Unutulan bir trajedi… Unutulan, çünkü Türkiye’den Çeçenistan’a giden onlarca savaşçı, yardım toplayan binlerce gönüllü ve yardım eden milyonlarca insan olmasına rağmen, şu an Çeçenistan’ı ve orada yaşananları hatırlayan kimse yok. Kimse yok, sanki Türkiye halklarının; İslamcılarıyla, ülkücüleriyle ve liberalleriyle, yani bütün toplumsal kesimleriyle ilgilendiği Çeçen savaşı sanki hiç olmadı.
Birinci Çeçen Savaşı başlayalı tam 20 yıl oldu. Çeçenleri desteklemek için Beyazıt Meydanı’nda, Fatih Camii avlusunda ve Boğaz Köprüsü’nde yapılan eylemlerden bu yana tam yirmi yıl geçti. Ülkücülerin “Türktür”, İslamcıların “ümmettir”, liberallerin “anti-Rus’tur” diyerek yardım etme çabalarından bu yana tam 20 yıl geçti. Medyada çok görmesek de, savaş hâlâ bitmedi.
Ne yazık ki Çeçenistan ve Kafkasya’da hâlâ çatışma, adam kaçırma ve işkence olayları devam ediyor. Türkiye ile Rusya arasında ilişkiler pozitif yönde gelişmesine rağmen, Çeçenistan’a büyük camiler yapılmasına, Hollywood yıldızları Kadirov’un doğum günü partilerine katılmasına rağmen Çeçenistan hâlâ istikrarsız bir bölge.
Çeçenistan’ın unutulmasında belki de bugün dünyanın pek çok yerinde hâlâ çok büyük dramlar yaşanıyor olması yatıyor. Ortadoğu’da daha sıcak gelişmeler oluyor. Türk medyasının oraya yoğunlaşmasıyla biz de oralara yoğunlaşıyoruz. Bir savaş olunca orayla ilgileniyoruz. Büyük savaşlar, küçük trajedileri görmemizi engelliyor. Küçük trajedileri göremiyor oluşumuzsa gelecekte yaşanacak büyük savaşları göremeyecek oluşumuzu tetikliyor.
Ne yazık ki Çeçenistan ve Kafkasya bölgelerinde hâlâ işgal, kan ve gözyaşı devam ediyor. Rusya kukla yönetimlerle yoluna devam etmek isterken, Çeçen ve Kafkasya halkları yollarına bağımsız devam etmek istiyor. Daha sonrasında ise çatışma kaçınılmazlaşıyor.
5 bin kişilik stadyumlarda Çeçen konferansları yapıyorduk
Çeçenya Savaşı’nın 20. yılında Kafkas Vakfı, 21 Şubat’ta bu trajediyi hatırlatmak için “Tanıkların Gözünden Çeçenya Savaşı” isimli güzel bir panel düzenledi. Moderatörlüğünü yazar Hulusi Üstün’ün yaptığı ve kalabalık bir izleyici kitlesinin ilgi ile takip ettiği panelin konuşmacıları Milliyet gazetesi Moskova eski temsilcisi Cenk Başlamış, Doç. Dr. Alev Erkilet ve Kafkas Vakfı Onursal Başkanı ve Kafkas Çeçen Dayanışma Komitesi eski Başkan Yardımcısı Mehdi Nüzhet Çetinbaş’tı.
Panelin açılışını kendisinin de Kafkas Çeçen Dayanışma Komitesi'nde bir süre sekreterlik yaptığını belirterek yapan Hulusi Üstün, panelistlerin konuşmalarının ardından kendisinin de dönemin tanığı olarak kısa bir konuşma yapacağını belirterek ilk sözü Mehdi Nüzhet Çetinbaş’a verdi.
Konuşmasına iki savaş arasında farkları anlatarak başlayan Çetinbaş, ikinci savaşın ilk savaşa göre çok daha şiddetli olduğunu ve savaşın başlamasıyla birlikte Türkiye sınırına ciddi bir Çeçen mülteci akını olduğunu belirtti. Konuşmasının sonunda güncel siyasi gelişmelere de değinen Çetinbaş, özellikle Kadirov’un daveti üzerine Çeçenya’ ya giden ve oradaki gelişmişliği öven gazetecilere oldukça sert tepki gösterdi. Uzun süren ve nihayete erdirilemeyen bağımsızlık savaşlarının maalesef rayından çıkartıldığını ve istihbarat örgütlerinin provokasyonlarının bu süreçte etkili olduğunu da belirten Çetinbaş, “5 bin kişilik stadyumlarda Çeçen konferansları yapıyorduk. Daha sonra 'Çeçen terörist' imajı oluşturuldu. Yani FSB laboratuvarları başarılı oldu.” dedi.
Çeçen davasına bu eylemlerin ne gibi bir katkısı oldu?
İkinci panelist olarak söz alan Milliyet gazetesi Moskova eski temsilcisi Cenk Başlamış ise ilk ve ikinci savaşta yaşadıklarını karşılaştırmalı olarak katılımcılara aktardı. 1989 ile 2010 yılları arasında Moskova’da gazetecilik yapan Cenk Başlamış, Çeçenistan’ın bağımsızlık ilanıyla ilgili anısı ile dinleyenlerin ilgisini topladı: “Bir haber geldi, Çeçenistan’da bağımsızlık ilan edildi diye. Bir grup yabancı gazeteci olarak Grozni’ye gittik. Buradan biraz daha büyük bir salondu sanırım. Dudayev, neden bağımsızlık kararı aldıklarını anlatıyordu. O basın toplantısından şu an bile unutamadığım bir sahne vardır. Alman bir gazeteci, ‘Moskova sizin bağımsızlık kararınızı tanımıyor, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz’ deyince Dudayev suratını ekşitti ve ‘Biz de onları tanımıyoruz’ dedi. Bunu orada bulunan gazeteciler basit bir politik ifade olarak algıladılar. Çünkü Çeçenleri tanımıyorlardı.”
Bombardımandan önce ve sonra Grozni’ye bir kaç kez gittiğini belirten Başlamış, Grozni’nin tam anlamıyla yok olduğunu ancak pes etmediğini kaydetti: “Hamzat (Ruslan) Gelayev, Rusların askeri kışlasına dönmüş ve yerle bir edilmiş Grozni için ‘istediğimiz zaman geri alırız’ dediğinde ‘politik bir cevap daha aldık’ diye düşündüm. Bir kaç hafta sonra Gelayev’in de içinde bulunduğu grupların Grozni’yi Ruslardan aldığını duyduğumda hem şok oldum hem de Çeçenleri çok daha iyi tanıdım”.
Konuşmasının sonunda “kafamda yer etmiş bazı sorular var” diyen Başlamış, bu soruları şu şekilde sıraladı:
- Moskova’da yüzlerce kişinin ölmesine mal olan apartman patlatma olaylarını kim yaptı?
- Aynı yaz Basayev Dağıstan’a niye saldırdı?
- Moskova’daki tiyatro baskını neden yapıldı?
- Beslan okul baskını neden yapıldı?
- Çeçen davasına bu eylemlerin ne gibi bir katkısı olmuştur?
Bu sorular üzerinde durmanın oldukça önemli olduğunu vurgulayan Cenk Başlamış, katılımcılara ve organizatörlere teşekkür ederek sözlerini bitirdi.
Biz yapmamız gerekeni yapıyoruz, yapmayanlar kendini düşünsün
Doç. Dr. Alev Erkilet ise konuşmasına, “Ben de bir Çerkes’im. Ancak 20. yüzyıl Çeçen hareketini, zaten incelemekte olduğum dünya İslami hareketleri kapsamında inceledim.” diyerek başladı.
“Aliya İzzetbegoviç, Bosna Savaşı için ‘Bütün bu olup bitenler geçip gittikten sonra düşmanlarımızın söyledikleri değil, dostlarımızın sessizliği hatıramızda kalacaktır’ demişti. Çeçenler ise kim bizi destekliyor, kim bize karşı, bunu hiç düşünmeden kendilerince doğru olanı yaptılar. Kafkasyalılık biraz da böyle bir şey. Buna siz ister gözü karalık deyin, ister aşırı cesaret deyin ama gerçek bu. Bir Çeçen önder, ‘Bizim için üzülmenize gerek yok, biz yapmamız gerekeni yapıyoruz, yapmayanlar kendini düşünsün’ demişti. Bu önemli bir karakter yapısını bizlere gösteriyor” diyen Erkilet, zaman içinde Basayev ve hareketlerinin Batı tarafından “İslami Terör” yaftasıyla gayrimeşru gösterilmek istendiğini belirtti.
Geniş bir katılımcı kitlesinin ilgi ile takip ettiği panel soru, cevap, tartışma ve münazara ile devam etti. Panelin tamamını şurdan izleyebilirsiniz: https://www.youtube.com/user/KafkasVakfi/videos
Yusuf Tunçbilek haber verdi