Tarihin önünde nasıl küçük düşürülürüz?

İhsan Fazlıoğlu, geçtiğimiz günlerde 'Tarihin Önünde Küçük Düşürülmek: Kendini Değillemenin Nedenleri Üzerine' konulu bir seminer verdi. Şehbal Erenay etkinlikten notlarını aktarıyor.

Tarihin önünde nasıl küçük düşürülürüz?

Türk Ocağı tarafından düzenlenen ve gelenekselleşen Cuma Sohbetleri'nin 9 Ekim'deki konuğu "Tarihin Önünde Küçük Düşürülmek: Kendini Değillemenin Nedenleri Üzerine" konulu bir seminer veren İhsan Fazlıoğlu idi.

Öncelikle konu üzerine cümle analizi yapan Fazlıoğlu, yöntem olarak istidlali/ çıkarımsal aklı kullanacağı söyledi. Toplumu bu yöntemin inşa ettiğini ancak bizim millet olarak, Müslümanlar olarak bu yöntemi tahrif ettiğimizi ve sonucunda tahakkümün hüküm sürdüğünü söyleyerek sözlerine başlayan Fazlıoğlu, toplum/ toplumsallık/ kendilik bilinci ve bunun getirdiği özgürlük, sorumluluk/ değillemek kavramları üzerinde durduğu bir seminer gerçekleştirdi.

Kendilik bilinci: Ben ve biz

Kendilik kavramının değerlendirilmesi ile başlayan seminerde Fazlıoğlu, benliğin terbiye ile kazanıldığını ve eğitim faaliyetleri ile biz'e evrildiğini vurgularken bunu sistemli hale getiren devletin ise Selçuklular olduğu bilgisini verdi. Ben ve biz'in kişide birleşmesi ile kendilik ortaya çıktığını ancak insanların çoğunun ben dairesinde/ topluluk (toplum değil) dairesinde yaşadığını söyleyen Fazlıoğlu, bunu "kümes teorisi" olarak adlandırdığını ifade etti.

Herkes kendi topluluğunun kavgasını yaptığında toplum yerine topluluk ikame edildiğini ve böylece bölünmenin gerçekleştiğini ifade ederek herkesin kendi evi için milleti dinamitlediğini belirtti. Bu hususa ek olarak "'Biz' dairesine çıkanlar ise benliklerini ayrı tutarak maslahat için menfaatlerinden vazgeçiyorlar” diyerek “kendilik”in tam da bu “ben ve biz”in birleşmesi ile özgürlük ve sorumluluk alanı doğurduğunu ifade etti. Açıklamacı anlatımının da özelliği olarak “Özgürlük ancak kendini farkedenlerin hasletidir ve kişinin varoluşsal duruşudur” cümlesi ile bu bölümü bitirdi.

Tarih önünde küçük düşürülmek

Bayrak/ din/ peygamber gibi kavramlar üzerinde de duran Fazlıoğlu, atomize olmuş toplumların millet vasfının olamayacağını vurgulayarak tarihi vakalar üzerinden “millet olma” hususu konusunu derinlikli olarak anlattı. Ortak değerlerin tarih üzerinden şekilleneceğinii sık sık vurgulayarak bunu çeşitli örnekler ile açıkladı. “Bir milleti bir kez yenmek istiyorsan onunla savaş. Sürekli yenmek istiyorsan onu kendi tarihi önünde küçük düşür.” sözü üzerinden de çeşitli tartışmalarla bu konuya başlanmış olundu.

Tarihin önünde küçük düşürülmek” operasyonu için iki temelin olduğunu söylerek bunlardan birinin ortak tarihi tecrübeden bizleri uzaklaştırmak ve diğerinin ise Türkleri mülkiyet duygusuna gark etmek olduğunu vurguladı.

Özellikle tarihin önemsenmemesinin ve tecrübe olarak/ bilgi olarak toplumda bulunmamasının çözülmeyi getirdiğini ve ortak değerlerin bu yöntem ile kaybolduğunu söyleyen Fazlıoğlu, bunun tarihi arka planına dikkat çekerek, Antakyalı bir papazın günlüğündeki “Türklerden kurtulmanın yolu Türkleri kesin olarak yenmektir.” sözü, Hristiyan mezhep yorumcusu olan Postell’in “Türkler ayıktır. Onları bizim gibi olmaları için önce ikna edeceğiz, olmazsa icbar edeceğiz, bu da olmaz ise ifna (yok) edeceğiz” sözü, Goethe’nin “Türkler İslamsızlaştırılmalı çünkü İslam’ı kendi üzerinde eriten bir toplum.” sözü gibi tarihi şahsiyetlerin yüzyıllık heveslerini ifade eden cümleleri bizlerle paylaştıktan sonra kendi tarihimizin önünde nasıl küçük düşürüldüğümüzün üzerinde durdu.

Tarihin önünde küçük düşürülme göstergeleri

Kendi referanslarımızı ne kadar kullanıyoruz? Kendi düşünürlerimizden kaçına atıf yapıyoruz? İş yaparken coğrafyamızın tarihi tecrübesine değer veriyor muyuz?

Bu ve bunun gibi çeşitli göstergelerin bizim olduğumuz yeri belli ettiğini ve tarihimiz ile düşünmediğimiz sürece birlik/ toplum olmanın ve ortaya bir iş koymanın zorluğundan bahsetti. Yine bu hususa ilişkin olarak Mehmet Genç’ten alıntı yaparak “Zekası kendi tarihinde yüzmüyorsa yaratıcı düşünce üretilemeyecektir.” sözü ile bu bahsi noktaladı.

Kültürümüzü ya meze ya da müze halinde algıladığımızı söyleyen Fazlıoğlu, “Tarihsizlik konusunda hepimiz ortağız. Bilgiye müracaat edelim.” sözleri ile semineri nihayetlendirdi.

 

Şehbal Erenay haber verdi

YORUM EKLE