Ortadoğu’da halk başka yönetim başkadır

Yakın zamanda işlenen bir cinayet, Ortadoğu coğrafyasını tahmin edilenden fazla karıştırdı. İşte bu cinayetin Ortadoğu coğrafyasını hatta dünyayı nasıl sarstığını anlattı Prof. Dr. Yasin Aktay. Ahmet Serin’in etkinlik haberi.

Ortadoğu’da halk başka yönetim başkadır

Ortadoğu, yıllardan beri kanayan bir yara. Bir Balkanlının “Osmanlı gitti, huzur bitti” anlamına gelen cümlesini Ortadoğu için söylemek de mümkün. Ortadoğu huzursuz, Ortadoğu kanayan bir yara…

Gerçekten de Osmanlı’nın oyun kurucu bir unsur olarak yer aldığı dünya ile şimdiki dünya çok farklı. Onun çökmesiyle ortaya çıkan boşluk hala doldurulamadı. Onun hemen herkesi memnun etmeye yönelik siyasetinden sonra ortaya çıkan ve zaman zaman arkaik, zaman zaman da vahşi siyaset anlayışlarının yol açtığı sorunlar bir türlü yatışmak bilmiyor. Ülkeler huzursuz, ülkelerde yaşayan masum insanlar huzursuz…

Bu huzursuzluk ne kadar sürer, bilinmez ama işlerin iyi gitmediğini, bu gidişatın da bir şeylere gebe olduğunu söylemek için kâhin olmak gerekmiyor. Düşünen her akıl, gören her göz bunu söylüyor zaten.

Yakın zamanda işlenen bir cinayet, Ortadoğu coğrafyasını tahmin edilenden fazla karıştırdı. Sisi denen kukla darbecinin meydanlarda üç bin masum Müslümanı şehit etmesi bile gündemi bu kadar derinden sarsmamıştı. Ama pervasız bir cani ortaya çıktı, bir tetiğe dokundu ve bizler de bunun ardından “Allah tuzak kuranların en hayırlısıdır” ilahi kelamının tecellisine şahit olmaya başladık.

İşte bu cinayetin Ortadoğu coğrafyasını hatta dünyayı nasıl sarstığını anlattı Prof. Dr. Yasin Aktay, 14 Aralık Cuma gecesi. Birlik Vakfı Bursa şubesinin aslına uygun olarak restore edilen Çekirge’deki mekânında, samimi bir ortamda gerçekleşen sohbette Yasin Aktay, hem siyasi hem de akademik kimliğinin getirdiği birikimle olayları yorumladı.

Kaşıkçı cinayeti ilk cinayet değil

“Cemal Kaşıkçı benim adımı konsolosluğa girerken değil, daha öncesinde yaşadığı bir rahatsızlık sonucunda hastanede yatarken nişanlısına verdi. O da nişanlısının kendisine ‘Türkiye’de tanıdığın, eşin dostun var mı?’ sorusu çerçevesinde ve bir sohbet edasında söylenmiştir. Öncelikle bu bilgi yanlışını düzelteyim.” cümleleriyle sohbetine başladı Yasin Aktay.

Kaşıkçı cinayetinin Ortadoğu ve dünya siyasetine etkilerini “Kaşıkçı cinayeti, Ortadoğu’da işlenen ilk cinayet değil. Suudların da ilk olayı değil. Ortadoğu, bu tip işlere yabancı değildir. Ama bu cinayeti diğer kriminal olaylardan farklı kılan şey, olaya suçüstü yapılmasıdır. Türkiye devleti, kendi sınırları içinde işlenen bir cinayeti görmezden gelmemiş, gereğini yapmıştır. Bu cinayetle Ortadoğu siyaseti köklü biçimde değişecektir. Bunun belirtilerini görüyorum. Yakında bunun sonuçlarını herkes de görecektir.” sözleriyle kayda geçirdi Prof. Dr. Yasin Aktay.

Kategorik ve toptancı yaklaşımların bakışları körleştirdiği, bu körleşmenin de ilişkilere zarar verdiği bilinen bir gerçektir. Bu sakat bakışın, başkalarında olduğu kadar bizde de olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Yasin Aktay, bizim de Ortadoğu coğrafyasına ve Araplara bakış açımızda ıslah edilmesi gerekenlerin olduğunu “Türkiye’de ‘Araplar bizi arkadan vurdu.’ şeklinde bir klişe cümle ve bu cümleye yaslanan bir anlayış var. Bu klişede düzeltilmesi gereken bir husus var: O da bizi arkadan vuranın Araplar değil Suud ailesi olduğudur.” şeklinde kayda geçirdikten sonra Türkiye Suudi Arabistan arasındaki ilişkilerin çerçevesine dair de “Zaten bu hanedanın şu an Suudi Arabistan’ın başında hüküm sürmesinin gerekçesi de budur; bizi arkadan vurmaları ve hala da vurmaya hazır olmalarıdır. Bizi arkadan vurarak bir devlet sahibi olan bu hanedan, kendilerine devlet veren ülkelere karşı hala derin bir minnet beslemekte ve her zaman da bu minnetin gereğini yerine getirmektedir.” sözlerini söyledi.

Arap yönetimleri Türkiye’den ne ister?

Günümüzde özellikle Suudi Prensi Muhammed bin Selman ile BAE Prensi Nahyan’ın iflah olmaz bir Türkiye düşmanı olmalarının yanında, bunların aynı zamanda sahih İslam’ın düşmanı kişiler olduklarını söyleyen Prof. Dr. Yasin Aktay, konuyu “Özellikle bu iki prens, Türkiye’ye sosyal medya üzerinden operasyon çekmektedir. Bunun için ayırdıkları büyük bir bütçe ve bu operasyonu uygulamaya koyan maaşlı elemanları vardır. Ortadoğu’nun sorunlu bir coğrafya olmasında ve bu sorunların bir türlü çözülememesinde ABD, İsrail, İngiltere gibi ülkelerin rolü olsa da, bu coğrafyada her zaman örnekleri bulunan Muhammed bin Selman ve Prens Nahyan gibi tiplerin de katkısı çoktur. Çünkü onlar, kendi saltanatlarının sürmesini isterler ve bu saltanata zarar verebilecek kişileri/devletleri istemezler. Tarihi rolünden ötürü de Türkiye’ye ayrıca düşmandırlar.” sözleriyle açıkladı.

Prof. Dr. Yasin Aktay, Ortadoğu yönetimlerinin İslam’ı doğru anlayıp doğru yaşayan bir Türkiye yerine ‘laikliği bir din haline getiren Türkiye’ istediklerini de “Özellikle Suudi Arabistan, Türkiye’yi kendine rakip görmektedir. Bu rekabet din temelli olduğu için Türkiye’nin sahici İslam’la tanışıp kaynaşmasını istemez. Onlar için ‘Eski Türkiye’ tercih sebebidir. Eski Türkiye denen Türkiye’de, laiklik bir din gibi yaşanıyor, İslam’ın yerine ikame edilmek isteniyordu. Bu durum da Müslüman coğrafyada Türkiye’nin İslam ile sorunlu bir ülke oluşu anlamına geliyor, özellikle İslam’ı bir hayat tarzı olarak benimseyen kitleler nezdinde Türkiye’nin itibarını aşındırıyordu. Ne zaman ki Türkiye laikliği olması gereken noktaya itip kendi sahici kimliğiyle barıştı, işte o zaman bu ülkelerin yöneticilerinin gözünde tehlikeli bir ülke oldu. Çünkü kendi ülkelerindeki insanlar, biraz da tarihi referanslar dolayısıyla Türkiye’yi lider ülke olarak kabul etmeye başlayıp kendi yönetimlerini eleştiriyorlardı artık. Bir şekilde meşruiyete ihtiyaç duyan yönetimler de bu durum dolayısıyla zorda kalıyorlardı. Tüm bu sebepler, Suudi Arabistan başta olmak üzere, diğer ülkelerin Türkiye düşmanlığının sebepleridir.” sözleriyle ve olayı tarihi/sosyolojik temele oturtarak açıkladı.

Suudi Arabistan’ın Filistin davası var mı sahi?

Ortadoğu coğrafyasını yakından tanıyan, sahayı iyi gözlemleyen ve bu gözlemleri sosyolog kimliğiyle analiz eden Prof. Dr. Yasin Aktay, Suudi Arabistan gibi Osmanlı’ya ihanet edip Batılılara minnet duyarak kurulmuş devletlerin Müslüman dünyanın sorunlarıyla sahici olarak ilgilenmediklerini/ilgilenmelerinin mümkün olmadığını da “Suudi Arabistan’ın hiçbir zaman Filistin diye bir derdi olmamıştır. Hatta Filistin davası onu rahatsız etmektedir. Çünkü Filistin davasında İsrail’i destekleyen taraflar, Suudi Arabistan’ın minnet duyduğu Batılı ülkelerdir. Bu yüzden Suud yönetimi Filistin davasına sahici bir şekilde müdahil olmaz, olamaz. Yönetim, sadece kendi halkı nezdinde ihtiyaç duyduğu meşruiyeti sağlamak için ara sıra Filistin davasında bir şeyler yaparmış gibi davranır, sonra konuyu yine küllenmeye bırakır.” sözleriyle kayda geçirdi.

Prof. Dr. Yasin Aktay, dünyanın aldığı biçime bağlı olarak Ortadoğu’nun da kabuğunu çatlatmaya başladığını söyleyerek bu süreci ve bu süreçte Türkiye’nin yerini “Arap Baharı ve sonrasında Türkiye’nin Müslümanların dertlerine derman olmak konusunda aldığı inisiyatif, Suudiler başta olmak üzere diğer yöneticileri ürkütmüş, onları Türkiye’ye karşı vaziyet almaya itmiştir. Türkiye’nin Arap Baharı ile başlayıp ‘One minute!’ ile süren, Mavi Marmara ile ivmesini artıran duruşu, halklar nezdinde Türkiye’yi lider ülke konumuna getirmiştir. Arap Baharıyla birlikte sesini yükseltmeye başlayan mağdur halk, sonuçlarını yakında görebileceğimiz bir dönüşümün yürüyüşünü başlattı. Son on beş yılda gösterdiği performansla Türkiye, onların dönüşümlerine rehberlik etmektedir.” sözleriyle anlattı.

Sözlerini ABD’nin kendi iç dinamikleri, bu dinamikleri kimlerin nasıl kullandığını anlatarak sürdüren Prof. Dr. Yasin Aktay’ın sohbeti, soru cevap faslının ardından sona erdi.

Ahmet Serin

YORUM EKLE