İslam, pek çok özelliğiyle zihinlerde yer eden bir medeniyetin kurucu unsuru. Kendisinden önce var olan batıl inançları kesin ve keskin biçimde ortadan kaldırmasıyla devrimci, karıncanın bile hukukunu düşünmesiyle de naif bir toplum oluşturan kaç inanç var ki yeryüzünde? İşte İslam, uçlardaki bu iki keskin şeyi de kısa süre içinde başarabilmiş bir inanç. Yeryüzü İslam’ı hem devrimci hem de naif yönüyle tanıyor. İslam’ın oluşturduğu medeniyetin zihinlerde yer eden algısı sadece bunlar değil elbette. İslam hem su medeniyetinin hem de vakıf medeniyetinin inşacısı aynı zamanda.
İçinde bulunduğumuz hafta resmi olarak Vakıf Haftası. Bu hafta dolayısıyla Birlik Vakfı Bursa Şubesi de, Cuma Meclisi’ni vakıflar konusuna ayırmıştı 10 Mayıs gecesi. Her ikisi de Uludağ Üniversitesi öğretim üyesi olan gecenin konukları Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim ve Yard. Doç. Dr. Doğan Yavaş’tı. İlk sözü, vakıfların ne olduğunu ve nasıl anlaşılması gerektiğini açıklayan sohbetiyle Sezai Sevim aldı.
Tüm inançlarda vakıf anlayışı var ama…
Vakıflarla ilgili sözlerine şöyle başladı Sezai Sevim: “Vakıf, Yaratan’ın rızasını kazanmak için bir hayırdır. Bunun yanında vakıflarla, kulun hayatını kolaylaştırmak da amaçlanmıştır. Allah’ın rızasını kazanmanın yolu, yaratılanlara hizmet etmek olarak benimsenmiştir. Hayır işlemek isteyenler, mallarının tümünü ya da bir kısmını vakfederek bu kurumları diri tutmuşlardır. Ama bunu yaparken de yaratılmışların çeşitli ihtiyaçlarını karşılamayı gözetmişler, bunu yeni bir üslupla ve güzel bir şekilde yapmaya çalışmışlardır.”
Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim, vakıf anlayışının sadece bizde değil, tüm inançlarda olduğunu söyledi. Ama vakfı böyle anlayan, onu medeniyet katına yükseltenin sadece biz olduğumuzu da şöyle vurguladı: “Vakıf anlayışı tüm inanç sistemlerinde var ama diğer sistemlerde vakıflar, inançları yaymanın birer aracı olarak değerlendirilmiştir. İslam medeniyeti ise vakfı, insana hizmet etmenin aracı olarak görmüştür. Bu anlayış, sokak temizliğiyle uğraşmaktan tutun da göçmen kuşların su ihtiyacının karşılanmasını düşünecek kadar çok geniş bir yelpazede vakıf kurulmasına yol açmıştır.”
Sadece insan için değil, her şey için vakıf!
Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim, aslolanın insan olduğunu ama her şeyin sadece insandan ibaret olmadığını, diğer canlıların da haklarının gözetildiğini söyleyerek bu konuyu şu sözlerle açtı: “İslam medeniyeti, insanların rahatı için bir yerde yapılaşmaya gittiğinde, orada yaşayan başka canlıların düzenlerinin bozulduğunun farkındadır. Bu yüzden de bir yerde yapılaşmaya gidildiğinde, düzenleri bozulan canlılara yapılanları telafi edecek mekanizmalar geliştirmişlerdir. Özellikle kamu kurumlarında, en çok da camilerde güvercinler, serçeler ve diğer kuş türleri için yuvalar, barınaklar inşa edilmiştir. Bu, İslam’ın müminlerine verdiği bir bilinçtir.”
Ümmet coğrafyasının farklı ülkelerinin hepsinde vakıf anlayışının böyle olmadığını, bunun biraz da mezhep imamlarının fetvalarıyla ilgili olduğunu söyleyen Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim, konuyu şöyle açıkladı: “Vakıf anlayışı Selçuklu ve Osmanlı devletlerinde zirveye ulaşmıştır. Arap ülkelerinde vakıf anlayışı bu kadar yaygın değildir. Bunun anlaşılır sebeplerinden bir tanesi, İmam-ı Azam’ın vakıf konusuna çok sıcak bakmamasıdır. Ama İmameyn, bu konuda İmam-ı Azam’dan ayrılır ve vakıfları teşvik eder. Bu teşviğin de etkisiyle bu Selçuklu ve Osmanlı topraklarında bir ‘Vakıf Medeniyeti’ ortaya çıkmıştır. Bu topraklarda vakıf anlayışı o hale gelmiştir ki vakıflar, hayatın tüm alanlarını organize etmiştir zamanla. Göçmen kuşların rahatlarından tutun da hizmetçi kızların zararlarının tazmin edilmesine kadar tüm alanlarda vakıflar kurulmuştur.”
Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim, günümüzde vakıf anlayışının zarar gördüğünü, bunun sebebinin de Türkiye’nin Batılılaşma sevdası olduğunu şöyle anlattı: “Huntington ‘Dünyada bölünmüş ülkeler vardır. Bunlardan biri de Türkiye’dir.’ der. Bu, doğru bir tespittir. Tanzimat’la beraber ülkemizin kurumsal yapısı Batı’nın değerlerini benimsedi. Öte yandan devletin sivil yapısı, böyle bir Batılılaşmayı benimsemedi ve kendi değerlerine sıkı sıkıya sarıldı. Bu durum, her iki tarafa da zarar verdi. Şimdilerde yavaş yavaş kendimize gelmeye başladık. Şimdi geriye dönüp neleri yitirdiğimize bakmalı ve yürüyüşümüze kaldığımız yerden devam etmeliyiz.“
Vakfiyeler, bir dönemin kültürünü yansıtır
Yard. Doç. Dr. Sezai Sevim’den sonra sözü Yard. Doç. Dr. Doğan Yavaş aldı. Yard. Doç. Dr. Doğan Yavaş, vakıflara uzmanlık alanı olan sanat tarihi açısından yaklaşıp vakıfları görsellerle anlattı. Yard. Doç. Dr. Doğan Yavaş’ın sunumunda vakfiyelere de dikkat çekti: “Her vakfın bir de vakfiyesi vardır. Bu vakfiyeler birer tarihî belge olmanın yanında, bir dönemin kültür ve sanatını yansıtmaları bakımından da önemlidir. Mesela üzerinde çalıştığım bir Bursa vakfiyesinde şöyle bir ifadeye rastladım ki bu ifade, Osmanlının canlıya verdiği değeri göstermesi bakımından önemlidir. Bu ifade ‘Bu sene kış çok çetin geçeceği için vahşi hayvanlar telef olmasın diye Keşiş Dağı’nın bazı bölgelerine et bırakılsın.’ ifadesidir. Bilindiği gibi vakıflar ‘İnsanı yaşat ki vakıf yaşasın, vakfı yaşat ki insan yaşasın’ ilkesiyle çalışır.”
Osmanlıda ilk kütüphane nerede kurulmuştur?
Yard. Doç. Dr. Doğan Yavaş, Osmanlıya başkentlik yapan Bursa’nın Osmanlı için çok önemli bir şehir olduğuna dikkat çektikten sonra, ilk kütüphanenin de Bursa’da kurulduğunu şu sözlerle anlattı: “Osmanlıda ilk kütüphane Bursa Yenişehir’de kurulmuştur. Kurulan bu kütüphanenin kitaplarının birçoğu şu anda İnebey Kütüphanesi’ndedir. Osmanlı, sadece vakıf kurmakla kalmamış, ‘Bu vakfı nasıl yaşatırız?’ diye de kafa yormuştur.”
Osmanlının zihin dünyasındaki bu güzel yolculuğun ardından, gelen konuklara hurma ikramı yapıldı.
Ahmet Serin aktardı
Vakıflar Haftası vesilesiyle Birlik Vakfı Bursa Şubesi'nin mutad toplantısına katılan konuşmacılara ilişkin fotoğrafta yer alan, ilgililerince de Bursa'da önemli vakıf hizmet ve faaliyetleri gerçekleştirdiği mâlum olan Bursa Vakıflar Bölge Müdürü Sn. Mürsel Sarı'dan ve orada yaptığı konuşmadan söz konusu yorumda bir tek kelime dahi bahsedilmemesini doğrusu çok yadırgadım. Bursa'da bugün vakıf deyince hemen akla gelen isimlerin başında gelen Sn. Bölge Müdürü orada konu mankeni değildir her halde.