Zeytinburnu Kültür ve Sanat Merkezi’nde, Neyzen Emin Dede anma programından sonra bir önemli musiki üstadı daha yâd edildi. Ne kadar acıdır ki tıpkı Neyzen Emin Dede’nin başına gelen talihsiz olay Tanburi Cemil Bey’in de başına gelmişti. Onun da ölümünden sonra kabri kaybolmuş, bulunduğunda da her yerini çalılar kaplamıştı.
Yakın musiki tarihimizin bu önemli üstadının mezarının yenilenmesi vesilesiyle bizlere onun dehasını, becerisini ve yaratıcılığını anlatma vazifesi yüklenmiş oldu. Tabi ki bu vazifeyi üstüne alan tek musiki meraklısı ben değilim. Gerek imkânlarıyla, gerek birikimleriyle onu çok daha iyi anlatabilen insanların gerçekleştirdiği etkinlikler Tanburi Cemil Bey’i unutmamamızı sağlıyor. Biz de şimdilik bu etkinliği sizlere haber vermekle sorumluluğumuzu yerine getirmiş olalım.
Tanburi Cemil Bey bir musiki dehasıdır
Programa TRT’nin 2004 yılında hazırladığı Tanburi Cemil Bey belgeselinin bir kısmının gösterimiyle başlanıyor. Belgeselde Cemil Bey’in hayatı çok güzel özetlenmiş: 09.05.1871 yılında, İstanbul’un Molla Gürani semtinde doğmuştur Cemil Bey. Babası iyi eğitimli ve dönemin önemli memurlarından Mehmed Tevfik Bey, annesi ise saraya çeşitli hizmetleri geçmiş bir çerkes kızı olan Zihn-i Yâr hanımdır. Cemil Bey üç yaşında babasını kaybedince hayatı zorlu bir döneme girer ve amcasının yanında yaşamaya devam eder.
Cemil Bey’in musikiye olan ilgisi çocuk yaşta başlamıştır, fakat bu ilgi benzerlerinden çok farklıdır. Onun çalmaya çalıştığı ilk enstrüman kendi icadıdır ve zihin yapısı kadar da sadedir. Cemil Bey yan yana dizdiği bardaklara elindeki maşrapayla su doldurur ve ufak bir sopayla bardaklara vurarak çıkan sesleri dinler. Kulağına hoş gelmeyen seslerde bardaktaki suyun miktarını azaltıp çoğaltarak doğru sesi bulmaya çalışır. Henüz ilkokul çağındayken Cemil Bey’in bu arayışı ve bulduğu doğru sesleri idrak edebilmesi onun bir dahi olduğunun en büyük delilidir ki, tek delil bu hadise de değildir.
On yaşına geldiğinde, keman ve kanun çalmaya başlayan Cemil Bey, kısa bir süre sonra tanbur ve kemençe sazlarına yönelmiştir. Oniki yaşlarında etrafının dikkatini çekmesi ve çabuk ilerleyişi, onun dahi olduğunun diğer delillerindendir. Tanburi Ali Efendi ile tanışması, onun klasik ekolü anlamasında büyük fayda sağlamıştır. Özellikle ders aldığı bir hocası olmamasına rağmen onsekiz yaşına geldiğinde, olağanüstü bir yeteneğe sahip bir tanburi olmuştur. Cemil Bey tanburun yanında klasik kemençe, viyolonsel ve lavtada da bir virtüözdür.
Cemil Bey’in, bu kadar üstün bir sanatkâr olmasına rağmen hayatı, tıpkı diğer sanatçılarda olduğu gibi maddi zorluklar içersinde geçmiştir. Birçok yerden defalarca plak doldurma teklifleri almışsa da o, “musiki, insanın gizli ruh dünyasının sırlarıdır, bu nağmelerin plaklara yansıması pek doğru olmaz” diyerek teklifleri geri çevirmiştir. Fakat artan geçim sıkıntısı onu plak doldurmaya mecbur bırakmıştır. Günümüzde bulabildiğimiz Cemil Bey kayıtları onun mecburi icralarındandır. Düşünün ki bu kayıtlar dinleyenleri bu kadar etkiliyor, onun meclislerine katılabilseydik neler hissedebilirdik kim bilir...
Zeytinburnu’nda yaşıyor olmaktan duyulan memnuniyet kültür sanatla arttı
Geceye Prof. Dr. Uğur Derman, Zeytinburnu belediye başkanı Murat Aydın, tanburi Necdet Yaşar, neyzen Niyazi Sayın gibi bir çok önemli isim katıldı. Kürsüye ilk çıkan başkan Murat Aydın gecede Tanburi Cemil Bey hakkında bir şeyler söylemekten kaçınıyor. Öyle ya, bu kadar musiki üstadının olduğu bir salonda bu vazifeyi onlara bırakıyor olmalı…
Niyazi, benim babam musikinin Mevlanasıdır
Belediye başkanının ardından sahneye çıkan usta neyzen Niyazi Sayın, programa dinlemeye geldiğini ve bu teklifin sürpriz olduğunu belirterek sözlerine başlıyor. İlerleyen yaşına ve birikimine rağmen Cemil Bey’i dinlemekten sadece keyif almadığını, hâlâ musiki adına birçok şey öğrendiğini belirtiyor ve ardından Cemil Bey’in oğlu Mesud Cemil ile arasında geçen bir konuşmayı zikrediyor.
“Bir gün Mesud Bey ile klasik koroda program yaptıktan sonra bendenize dedi ki: ‘Nereye gidiyorsun?’ ‘Eve gidiyorum’ dedim. ‘Peki, nereden gidiyorsun?’ dedi. Bizim ev Üsküdar’dadır, kendisi Erenköy’de oturuyor. Ben, ‘Kadıköy’den gidiyorum’ dedim. Anlıyorum ki bir arkadaş istiyor. Beraber korodan çıkıp Karaköy’e geldik. Mesud Bey babası hakkında gerek radyoda gerekse başka yerlerde hiç bahsetmez, hatta koroda babasına ait bir eser olursa, ‘bunu çıkarın’ derdi; babasına iltimas ediyor demesinler diye. Fakat o gün Mesud Bey babası için, ‘Niyazi, benim babam musikinin Mevlanasıdır’ dedi.
Tıpkı Mevlana Hazretlerinde olduğu gibi, Tanburi Cemil Bey’in de herhangi bir eserini ne zaman dinlesek veya icra etsek ilk defa duymuş gibi heyecanlanıyor ve feyz alıyormuş Niyazi Sayın. Ona göre musikimizin şu anda geldiği noktada Tanburi Cemil Bey’in çok büyük bir yeri ve önemi vardır ve yapılan bu programlarla bu önem unutturulmamalıdır. Teşekkürlerini sunarak sahneden inen Niyazi Sayın yerini Tanburi Necdet Yaşar’a bırakıyor.
Tanburi Cemil Bey gibi önemli birisinin cenazesine yaklaşık sadece on kişi katılmış
Necdet Yaşar, Tanburi Cemil Bey’in mezarı hakkında bir şeyler söylemeyi tercih ediyor. Cemil Bey’in vefat ettiği yıllarda Osmanlı zor dönemler yaşıyormuş. Herkes malının derdine düşmüş, kimsenin komşusunu düşündüğü yokmuş. Öyle ki, Tanburi Cemil Bey gibi önemli birisinin cenazesine yaklaşık sadece on kişi katılmış. Necdet Yaşar’ın yıllar sonra aldığı bilgilere göre mezar, defin işlerinden bir süre sonra taşınmış ve ardından kayıp olmuş. Yine Necdet Yaşar’ın bir arkadaşının anlattığına göre mezarın yeni yerine su taşınmamış, kuyunun yakınında olduğu için, kuyudan su çekilmiş ve mezara dökülmüş.
Necdet Yaşar mezar hakkında bu bilgileri alınca koşarak Niyazi Sayın’ın ve Mesud Cemil’in yanına giderek mezarı ihya etme teklifinde bulunmuş ve “Tanburi Cemil Bey’e yakışır bir mezar taşı yaptıralım, etrafını düzeltelim” demiş. Üç usta sanatçının bir araya gelmesiyle mezar bugünki görünümünü almış. Necdet Yaşar bu hadisenin onun en büyük hayali olduğunu söylüyor ve bu gelişmenin sürekli engellerle karşılaşıldığı için çok uzun yıllar aldığını belirtiyor. Bu hadiseden dolayı sevincini gizleyemeyen Necdet Yaşar, konuşmasının sonunda bu çalışmada emeği geçen herkese teşekkür ediyor.
Yapılan konuşmaların ardından, Zeytinburnu belediye başkanı Murat Aydın tarafından Prof. Dr. Uğur Derman’a, Necdet Yaşar’a, Niyazi Sayın’a, Dr. Murat Saim Tokaç’a ve Tanburi Cemil Bey’in mezar taşının tasarımcısı mimar Dr. Aydın Yüksel’e plaket takdim edildi. Programın sonunda Murat Saim Tokaç’ın sunumuyla dinleyicilere güzel bir konser verildi.
Abdullah Said Can haber verdi
![]() |
Aydın Yüksel, Uğur Derman, Niyazi Sayın, Murat Aydın, Necdet Yaşar ve Murat Salim Tokaç |