Birlik Vakfı Bursa Şubesi, Cuma Meclisi genel başlığı altında ufuk açıcı sohbetler/konferanslar düzenlemeye devam ediyor. Bunu yaparken de, hayata ve insana dair her ne varsa onu ıskalamamaya çalışıyor. Düzenlenen konferanslara gözatıldığında, bunların psikolojiden fıkha, tarihten ticarete kadar çok geniş bir yelpazede olduğu hemen farkediliyor. Amaç belli: Her konuda yetkin, ufku geniş, erdemli insanlar yetiştirmek.
28 Ocak Cuma gecesi Bursa’da çelik rengi soğuk bir hava vardı. Konferansı dinlemeye gelenler üşüyordu ama kalpler sıcak, çehreler mütebessimdi. İstanbul’dan gelen konuğun yolculuğu meşakkatliydi anlattığına göre. Hem zaten zahmet olmazsa rahmet olur muydu!?
Konferansı verecek olan konuk, iktisadi hayatın “bizim cenahı” ilgilendiren kısmı için önemli bir isimdi. Hoş, hem önemli olduğunu yeni öğrenmiş hem de adını yeni duymuştum ben ama biliyorum ki bu benim eksikliğimdi.
Erhan Erken, şu anda İstanbul Ticaret Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanı olarak görev yapıyor. Galatasaray Lisesi ve Boğaziçi Üniversitesi mezunu. 90’lı yıllarda Müsiad’da yönetim kurulu üyeliği yapmış. Sonrasında da bir grup arkadaşıyla beraber çalışmalarını İstanbul Ticaret Odası’nda yoğunlaştırarak İTO’nun günümüzdeki yapılanmasının temellerini atanlardan biri olmuş. Dolu dolu bir insan. Anladığım kadarıyla onun hayatını öğrenmek, biraz da günümüz Türkiye’sinde erdemli toplum peşinde koşanların hayatlarını ve mücadelelerini öğrenmek demek.
Daha fazla uzatmadan sözü ehline verelim. İşte notlarım:
Üçlü denge
![]() |
Erhen Erken |
Değer yargıları gereği hayata sadece para kazanıp rahat yaşamak gözüyle bakmadıklarını söyleyen Erken, ticari STK’ların da sadece maddi kazanım elde etme amaçlı örgütler olmaması gerektiğini, topluma ve devlete bir şeyler katmaları gerektiğini söyledi. Kendisi ve uzun bir süre yönetim kurulunda bulunduğu MÜSİAD’daki arkadaşlarının bunu başarmak için; üç kurumun/üç tip insanın hem anlaşıp hem de dengeli bir uyum içinde olmaları gerektiğine inandıklarını şu sözlerle aktardı:
“MÜSİAD olarak biz, helal kazancın peşinde koşan tacirler olalım dedik. Bunu yaparken de ister istemez işbirliği içine girmemiz gereken kurumlar vardı. Bunların en önemlisi de siyaset kurumuydu. Siyasilerle irtibat içinde olalım ama bunu yaparken de siyasilerin bir alt örgütü konumuna düşmeyelim. Biz kendi işimizi yapan bir kurum, onlar da kendi işlerini yapan bir kurum olsunlar dedik.”
“Bir toplumun medeni bir toplum olması, erdemli insanlardan oluşması için şu üç husus çok önemli:
- Siyasi idare düzgün olmalı,
- İktisadi sistem sağlam olmalı,
- İlim adamları yetişmeli ve alimler aynı zamanda toplumun önderi olmalılar
Müsiad olarak biz bunu “Emir-Âlim-Tacir” olarak formüle etmiştik. Bu üç kişi/kurum düzgün olduğu sürece toplum da düzgün olur. İşte biz bu uyumun peşinde koşuyorduk.”
İslam’ın ticari yapılanma anlayışı
Aslında ticari yapılanmaların İslam’da da varolduğunu, İslami ticari yapılanmaların kökeninin “Hisbe” yapılanması olduğunu anlatan Erken, bu yapılanmanın ana ruhunun daha sonraları fütüvvet ruhu ve “Ahilik organizasyonları”, sonraki dönemlerde de “Lonca” sistemiyle devam ettiğini aktardı.
Hisbe Teşkilatı nedir?
İslâm dünyasında, Hz. Peygamber devrinden itibâren varlığı bilinen hisbe, kelime olarak birçok mânaya gelmektedir. Bu açıdan bakıldığı zaman kelime "saymak", "zannetmek", "haseb sahibi olmak", "kifâyet", "değer", "ecir", "sevab", hüsn-i tedbir" gibi mânalar almaktadır. Ayrıca, "bir fiilin ecrini sadece Allah'tan taleb etmek" mânasına da gelmektedir.”
Hz Peygamber ilk muhtesib idi. İyiyi emreder kötüden men ederdi. Bir gün Bir buğday satıcısının yanına geldi.Elini buğday yığınının içine sokup ıslaklık hissedince, sebebini sordu. Yağmur cevabı alınca, insanların görmesi için niçin altını üste getirmediğini sordu. ‘Bizi aldatan bizden değildir.’
“İkinci halife Hz. Ömer (r.a.) zamanında tam teşkilatlı bir müessese haline gelen hisbenin temeli, Kur'an-ı Kerîm'deki "el-emr bi'l-marif ve'nnehy ani'l münker" âyetine dayanmaktadır.” Tüm halifeler de aynı zamanda birer muhtesib idiler.
Hisbe teşkilatı özetle şu ileri yapardı:
- Fiyat denetimi
- Haksız rekabetin önlenmesi
- Kalite kontrol
- Ölçü ve tartı aletlerinin denetimi
- Ölçek Medine ölçeği, tartı Mekke tartısı
- Aldatıcı reklam
- Haram kılınmış malların ticaretinin önlenmesi
Ahilik ve Lonca tecrübeleri önemli!
Hz Peygamber (a.s) dönemindeki Hisbe müessesesinin ana ruhu daha sonraki dönemlerde fütüvvetnamelerin içinde yer aldı. 1100‘lü yıllarla birlikte Anadolu’da Ahi Evran tarafından kurulan Ahilik kurumunun ticari hayatı düzenleyen yapılanması içinde de aynı ruhu gördüğümüzü söyleyen Erken, Ahilikle ilgili de şunları ilave etti:
“Ahilik, ticari hayat için çok önemli bir kurumdu. Ahilik, mesleki eğitim veren bir yapılanmaydı. Ahilik geleneğinin önemli ilkelerinden biri de, Ahilerin ‘elinin(cömertlik), sofrasının(ikram), kapısının (misafirperverlik)’ açık olması gerektiğiydi. Bunun yanına Ahilerin ‘gözü (haset), ırzı (namus), dili (edep)’ kapalı olmalıydı.”
“Ahilik o kadar önemli ve işlevsel bir kurum halini almıştı ki, Osman Gazi’den sonra Orhan Gazi’nin devletin başa geçmesinde Ahilik belirleyici olmuştu.”
“Ahilik kurumundan sonra tarihi süreçte Osmanlı içerisinde oluşturulan ‘Gedik-Lonca’ sistemi ortaya çıktı. Bu kurum da Ahilik gibi önemli bir işlevi yerine getirmiştir. Bu sistemde usta çırak ilişkisi geçerliydi. Gedik sistemi de şuydu: Bir sektörde ihtiyaca cevap verecek kadar işletme varsa, o sektörde bir işletme, işine son vermeden o sektörde yeni bir işletme kurulmasına izin verilmiyordu.
Lonca kurumu da bir yandan esnaf ve sanatkarı organize ediyor, bir yandan onun merkezi otorite ile ilişkilerini düzenliyor, diğer yandan da onları madden ve manen eğitiyordu.’
Batılı yapılanmalar ve sonrası…
Batıda oda (lonca) tipi yapılanmaların ilk olarak Roma’da M.Ö 7. yy’ da ‘collegia’ adlı esnaf ve zanaatkar birliği olarak ortaya çıktığını söyleyen Erken uluslararası tüccarların kurduğu ilk ticaret loncasının 1020 de Felemenk tüccarlar tarafından oluşturulduğunu ifade etti.
Daha sonra 13. Yy’dan itibaren Avrupa’da lonca tipi yapılanmalar olduğunu söyledi
“Avrupa’da daha sonraki dönemde genel anlamı ile iki çeşit oda tipi gelişti:
1.Fransız tipi odalar: Bu odalar, devletin etkisi altında olan ve üyeliğin zorunlu olduğu odalardı. Bu odalara devlet kurumları da temsilci sokuyor ve odalar üzerinde etkili olabiliyorlardı. Ülkemizdeki oda yapılanması da, Fransız tipi yapılanmadır. Almanya, İtalya, İspanya odaları da bu tarzdır
2. İngiliz tipi odalar: İngiltere’de gelişen bu oda sisteminde, işletmeler odalara üye olmaya mecbur değiller. Üyelik, gönüllülük esasına göredir ve odalar resmi sıfata haiz değildir” ABD, Portekiz ve Belçika Odaları bu tarzdadır
“19. yüzyılın ikinci yarısında, üyelerinin çıkarlarını korumak amacıyla dış devletler, İstanbul, Çanakkale, İzmir gibi yerlerde bir çeşit oda diyebileceğimiz temsilcilikler açtı.”
“Osmanlıda 1882 yılında Sultan Abdülhamit döneminde “Dersaadet Ticaret Odası” adıyla ilk ticaret odası kuruldu. Aslında o yılda payitaht İstanbul olduğu için bu oda, günümüzde merkezi Ankara’da bulunan TOBB karşılığıdır. Kurulan bu oda, sadece ticaret ve sanayiyle ilgilenmemiş, devleti ilgilendiren tüm sorunlarla ilgilenip sorunlara çözüm aramıştır.”
“1923 yılına kadar ülkemizdeki odaların yönetimine gayri müslimler ağırlıkta olmak üzere yabancılar hâkimdi. Bu tarihten sonra Müslümanlar da yönetimde aktif durum geçtiler”
1950 sonrası ve günümüz
“1950 yılında TOBB kuruldu, 1952 de İstanbul sanayi Odası ayrı bir yapı olarak teşekkül etti. Bu yıllarda DP iktidarıyla beraber Türkiye’de sanayileşme ve kalkınma hamlesi başladı. TOBB Türkiye’de hep klasik sağ çizginin hakimiyetinde oldu.”
“1971 yılına kadar ithalat kotası dağıtmada odalar yetkiliydi. İthal ikameci sanayileşme politikası çerçevesinde odaların yönetimi çok önemliydi ve yönetimi ellerinde tutanlar aynı zamanda sektörlerde kotaları dağıtma yetkisine de sahip oluyordu. Bu dönemlerle ilgili özellikle kota dağıtımlarında bir çok problemler oluşmaktaydı
“1971 yılında kota yetkisi odaların elinden alındı. Bu tarih aynı zamanda ilk sanayileşmeyi gerçekleştiren iş adamlarının oluşturduğu TÜSİAD’ın da kuruluş yılıdır.”
“Anadolu sermayesi de 1970’li yıllardan itibaren ciddi anlamda ortaya çıkmaya başlar.
1980 lerden sonra liberal politikalarla birlikte ihracata dayalı zenginleşmeler ortaya çıktı. Türk sanayicisi ve tüccarı dışa açıldı. 1990’ larla birlikte yeni tür SİAD ların ve ekonomik mahiyette STK’ların ortaya çıktığını izliyoruz.
Erdemliler hareketi
“Ben ve arkadaşlarım 1995 yılından itibaren İTO bünyesinde yönetimde yer alma çalışmalarına başladık. Bu süreçte gördük ki, bazı dev gruplar, bazı komitelere çok ciddi şekilde asılıyor. Bunun sebebini yıllar geçip mekanizmayı kavradıkça daha iyi anladık. Odalardaki komiteler, aynı zamanda bazı resmi ihale evraklarının onay makamıydı. Evraklardaki fiyatlar komiteler tarafından denetleniyor, onay veriliyor veya verilmiyordu. İşte o dev gruplar, aslında fiyatların onay makamı olmayı kaybetmek istemiyorlardı.”
Aynı zamanda sektörü temsil edenler bu sektörlerdeki birçok kural, teamül, sanayi bölgeleri ve kooperatiflerin yönetimleri gibi noktalarda da etkin olabiliyorlardı. Oda meslek komitelerinin gücü biraz da buradan geliyordu
Erken İTO çalışmalarında en önem verdikleri noktanın başından itibaren ‘ doğru insanların doğru yerlerde olması gerektiği’ temel tezi olduğunun altını çizdi. Odalarda yönetime gelenlerin bu kurumlarla mümkün olduğu ölçüde maddi ilişki kurmamaları gerektiğini (ticaret yapmamalı) söyledi. Ayrıca, bu tür çalışmalara niyetlenenlerin bu çalışma ile varmak istedikleri hedefleri iyi ve doğru bir şekilde tarif etmeleri gerektiğinin de önemine vurgu yaptı
AKP hükümetine atılan çalım
Konuşmasının sonuna doğru ve bazı soruların cevaplanması sadedinde Erhan Erken genel ekonomik gelişmelerle ilgili de çeşitli fikirler ileri sürdü:
“AKP hükümet olmadan önce çok stratejik bazı sektörlerin denetimi özerk hale getirildi: Enerji, tütün, şeker, bankacılık vb.
Hükümet sektörleri denetleyen bu özerk kurumlara karışamıyor ama bu sektörlerdeki gelişmelerin ve düzenlemelerin faturası yine hükümete kesilmeye devam ediliyor.”
“AB’ye bir medeniyet projesi olarak bakmamalıyız. AB bizim için standartlarımızı yükseltme aracı olmalıdır.”
‘Dünyadaki, Türkiye’deki ve Sektörlerdeki gelişmeleri çok iyi okumaya çalışmalıyız. Özellikle yönetici durumunda olanların sorumlulukları çok büyük’
‘Mesleki Eğitim Türkiye’de kabuk değiştiriyor. Bu konuya özel önem verilmeli ve sürecin içinde dahil olunmalı. İTO bu süreçte çok etkin gayret içinde.’
‘Odaların vakıfları kanalıyla kurdukları üniversiteler üniversite-sanayi, üniversite-reel sektör ilişkileri açısından ileride çok yararlı sonuçlar ortaya çıkaracağına inanıyorum’
Erhan Erken’in gerçekten çok önemli ve tatminkar bilgiler içeren konferansı yaklaşık bir saat devam ettikten sonra sona erdi. Ben de, bana çok yabancı olan bu dünyada işlerin nasıl yürüdüğünü, bazılarının nasıl zengin olduğunu ve en önemlisi de, bir avuç inançlı insanın azimli ve inançla donanmış akıllıca bir çalışmayla nicelik yönünden “dev” denebilecek kişi ve kurumlara rağmen nasıl başarılı olabileceğini bir kez daha anlamış oldum.
Fikri Özçelikçi haber verdi
Editörün notu: Fikri Bey'in konuşmasına katıldığı Erhan Erken aynı zamanda dunyabizim.com'un da "görünmeyen" en birinci ağabeyidir.
Erhan Erken Müslüman işadamı, yönetici prototipinin bariz bir örneği. Cemiyetimiz böylesi hamiyetperver ve uzmanlık alanlarına hakim yeni bir nesil yöneticiler bekliyor.