Sönmez Kutlu: İmam Maturidi, İmamı Azam’ın itikadi görüşlerini formüle etmiştir 

Bursa Birlik Vakfı’nda konuşan Prof. Dr. Sönmez Kutlu’ya göre, Maturidiliğin Hanefiliğe getirdiği en önemli açılım, sosyal olaylarla ilgilidir. Ahmet Serin’nin etkinlik haberi.

Sönmez Kutlu: İmam Maturidi, İmamı Azam’ın itikadi görüşlerini formüle etmiştir 

İman, herkesin bir şekilde yüzleşeceği bir konu. Sonucun kabul veya ret olması, insanın bu konuyla yüzleşmesi gerektiği gerçeğini değiştirmiyor.

Bu yüzleşme dolayısıyla da en çok merak edilen konulardan biridir iman.

Merak edilen şeye kafa yoran da bu konudaki sorulara cevap veren de çok olur. Bu sorularla ve bu cevaplarla karşı karşıya kalan insanoğlu, bir şekilde saf tutmak zorunda kalır. Bu saf tutuş,  kişinin iç dünyasında kendine vereceği cevaplarla ilgilidir elbet.

İslam, iman konusundaki sorulara iddialı cevaplar veren bir dindir. Bu yüzden Müslümanlar neye nasıl inanacağını da bilir.

Bu cevapları veren mezheplerden biri olan Maturidilik, son zamanlarda yeniden ve hızlı şekilde gündemimizde. Bu konunun gündemimize gelmesi, aslında bir şeyi de gösterdi bize: Dinimizi yeterince iyi bilmiyoruz. Bir de tartışma adabımız hala Müslümana yakışır nezaket ve seviyede değil. İslam’ı temsil ettiği iddiasıyla ekranlara çıkartılan bazı kişilerin söz ve eylemleri, değil bir Müslümanı, edep sahibi her insanı üzecek düzeyde olabiliyor yazık ki.

Ebu Mansur’a dair birkaç söz

Semerkant’ta doğup miladi 933yılında vefat eden Muhammed bin Muhammed Maturidi, itikattaki iki hak mezhepten biri olan Maturidiliğin kurucusudur. Ebu Mansur ismiyle de anılan İmam Maturidi, Hanefi mezhebinin sıkı bir takipçisidir aynı zamanda. Hatta mezhebinin ilkelerine bakanlardan bazıları, onun için “İmamı Azam’ın itikadi görüşlerini formüle etmiştir” demektedir. 

Üstte azıcık değinmeye çalıştık: Aslında birçoğumuz dinimizin yabancısıyız. Maturidilik konusu açıldığında fena halde ortaya çıkıyor mesela bu.

Ankara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sönmez Kutlu, yıllardan beri Maturidilik konusuna çalışan bir akademisyen. Bu konuda yayımlanmış eserleri var. Konuya hâkim biri.

16 Kasım Cuma gecesi, Birlik Vakfı Bursa Şubesinin geleneksel Cuma Meclisi’ne konuk olan Prof. Dr. Sönmez Kutlu “İmam Maturidi Etrafındaki Tartışmalar” konu başlığı altında, konuya dair düşüncelerini paylaştı dinleyicilerle.

Öncelikle İmam Maturidi’nin Hanefi mezhebinin sıkı bir takipçisi olduğunu söyleyen Prof. Dr. Sönmez Kutlu, İmam Maturidi’nin büyüyüp yetiştiği sosyal çevrenin hem ilim geleneği olan hem de özgür düşüncenin kendisine yer bulduğu bir çevre olduğuna dikkat çekti. Semerkant’ın İslam düşünce dünyasında Buhara’yla beraber önemli bir yeri bulunduğuna dikkat çeken Kutlu, bu şehrin aynı zamanda İpek Yolu için de önemli bir merkez olduğunu söyledi.

Ömrünü ilme adayan bir âlim

Sönmez Kutlu “İmam Maturidi, “Uzun ömrünü ilme adamıştır” cümlesi talebeleri tarafından mezar taşına yazdırılacak kadar ilimle meşgul birisidir. Ona ‘imam’ denmesinin sebebi de ilgilendiği ilimlerdeki yetkinliğinden ötürüdür.” diyerek İmam Maturidi hakkında bilgi vermeye devam etti:

“İmam Maturidi’nin asıl olarak tartışılması gereken yönleri tarzı ve fikirleridir.” cümlesiyle konunun çerçevesini belirleyen Sönmez Kutlu, sözlerini “Tespitlerime göre İslam’da üç düşünce yöntemi vardır: 1. İmanın ve vahyin akılla anlaşılabileceği düşüncesinin ağır bastığı ekol, 2. İlk dönem Müslümanlarını referans alıp her şeyi bu dönemle açıklamayı ilke edinen ve günümüzde ‘Selefi’ olarak adlandırabileceğimiz ekol, 3. Birçok şeyin aslında göründüğü gibi olmadığını söyleyen ve ‘Bâtıniler’ olarak isimlendirebileceğimiz ekol...  İmam Maturidi’yi bu ekollerden birine dâhil ettiğimizde, onun yeri akılcıların arasıdır.” cümleleriyle sürdürdü.

Sönmez Kutlu, akıl ile Kur’an-ı Kerim ve yine akılla şehir ve medeniyet ilişkisine dair “Bilindiği gibi Kur’an-ı Kerim akla çok vurgu yapar. İnsanı aklı verdiği için sorumlu kılar Allah ve aklı olmayanın sorumluluğunun olmadığı da malumdur. Şehirlerde yetişip şehir kültürü alan insanlar da sorunları akıllarını kullanıp çözer, olaylara akılcı yaklaşır. Semerkant gibi bir yerde yetişip Kur’an-ı Kerim’i iyi anlamış olan ve “Tevilat’ul-Kur’an” adlı -aslında bir tefsir- bir eser vermiş olan İmam Maturidi’nin niçin ‘akılcı’ ekole mensup olduğu da böylelikle anlaşılmaktadır. Keza İmam-ı Azam da öyledir.” sözleriyle açıkladı.

Hanefi fıkhını kimler oluşturdu?

İmam Maturidi’nin bağlı olduğu geleneğin anlaşılmasının Maturidi düşünceyi anlamak için şart olduğunu söyleyen Sönmez Kutlu, konuyla ilgili olarak “Hanefiliğin diğer mezheplerden ayrılan bir tarafı da, bu fıkhı oluşturanlardır. Diğer mezheplerde o fıkhı oluşturanlar mezhep imamlarının kendisiyken Hanefilikte durum böyle değildir. İmam-ı Azam, konularla ilgili hükümleri verirken sayısı bazen kırkı elliyi bulan bir istişari heyetle konuyu görüşüp karara bağlamaktadır. Yani Hanefilik, kendi içinde bir çoğulculuğu barındırmaktadır. O yüzden Hanefi fıkhında tüm fetvalarda İmam-ı Azam’ın ismi geçmez. Bazen İmam Yusuf, bazen İmam Muhammed, bazen İmam Züfer ve bazen de diğerlerine atıfta bulunulur. İşte İmam Maturidi akla, istişareye ve bir arada yaşama kültürüne bu kadar önem veren bir geleneğe mensuptur.” cümlelerini kayda geçirdi.

Sönmez Kutlu, İmam Maturidi’nin İmam-ı Azam’ın takipçisi olmakla beraber usulü ve düşünceleriyle ondan farklı bir veçhe sunduğunu belirterek konuyu şu sözlerle açtı: “İmam Maturidi için bilginin kaynağı üçtür. Bu kaynaklara dayanmayan bilgi muteber değildir: 1. Akıl, 2. Haber, 3. Duyular… İmam Maturidi, bu üç kaynağı kullanarak insanın hakikate ulaşabileceğini söyler. Bilindiği gibi, birçok ekol insanın tek başına hakikate ulaşamayacağını söylemektedir. Oysa İmam Maturidi insanın aklıyla, peygamberlerin ve bilge insanların aktardıklarıyla, bir de kendi hissiyatıyla hakikate ulaşabileceğini söyler. Bunun dışında İmam Maturidi, insanları hemen tekfir etmez. “Tevil varsa tekfir yoktur!” cümlesiyle İmam Maturidi, ilkelerinden birini belirler. Kişi, Allah’ı ve dini inkâr etmediği sürece hangi günahı işlerse işlesin tekfir edilmemelidir. Yine İmam Maturidi, imanın amelden bağımsız ve sadece kalp ile tasdikinin yeterli olacağını söyler. Bunu söylerken de kişinin çeşitli baskı unsurlarıyla amellerinin göstermelik olabileceğini hesaba kattığını not düşer. İmam Maturidi’nin iman konusunda diğerlerinden ayrılan en önemli düşüncelerinden biri de budur. İmam Maturidi, amelden imana giden düşünceyi yanlış bulur. Ona göre kalpteki imandan amellere gitmek gerekir. Üzerinde baskı olmayan bir insan, inandığı gibi yaşayarak imanını ortaya çıkarır. Kişinin üzerinde herhangi bir baskı unsuru olabileceği için amellere bakılarak imanla ilgili sonuç çıkarmanın doğru olmayabileceğini kayda geçirir.”

Allah’a karşı işlenen suçun cezasını kim vermeli?

İmam Maturidi’yi başkalarından ayıran en önemli düşünceyi “İmam Maturidi, Allah’ı inkâr eden birinin öldürülmesini de doğru bulmaz. Ona göre, Allah’a karşı işlenen bir suçun cezasını verecek olan makam yine Allah’ın kendisidir. Bu cezayı Allah’ın nerede ve nasıl vereceğini bir insanın tayin etmesini doğru bulmaz İmam Maturidi. Allah, kendine karşı işlenen bu suçun cezasını nerede ve nasıl isterse verir. Bu konuda bir insana söz hakkı düşmez.” sözleriyle açıkladı Kutlu.

Prof. Dr. Sönmez Kutlu, İmam Maturidi’nin anlayışını yansıtacak bir başka düşünceyi de “Maturidiliğin Hanefiliğe getirdiği en önemli açılım, sosyal olaylarla ilgilidir. İmam Maturidi namaz, zekât gibi hiçbir zaman değişmeyecek hususlar dışında kalan olaylarla ilgili farklı bir yaklaşım sergiler. Ona göre toplum da toplumsal olaylar da değişkendir. Bir dönemin şartlarına uygun olarak o döneme çare olsun diye verilen bir fetva, o fetvanın dayanağı ortadan kalktığı anda sakil duruma düşer. O yüzden, özellikle sosyal olaylarla ilgili durumlar, yeni şartlara göre yeni fetvalara ihtiyaç duymaktadır. Bunun yapılmamasının dini donduracağını ifade ederek hem Selefilerden ve hem de Bâtınilerden keskin bir çizgiyle ayrılır. Onun bu konudaki yaklaşımı “Bir işte insanın iradesi ve ihtiyarı yoksa o işte hayır da yoktur.” cümlesinde vücut bulur. Bu yönüyle Maturidi, kişilerin kendi yöneticilerini de kendi irade ve ihtiyarlarıyla seçmeleri gerektiğini söylemektedir.” cümleleriyle ifade ederek sohbetine son verdi.

Ahmet Serin

YORUM EKLE