Özgür-der Ümraniye Şubesi’nde “Kur'an'ı Anlamada Hadis ve Sünnetin Önemi” konusu tartışıldı. Konuşmacı Osman Nuri Özyurt konuşmasına alt başlıklardan bazılarını sıralayarak başladı: sünnetin tanımı, hadis ve sünnet arasındaki farklar, Rasul’ün konumu ve önemi, onun özellikleri, Rasul'a itaat.
Hadis eylem, sünnet ise söz boyutu
Sünnetin Kur'an’dan sonraki ilk kaynak olduğunu ve sünneti bize Kur’an’ın önemsettiği, Rasulullah’ın şahitliklerinin ortak adı olduğunu belirten Özyurt, Kur’an’da genel anlamı itibariyle 'sünnet' kelimesinin Peygamber'e değil Allah'a nispetle kullanıldığı ve fakat itikadî olarak günümüzde genel anlamıyla kullanılmasında sorun olmadığı kanaatinin âlimlerce taşındığını söyledi. Peygamber'in model oluşunu hatırlatan konuşmacı şunları söyledi: "İlahî denetim altında oluşmuş olan Rasulullah’ın örnek uygulamalarını iyi tahlil etmek gerekir. Allah’ın elçisinin din için önemini, ümmet için tayin edilmiş konumunu doğru bir şekilde belirlemek, sünnetin sahih bir şekilde kavranabilmesi için elzemdir."
Kur’an’ın ilk örnek tanıklığını yapan Peygamberimizin Müslümanlar bünyesinde ‘bağlayıcı’ uygulamalar barındırmakta olduğunu hatırlatan Özyurt, sünneti ve hadisi şu şekilde tanımladı: "Sünnet: Peygamberimizin risâlet misyonunun eyleme dökülmüş boyutunu temsil etmektedir. Hadis, risâletin söze dökülmüş boyutudur." Hadis ve sünnetin güvenilirlik bakımından farklı olduğunu ve sünnetin bu bağlamda daha 'emin olunan' olduğunu söyledi.
Hristiyanların peygamberlerini yüceltme, Yahudilerin ise öldürmeye kadar varan aşağılama tavırlarının Müslümanlarda da görülmekte olduğunu belirtti konuşmacı. Sünnetin gerçek mahiyetini kavramak için Rasulullah’ın “kul”, “beşer” ve “rasul” konumunun dengeli bir şekilde tahlil edilmesi gerektiğinin altını çizen Özyurt, konuyla ilgili Mustafa İslamoğlu’nun Üç Muhammed kitabından bir alıntı yaptı: “Geleneğimiz en az 3 Muhammed ortaya çıkardı. Birincisi, ‘göklere çıkarılan insanüstü Muhammed’; ikincisi, ‘postacı muamelesine maruz bırakılarak aşağılanan Muhammed’; üçüncüsü, ‘Kur’an’ın tanıttığı muhteşem bir ahlâka sahip olan Muhammed’.”
Allah’ın kitabıyla Rasulu’nün arasındaki ilişkinin etle kemik gibi olduğunu söyleyen Osman Özyurt, ikisinin de birbirinden koparılamayacağını ve bu şekilde bir ayrımın mümkün olmadığını ifade etti. Rasulullah’ın sünnetinin ilahi denetime tâbi olduğunu ve Rasulullah’ı sevme vazifemize ilaveten yüce Allah’ın izinden gitme yolunda rehber olarak Hz. Peygamber'in bulunduğunu belirtti. Rasulullah'a uyulmasının onun Kur'an'a uygun hareket etmesinden kaynaklandığını söyleyen konuşmacı, 'denetimsiz' tâbi olmanın söz konusu olmadığını belirtti. Ala Suresi'nin 6. ayetinden mülhem, Kur’an’ın Peygamberimize Allah tarafından 'okutulduğunu' anlatmaya çalışan Özyurt, daha sonra Rasulullah'ı örnek alma sorumluluğuna geçti.
Sünnet şekilcilik olmamalı
Allah Rasulu’nün en güzel örnek olduğunu belirten konuşmacının, Peygamberimizin 'her hareketinin olmasa da çoğu hareketinin örnek olduğunu' söylemesi, soru-cevap kısmında katılımcıların yoğunlaştığı/fikirlerini sunduğu kısımlardan oldu. Konuşmanın bu kısmında daha çok hadis ve sünnete yaklaşımda görüş arz eden âlim ve fikir adamlarının düşüncelerini aktarıp onlar hakkındaki görüşlerini sunan Osman Özyurt, çeşitli örneklemelerde bulundu. Sünnet olanın 'tek seçenek' olmaması gerektiğini ise 'tabiatı gereği solak olan bir insanı sünnet adına sağ elle yemek yemeye zorlamak en basit ifadeyle şekilciliktir' örneğiyle anlattı.
Hz. Muhammed’in Rasul olarak bizzat Allah tarafından seçilip ümmetin diğer fertlerinden üstün bir konuma yükseltildiğini hatırlatan Özyurt, namaz kılma şekli, ihram giyme biçimi, şeytan taşlama ve say etme sırasında ısrarla sürdürdüğü davranışların mü’minler tarafından çokça önemli olduğunu ifade etti. Bu bağlamda Nisa Suresi'nin 80. ve 81. ayetlerini hatırlattı.
Tebliğ edip uyguladı Peygamber!
Bu kısımdan sonra ise Rasulullah’ın tebliğinin ayrıntılarını ve metodunu anlatan konuşmacı, sünnete yaklaşımın Kur'an merkezli bir bakış açısıyla sağlanması gerektiğini söyledi. Peygamberimizin uygulamada en büyük sorumluluğu üstlendiğini ve tebliğ edip tebliğ sonrası kenara çekilmediğini belirtti. Örnek şahitlik görevinin onun vefatıyla bitmediğine dikkat çeken Özyurt, Rasulullah’ın somut bir şahsiyeti ve korunan risâletiyle seçilmiş bir insan olduğunun unutulmaması gerektiğini hatırlattı. Özellikle burada önemli bir hususa dikkat çekti: “Rasulullah’ın zaman ve mekân aşkın örnek şahitliği meşruiyetini Allah'tan almaktadır. Bu boyutta hatırlatılması gereken bir şey daha var ki, yüce Allah tarafından bizzat denetlenen Rasul'ün bilmeden bir yanlış dahi yapsa Allah tarafından bu yanlış düzeltilmektedir.”
Temel ilkelerinin Kur'an ile tahkim edilmiş Peygamber’in ibadet şekillerinin tüm zamanlarda yaşayan Müslümanlar için fariza hükmünde olduğunu belirten Özyurt, nafilelerin (farzlar dışında tavsiye edilen namazlar), teheccüt namazı ve itikâf gibi itaat edilmesi tavsiye edilen fiillerinin de sayılabileceğini söyledi.
Peygamberimizin bir beşer olduğunu hatırlatan konuşmacı, onun insanlardan farkının emin, dürüst bir elçi olarak ilahi risâlet görevini yüklenmiş olması olduğunu hatırlattı. İnsanüstü özellikleri olsaydı insanlara gönderilmesinin bir mana ifade etmemiş olacağını da ekledi, fakat bu soru-cevap kısmında tartışıldı boyutluca, diğer peygamberlerin de tebliğleri sırasında yaptıkları hatırlatılarak.
Seminer, ana hatlarıyla bu şekilde geçti. Elbette birkaç saatte bitirilebilecek bir mevzu değil. Çokça şey konuşulabilir. Fakat sünnete ve hadise yaklaşımda eğer bir tepkisellik, geleneğe eleştiri varsa bunun çok ilerletilmemesi gerekiyor sanırım. Tamam, önemli konular, tartışılması gereken ve elbette eleştiriyle yaklaşılması gereken hususlar var; fakat arkadan gelen nesillere sünnetin ve hadisin tam olarak ne olduğu aktarılmadan eleştiri ve tepkisellik kültürü verilirse hoş sonuçlar çıkmayabilir. Seminer vesilesiyle bu konunun önemini aktarmak gerektiğini düşündüm, şu ayeti hatırlatarak son verelim eklediklerimize: “Allah ve Peygambere itaat edin ki size de merhamet edilsin.”
Esad Eseoğlu aktardı ve ekledi