Bursa Kültür AŞ etkinliği olarak 13 Kasım 2013 akşamı İbrahim Paşa Kültür Merkezi’nde “Sezai Karakoç: Doğunun Sekizinci Oğluna Baba mı?” başlıklı bir sunum yapan Metin Önal Mengüşoğlu, büyük şairi farklı yönleriyle ele aldı.
Her ay “Bir Bilge Bir Şair” programı yaptığını, bu programda sivil ve gayr-i resmî bilge ve şairlere yer verdiğini belirten Mengüşoğlu, Sezai Karakoç’un da bu şairlerden birisi olduğunu söyledi.
Sözlerinin başında resmî ulema ile sivil bilge ve şairleri mukayeseyle başlayan Mengüşoğlu şöyle konuştu: “Resmî ulema halkın dilini konuşmaz. Bu yüzden halka bir şey verememiştir. Böyle olunca halk gayr-i resmi adamların etkisinde kalmıştır. Bizde bazı şairler de bu gayr-i resmî adamlar arasında yer alır: Mehmet Âkif, Necip Fazıl, Sezai Karakoç bunlardan bazılarıdır.”
Mengüşoğlu, Necip Fazıl’ın siyasi baskılardan ötürü Kur’an’ı yeterince yansıtamadığını, fakat Sezai Karakoç’un bizi tekrar Kur’an’la buluşturan bir şair olduğunu söyleyerek devam etti konuşmasına. Onun Diriliş dergisi ile bu eylemini gerçekleştirdiğini belirten Mengüşoğlu, özellikle başlarda çok net ve çok berrak bir söyleminin olduğunu, dilinin evrensel bir nitelik taşıdığını, sonraki yıllarda mistisizme kaydığını, fakat Kur’an’ı işaret etmekten hiçbir zaman vazgeçmediğini söyledi.
Anatolia’yı Anadolu’ya çeviren şairler kuşağı
Sezai Karakoç’un Anatolia’yı Anadolu’ya çeviren şairler kuşağından bir şair olduğunu söyleyen Mengüşoğlu, onun yetişme şartlarına ve kültürel donanımına dair bilgiler verdi. Bu bilgileri şiirlerle örneklendirdi.
Karakoç’un çocukluğunun Ergani’de geçtiğini, özellikle yaz gecelerinde toprakla örtülü evlerin damlarında yıldızları seyrederek uykuya daldığını söyleyen Mengüşoğlu, “İşte o Karakoç Anatolia’yı Anadolu yapmıştır.” dedi.
Sezai Karakoç’un bir İslâm medeniyeti şairi olduğunu örneklerle açıklayan Mengüşoğlu, onun hilal-haç mücadelesini net bir şekilde ‘doğu ve batı’ şeklinde adlandırarak bir ‘doğu’lu olarak yeni şeyler söylediğini belirtti: “Bütün çabaları, şiiriyle çaktığı işaret fişekleri yanında, Sezai Karakoç cephelerin doğu ve batı olarak ayrıştığını fark eden şair olmuştur.” Bu tespitlerini Karakoç’un “Masal” şiiri üzerinden örneklendiren Mengüşoğlu, bu şiirin nihai iletisine bir itirazının da olduğunu söyledi: “Karakoç yedinci oğlu bir türbeye çevirerek adeta Ahmet Yesevi’ye atıf yapmıştır. Oysa bu bizce sağlıklı bir durum değildir. Adı üstünde masaldır. Biz bu masala bağlı kalmayacağız. O yüzden ben sekizinci oğlu bekleyeceğim. Zira bu şiir bunu da müjdeliyor. Evet, baba öldü ama anne sekizinci oğula hamile olmalıdır. Sekizinci oğulu bekliyoruz. O mutlaka gelecektir. Ben Sezai Karakoç’un da sekizinci oğlu beklediğini düşünüyorum.”
Küçük olaylar, büyük bilinçler…
Sezai Karakoç’un şiirine de değindi Mengüşoğlu. Onun küçük olayları ve durumları şiirleştirerek okuyucuyu bilinçlendirmeye çalıştığını söyledi. Mengüşoğlu bunları örneklerle açıkladı:
“Babam okuyor Fetih Suresini
Zaten yoktur bir yenilgi suresi”
*
“Artık çamaşırlar yıkansa da kirlidir.
Herkes evde salonda toplansa da kimse evde değildir.
Bir zamanlar anne açardı kapıyı şimdi kimse kapamıyor.”
*
“Siz söyleyin insan seve seve ölmez de ne olur?”
Karakoç ve siyaset…
Mengüşoğlu’nun konuşması tamamlanınca soru cevap faslına geçildi. Bir dinleyici Sezai Karakoç’un siyasi hayatı olduğunu hatırlattıktan sonra, “Acaba sekizinci oğlu beklediği için mi hâlâ siyasi hayatını sürdürüyor?” diye sordu. Mengüşoğlu bu soruya şu cevabı verdi:
“Ben siyasi yüzüne fazla değinmedim bugün. Bunu bilerek yaptım. Çünkü onun siyasi çalışmalarını tasvip etmiyorum. Onun siyasete yönelmesini 70’li yıllarda kalmasına yorumluyorum. Diriliş dönemi ile Diriliş Partisi dönemi Karakoç’u arasında fark vardır. Karakoç siyasi parti ile kulvarı daraltmıştır.”
Cevat Akkanat yazdı