Parasını hep dergisine ve öğrencilere harcardı

Ali Özcan, 7. Edebiyat Mevsimi'nde Osman Yüksel Serdengeçti ve Serdengeçti dergisi üzerine konuştu. M. Murtaza Özeren etkinlikten notlarını aktarıyor.

Parasını hep dergisine ve öğrencilere harcardı

Osman Yüksel Serdengeçti, kültür dünyamızda pek bahsi geçmeyen bir şahıs. Uzunca hayatında hapis duvarlarını çok görmüş, davası için gereken ne ise onu yapmaya çalışmış bir dava adamı. Kitaplarından bazılarını sahaflardan toparlamış, bazı hatıralarını çeşitli vesileler ile dinlemiş, okumuştum. Ancak bunlar tam anlamıyla beni Osman Yüksel hakkında tatmin etmemişti. TYB İstanbul Şubesince düzenlenen 7. Edebiyat Mevsimi kapsamında “Osman Yüksel ve Serdengeçti Dergisi” başlıklı oturuma gitmek bu tatminsizliğimin bir sonucu oldu.

Konuşmacı Ali Özcan’ın Osman Yüksel ve Serdengeçti dergisine dair kitabına geçenlerde rastlamıştım. Serdengeçti’yi doğrudan ondan dinlemek hoş olacaktı, nitekim oldu da. 22 Ekim Perşembe günü düzenlenen programa dair tuttuğum notları biraz da kendi yorumlarımla istifadenize sunuyorum, buyurun:

Serdengeçti’ye dair dikkatinin lisans yıllarından itibaren başladığını, eline geçen Bir Nesli Nasıl Mahvettiler kitabı ile Serdengeçti'yle tanıştığını ifade eden Ali Özcan, Serdengeçti mecmuası hiç ele alınmamış olduğu için yüksek lisans tezi olarak hazırladığını belirtti.

Kant'ı kuntu öğrendi ama içi ferahlamadı

Osman Yüksel’in Serdengeçti dergisini çıkarmadan önceki döneme tutulan ışık, Osman Yüksel’in mizacına, Serdengeçti'nin nasıl doğduğuna dair değerli bilgiler sağladı: Ailesinin âlimler yetiştiren bir aile olması, babasının Antalya-Akseki’de müftülük yapması (yani ilim erbabı olması), daha küçük yaşlarından itibaren Mevlana, Yunus Emre, İbn Arabî, Gazzali gibi abidevî şahsiyetlerle ev ortamında tanışması Osman Yüksel’in şahsiyetini şekillendiren hususlar.

Böyle bir ortamda yetişen Osman Yüksel, DTCF’ye felsefe eğitimi almak üzere gider fakat istediğini bulamaz. “Kökü dışarıda hocalar”la karşılaşır, “Kantı Kuntu” öğrenir ama bunlardan içini ferahlatacak şeyler öğrenemez. Ancak yine Yunus’a, Mevlana’ya döndüğünde iç ferahına kavuşur. “Ben Şarklıyım” der. Ve inandığı şekilde yaşamaya devam eder.

Ali Özcan, konuşmasında Osman Yüksel’in ilk hapishaneye girişini ve bunun eğitimine nasıl sekte vurduğunu aktardı. Okulunun bitmesine az bir süre kala 1944 Mayıs’ındaki olaylar neticesinde yakalanıp, dönemin Ankara Valisi Nevzat Tandoğan tarafından sorgulanıyor ve hapse atılıyor. Daha sonrasında İstanbul’a sevk ediliyor ve soruşturma neticesinde suçsuz olduğu anlaşılıp serbest bırakılıyor. Ankara’ya geri dönüşünde “pardon, yanlış yapmışız” denilerek kendisine bir memuriyet veriliyor ama bu işten kısa sürede -yapamayacağını anlayarak- istifa ediyor. Ali Özcan, bu memuriyetin kendisine bir mahcubiyetin sonuncunda değil, Osman Yüksel gibi adamları tahakküm ve denetim altına almak adına verildiğini ifade etti.

İdarehane: “Lâmekan”

Serdengeçti dergisinin ilk sayısının 1947 Nisanı’nda çıktığını aktaran Özcan, “15 yıllık süre zarfında bu dergi düzenli olarak aylık şekilde çıksaydı yüz küsur sayıya ulaşması gerekirken sadece 33 sayı” yayınlandığını belirtti. Serdengeçti dergilerinin baskılarına dair birkaç basım bilgisi veren Özcan, bugün bazı şeylerden ne kadar uzak olduğumuzu gösteriyor: Özcan, Serdengeçti’nin ilk sayısının üç kez basıldığını belirtti. Bunun okuyuculardan gelen talepler doğrultusunda gerçekleştiğini, 33 sayının ise ortalama bir milyon adet basıldığını ifade edildi. Günümüzdeki ortalama bir edebiyat dergisi tirajının 2000 olduğu düşünülürse ne konumda olduğumuzu rahatlıkla görürüz. Bunun yanı sıra Serdengeçti Neşriyat bünyesince yüz bin adet kadar da broşür ve kitapçık basımı yapılmış.

Derginin çeşitli mekanlarda çıkışına da değinen Özcan, örneğin “üçüncü sayının Konya’da çıktığını, çünkü Osman Yüksel’in o dönem Konya’da hapishanede olduğuna” işaret etti. Poturumun moderatörü Cengizhan Orakçı, bu noktada, yanında getirdiği Serdengeçti nüshalarından bir hususa dikkat çekti: Derginin künyesinde idarehane yeri “Lâmekan” olarak belirtilmiş. Yani her yerde çıkabilir, Osman Yüksel her nerede ise.

Ben çilekeş insanların vekiliyim

Özcan konuşmasını Osman Yüksel’in siyasete girmesinden bahsederek devam etti. Osman Yüksel 1954 yılında davasına destek olacağı düşüncesi ile siyasete atılıyor. Ancak yoluna konan engellerle 1965 yılına kadar vekil seçilemiyor. Orakçı, Adalet Partisi’nden meclise giren Osman Yüksel için “Partinin içinde partiye muhalefet tek kişi” diyor. Çünkü onun davasında birilerine eyvallah etmek yoktur. Zaten 1968’de de istifa eder.

Siyasi yaşamından günümüzde en çok anılan anekdot kravatı beline bağlayarak meclise girmesidir. Ancak bu hareketin kökleri incelenmez. Özcan’a göre bu hareket Osman Yüksel’in “Ben, kravatsız, çilekeş insanların vekiliyim” demesinin bir tezahürüdür. Tıpkı Ankara’ya köylülerin girişini yasaklayan Nevzat Tandoğan’ın önünde, taşıdığı Anadolu ruhu ile eğilmemesi gibi kravat takmaması da bir şuurun yansımasıdır.

Bataklık mı kurutuyorsun”

Cengizhan Orakçı’nın Serdengeçti’ye dair Ali Özcan’ın bahsetmesini istediği hususlara değindikçe konuşma daha mütekemmil bir hal aldı. Orakçı, ayrıca Osman Yüksel’e dair hatıralar naklederek daha sıcak bir ortam oluşmasına yardımcı oldu. Örneğin Osman Yüksel ile Yavuz Bülent Bakiler’in pekmez merkezli hatıraları Serdengeçti’nin hazırcevap nüktedanlığı hakkında çok hoş bir enstantane sundu: Osman Yüksel eline geçen parayı iki mecraya harcar imiş, dergisine ve öğrencilere. Ufacık dergi yazıhanesinde verdiği en şatafatlı ziyafette memleketinden gelen pekmez ile ekmek başrol oynarmış. Bir gün öğrencilerle beraber böyle taam ederken, öğrencilerin içinde bulunan Yavuz Bülent Bakiler büyücek bir ekmek parçasını pekmeze bandırmış. Osman Yüksel bunu görünce, “Bataklık mı kurutuyorsun” şeklinde Bakiler’e takılmış.

Konuşma keşke olsa dediğimiz bir dilek ile bitirildi: Bütün Serdengeçti nüshalarının (ki 33 sayı toplamda 600 sayfa kadar eder) tıpkı basım ile yeniden kültür dünyamıza katılması. Osman Yüksel Serdengeçti’nin telif haklarını elinde bulundura Türk Edebiyatı Vakfı, tıpkı Serdengeçti’nin eserlerini külliyat halinde yayınladığı gibi bu mecmuayı da geçmişte basılmış kötü kalitedeki Serdengeçti kitaplarının aksine kaliteli bir baskı ile yayınlasa.

 

M. Murtaza Özeren gitti, dinledi, yazdı

YORUM EKLE