetler nitelikteydi: “Elia Kazan İstanbul’a film çekmeye geliyor. Gerekli izinleri aldıktan sonra setin kurulmasına geçiliyor. Elia Kazan ekipten şaryo ayarlamalarını istiyor. Ekip rayları ve diğer düzeneği tahtadan bir şaryo getirtiyor. Elia ekibine 'Nerde şaryo?' deyince getirilen tahta şaryoyu gösterip 'İşte' diyorlar. Elia Kazan bunun üzerine filmi paydos edip Yunanistan’a geçiyor.”

Sinemamızda şahsiyetli filmler dönemi

Sinemamızdaki şahsiyetli filmlerin ilklerinden birinin Sevmek Zamanı olduğunu ifade eden İnanç, şahsiyetli film ile kendi toplumunun değerlerinden beslenen sinemayı kastettiğinin altını çizdi. Metin Erksan, Duygu Sağıroğlu, Lütfi Ömer Akad, Halit Refiğ gibi isimlerin verdiği mücadelelerin şahsiyetli film yapımı noktasında ciddi katkıları olduğunu dile getirdi. Bu mücadelenin aynı zamanda yerlilikten yana olanlarla Batıcı olanları bir araya getirdiğini ve birbirlerini tanımalarına yol açtığını sözlerine ekledi. Yapılan açık oturumlarda uzun tartışmalar yapıldığını fakat tartışmalarda ideolojik jargonların dışına çıkılamadığını ifade etti. Öyle ki benzer sinema anlayışlarına sahip olan Ulusal sinemacılar (Metin Erksan, Duygu Sağıroğlu, Halit Refiğ) ile Milli sinemacıların (Salih Diriklik, Yücel Çakmaklı) bile ortak noktada buluşamadıklarını, özellikle sinema anlayışlarını adlandırmada kullandıkları “milli” ve “ulusal” kavramlarını terk edip ortak bir adlandırma ile bir araya gelemediklerini dile getirdi. Dokuz oturum olarak yapılan ve yedi oturumuna başkanlık ettiği bir tartışmada bu duruma bire bir şahitlik ettiğini söyledi. O dönemin anlaşılması noktasında Halit Refiğ’in Ulusal Sinema Kavgası kitabını tavsiye etti.

Yeni filmler iyi fakat şematik filmler

Türkiye’de Darülbedayi’nin sinemaya katkısına değinen İnanç, sinema konservatuarı kurulması gerektiğini, karakter oyuncularının tiyatrodan gelme olduklarını fakat tiyatro oyunculuğu ile sinema oyunculuğunun farklı teknikler gerektirmesinden dolayı böyle bir eğitimin şart olduğunu dile getirdi.

Bir soru üzerine Yeşilçam ve günümüz sinemasını kıyaslayan İnanç, nitelik yönünden günümüz sinemasının çok önde olduğunu fakat çekilen film sayısındaki azlık ve çekilen filmlerin mekânımıza ve insanımıza yabancı şematik yapısı açısından eleştirilebileceğini ifade etti.



Serdar Arslan haber verdi

YORUM EKLE

banner36