Müslümanların modernist yorumlarla imtihanı

Prof. Dr. Halis Aydemir, Bursa Ensar Vakfı’nda yaptığı konuşmada, Abduh’tan Hasan Hanefi’ye, tarihselcilerden modernistlere modernizmin Müslümanların arasına soktuğu fitneyi ele aldı. Ahmet Serin’in etkinlik haberi.

Müslümanların modernist yorumlarla imtihanı

Bir ayağını insanların tüketim isteğine, bir ayağını insanların haz duygusunu ayağa kaldırmaya ve bir ayağını da algı yönetimine bağlayarak kitleleri yönetenler, şu an gelinen noktada her şeyi ‘Modernitenin buyruğudur’ cümlesiyle meşrulaştırabilmektedir artık. Anlaşılan o ki moderniteyi bir din gibi vazetme süreci sona erdi. Şimdilerde modernite, birçok zihin için ‘kanun koyucudur’, desek abartmış olmayız.

Batı, modernitenin doğduğu, büyüyüp serpildiği ve ahlaki referanslarını aldığı dünyanın adı.

Biliyoruz ki bu dünya, yeryüzüne din yerine moderniteyi ikame etmezden önce kendi üzerinde tahakküm kuran kilise ile yüzleşti. Batı dünyası için –muhtemelen haklı ve gerekli olan- bu yüzleşme zaman aldı, zor oldu ama sonunda tamamlandı. Sonuçta Batı, kilisenin tahakkümünü haklı olarak reddederken kilisenin gücünü aldığı dine karşı da bir tavır geliştirdi ve dini de hayatın dışına attı.

Tüm dinleri kendi batıl dini gibi değerlendiren Batı insanı, insanın özgürleşmesinin dinden uzaklaşmakta olduğunu söylemeye başladı zamanla. İşin aslı, insanlara kanaati öneren, insanın isteklerini dizginleyen dinin hayattan uzaklaşması, tüketimi kışkırtan sermayenin de işine geliyordu. Böylelikle insan soyu algıları üzerinden kuşatıldı, aklı karıştırıldı, hayatını dengeleyen inançtan uzaklaştırıldı ve tüketmeyi önemli olmanın şartı olarak gören bir varlık halini aldı.

İnsanın ihtiraslarına gem vuran dini inanç da bertaraf edildiği için dünya her türlü ahlaki kaygıdan azade insanların yaşadığı bir mekân halini almaya başladı. Ama dinin yokluğunu düşünce ve isteklerini gerçekleştirmek için büyük fırsat olarak gören Batı dünyası, insanın hem kendine hem de yaşadığı mekâna verdiği tahribatı görünce ürkmeye başladı sanki. Bir dilemmadır yaşamaya başladı.

Ensar Vakfı Bursa Şubesinin Salı seminerlerine “İslam’a Modernist Yaklaşımlar” konu başlığıyla konuk olan Prof. Dr. Halis Aydemir, Batı’nın aslında bu trajik durumunun İslam dünyasındaki izdüşümünü anlattı.

İnsan her an sınanır

İnsanın Allah tarafından her an ve her haliyle sınandığını “’İnsanlar zannettiler mi ki iman edecekler ancak sınanmayacaklar’ ayetiyle sohbetime başlamak isterim. Kur’an’da buna benzer başka ayetler de vardır. Cenab-ı Hak burada insana peşinen bir reddiyede bulunur: Sadece iman ettim demekle yetinemezsin, bir de bununla sınanacaksın, der. Bu çerçevede insanlar, bu sınanma kapsamında fitneye de uğrayacaklardır. İyi olsun kötü olsun, dünyadaki her vesile de insanlar için bir fitne aracıdır dolayısıyla. Bir sınanmanın içinde olan bizlerin de bu sınamayı hatırlaması gerekir.” sözleriyle belirterek konuşmasına başlayan Prof. Dr. Halis Aydemir, bu sınanmanın kıyamete kadar süreceğini söyledi.

İnsanların her durumda sınanmasının sürdüğünü söyleyen Halis Aydemir, her çağın sınanmasının da farklı farklı olduğunu “Gerçekleşmesiyle şaşakaldığımız bazı olaylara şaşmamamız gerekiyor. O olaylar da aslında bu sınanmanın bir hikmeti olarak ortaya çıkmaktadır. Allah, kim kendisine pamuk ipliğiyle bağlı, kim öyle uzaktan uzaktan takılıyor, olaylara dâhil olmayıp sorumluluk almıyor, fedakârlık göstermiyor, işte Allah bunları açığa çıkaracağını söylüyor. Ayette ifade ettiği üzere, Allah müminleri kendi hallerine bırakacak değildir. Zaman zaman şartları değiştirecektir. Allah Müslümanları Bedir’de galip, Uhut’ta mağlup kıldı. Böyle yaparak ahireti arzu eden müminlerle dünyayı arzu edenleri tefrik etti. Müminlerin içinde bulunduğu şartları değiştirmek Sünnetullah’tır ve Allah bunu hep yapar. Bunu yapar ki iyi de kötü de; güzel de çirkin de ortaya çıksın.” sözleriyle açıkladı.

Fitne modernizm olarak aramızda

Prof. Dr. Halis Aydemir, insanlara tahakküm etme amacıyla değiştirilmiş olan Hristiyanlığın insanlar tarafından nasıl bir redde maruz kaldığını “Koşulların değişmediği, fitnenin olmadığı, insanların sınanmaya maruz kalmadığı hiçbir dönem yoktur. Sahabelerden başlayarak Allah her dönemi ve her dönemin insanını sınamıştır. Şimdi yaşadığımız çağda da modernizm, modernite denen bir şey var. Bireyi öne çıkaran bir anlayış bu. Bu anlayış, aynı zamanda fikri kısırlığa da yol açıyor. Bunun önceden de bir sabıkası var. Batı’da ortaya çıktı bu anlayış. Batı’da da bir zamanlar bir dünya insan kiliseye gidiyordu. Ama gün geldi, bu insanlar kiliseye isyan etti. Aslına bakarsanız bu, haklı bir isyandı. Kilise onların üzerinde tahakküm kuruyordu. Öte yandan, içeriği değiştirilen dinler de akleden bir insanın kabullenmekte zorlanacağı içerikle doluydu. İnsanlar da haklı olarak buna itirazlarını dile getirdiler. İşte bizim üzerinde konuştuğumuz meselenin başlangıç noktası olarak bunu göz önüne almamız gerekir.” sözleriyle anlatarak Batı’nın din ile ilişkilerinin tarihi seyrini ve modernizmin nasıl bir iklimde yeşerdiğini anlattı.

Kendi batıl dinleriyle hesaplaşan Batı insanının, bu hesaplaşmayı bir şekilde dünya geneline yaymak istediğini ve bizim içimizde de bu yayılmacılığı benimseyen insanlarımızın olduğunu da “Bu durumun bize sıçraması, daha çok Batı’ya gidip gelen, oraya iltica eden veya gelişmelere tanık olan kişiler veya bizzat müsteşrikler aracılığıyla olmuştur. Batı’daki insanların dinlerine bu şekilde itiraz etmeleri haklıdır. Çünkü artık ellerinde ‘İnsan yapısı bir din’ vardır bu dine haklı itirazlar vardır. En basitinden kişi, kime dua edecektir: Babaya mı, oğula mı, (haşa) tanrı doğuran Meryem’e mi? İşte Batılılar bu duruma ciddi bir itiraz geliştirdiler. Bu itirazın bir dili ve terminolojisi oldu. Bu durumu bize getirenler, Batı için geçerli olan bu terminolojiyi de bize getirdiler.” cümleleriyle kayda geçirdi Prof. Dr. Halis Aydemir.

Modernistler ne istiyor?

Müslümanların son zamanlardaki sınanmalarından birinin adının da modernizm olduğunu, modernizmin tarihi sürecine ve modernistlerin zihinsel kodlarına da değinerek “İslam dünyasında Abduh’la başlayıp Taha Hüseyin’le devam eden, Hasan Hanefi gibi kişilerle şekillenen anlayıştır bu. Bu anlayış niçin değişiklik peşinde koşar, önce onu anlamaya çalışalım. Bu konuda, algının değiştiğini söylemeliyiz önce. Algı değişince ortam kuralları değiştirmeye müsait hale geldi. Algının değişmesinde siyasi, kültürel etkenler yanında tekniği elinde bulunduran Batı’nın medeniyet anlayışı ve medya gücü var. Bunların tümünün bir araya gelerek oluşturduğu bir algı var. Bu algı değişimini kurban örneği üzerinden anlamaya çalışalım: Bizim çocukluğumuzda ve daha öncesinde kurban, bir heyecan sebebiydi. Biz çocukken kurbanın alınmasını, onu sevip okşayacağımız zamanı heyecanla beklerdik. Annemiz bize bu kurbanın bizi ‘Sırattan geçireceğini’ söyler, bizi öyle hazırlardı kurbanın kesimine. Ama şimdi öyle değil, kurban hayatımızdan iyice uzaklaştı. Kurban kesimi, herkesin katıldığı bir bayram havasında değil, uzaklarda gerçekleşiyor. Yeni kuşakların çoğu, kurban kesimi diye bir şey görmedi. İşte bu algının değiştiğini gören medya da bir Kurban sabahı ‘hayvanı vahşice boğazlamak’ diye başlık atıyor. Medyanın etkilediği çocuklarımız da bize gelip “Bu nasıl bir vahşettir?” diye soruyor. Dikkat edin, bunu soran kişi, eti zevkle yiyen çocuklarımız. Normalde hayvanların kesilmelerine karşı değil ama ‘Kurbanda boğazlanmasına’ karşı(!). Sonra çocuk ‘Benim Allah’ım durduk yerde bir hayvanın vahşice boğazlanmasını emredemez’ diye düşünüp merhamet duygusuyla inancı arasına sıkışıyor. Modernistler de işte burada çocuklarımıza ‘Allah bu güzel bakışlı hayvanın kesilmesini hiç emreder mi?’ diye ulaşıp algılarını yönetiyor. Öte yandan, Müminlerin annesi oldukları Kur’an ile sabit olan Peygamberimizin (sas) temiz eşleri konusunda da modernistler anlamsız bir mahcubiyet içindedirler. Peygamberimizin birden fazla eşinin olması konusu kendilerine açıldığında kem küm etmektedirler. Artık öyle bir hale geldik ki dinin bu hakikatini çocuklarımızdan gizliyoruz. Çocuklarımız büyüyüp bunu öğrendiklerinde de bunu kabullenmekte zorlanıyor.” sözleriyle açıklayan Prof. Dr. Halis Aydemir, Müslümanların inanç ve hayatları arasında sıkışarak sınandığını söyledi.

Kafası karışık imanı zayıf modernistler

Modernizmin çağın birçok ideolojisi ve hayat tarzını kapsayan bir kavram olduğuna dikkat çeken Prof. Dr. Halis Aydemir, modernizmin zamanla bir ‘din’ haline gelişini de “Bugün Modernistler kurbandan tesettüre, İslam aile hayatından miras konusuna kadar birçok konuda algılara bağlı olarak çocuklarımızı yönlendirmeye çalışmaktadır. Miras konusunda mesela ‘Bu böyle olmamalı, Cenab-ı Hak bunu eşit paylaştırmalı.’ diyorlar. Modernistler bu gibi konuları gündemlerine alırlar, o konu hakkında birçok yorucu, kafa karıştırıcı söz söylerler ve sonuçta sözü ‘Burada Cenabı- Hak böyle demiyor’ noktasına getirirler. Bu noktadan sonra da çözüm ararlar. Çözüm noktasında da birbirlerinden ayrılırlar: Bir kısmı ‘Artık yeter, çocuklar iyice ateist oluyor, burada duralım’ derken bir kısmı da Allah’ın emirlerine modern çözümler getirmeye devam eder. Onların böyle bir ihtilafa düşmesine Allah’ın lütfu gözüyle bakıyorum ben. Modernistler çeşitli terim ve kavramları kullanarak zihinleri bulandırır kısacası. Onlar, çağın değişmesiyle birlikte ahkâmın da değişmesi gerektiğini öne sürerler. Mesela, ayetle sabit olan el kesme cezasının bu çağda olamayacağını söyleyip kaldırılmasını isterler. Gerekçe ise bunun modern çağa uygun olmamasıdır. Üstelik bunu net ve açık olarak değil, lafı dolaştırarak ve kafa karıştırarak yaparlar. Şimdi de Kur’an İslam’ı diye bir şey icat ederek sünneti İslam’dan çıkarmaya çalışmaktadırlar.” sözleriyle açıkladı.

İki farklı modernist yaklaşım var

Modernistlerin kendi içlerinde bütün olmadıklarını, birçok farklı modernist yaklaşımın olduğunu da “Modernizmi tarihselci yorumla benimseyen bir anlayış daha var. Tarihselciler, bu hükümleri reddetmezler ama günümüzde uygulanmaması gerektiğini öne sürerler. Onlar ‘Çağ ve anlayış değişmiştir. Değişen çağ ve anlayışa göre, bir zamanlar anlamı olan kurban kesme ve had cezalarından olan el kesmenin günümüzde bir anlamı ve karşılığı yoktur, o yüzden de bunlar uygulanmamalıdır’ derler. Ama burada ‘Neden uygulanmamalıdır? Allah’ın bu hükmü neden kaldırılmalıdır?’ sorusuna da bir cevapları yoktur. Mesela bunlardan biri olan Hasan Hanefi ile bir konferansta karşılaştım. Hasan Hanefi göz göre göre ayetleri tahrif ediyordu. Hasan Hanefi ‘El kesme artık uygulanmaz!’ dedikten sonra kendisine ‘Ne yapacağız?’ diye sorulduğunda ‘Mesela Facebook’ta o adamı bloke edebiliriz. Bugün için bu, el kesmeden daha ağır bir cezadır.’ dedi.” sözleriyle değinen Prof. Dr. Halis Aydemir, modernist yorumların insanı nasıl dinin dışına atabileceğini de bu sözlerle anlattı.

Dinin toptan reddi yerine, dinin referanslarının ve onu anlaşılır kılan unsurların birer birer sahne dışına itilmeye çalışıldığını da “Aynı yaklaşımı Fazlurrahman da hadislerle ilgili yapar. Fazlurrahman ‘Kur’an ayetlerini okuyacak ve ondaki en genel, en evrensel mesajı çıkaracağız.’ diyordu. Yani biz, ayetin özünü anlayacağız hemen. Allah’ın istek ve ahkamını ayetlerden anlayacağımız için de başka bir şeye gerek duymayacağız, diye düşünüp söylerler tarihselciler. Yine de tarihselciler, modernist yorumculardan daha iyidir çünkü tarihselciler ayetleri ve hadisleri kabul edip günümüzde uygulanamayacağını öne sürerler. Modernist yorumcular ise lafı eğip bükerek ve ayetlerin hükmünü ortadan kaldırarak Kur’an-ı Kerim’in içini boşaltmaya çalışırlar.” sözleriyle kayda geçirdi konuşmacı.

Her şey bir sınav aslında

Prof. Dr. Halis Aydemir, kafaların karışmasının bir sınav aracı olduğunu ve aklımızı kullanıp imanımızı tahkim ederek bu sınavdan alnımızın akıyla çıkacağımızı da “Bu yaşanılanlar aslında bizim değil Batı’nın sorunlarıdır. Ama Batı bu konuda da kendi tecrübesini tek tecrübe kabul edip kendisini tek otorite gördüğü için diğerlerinin kendine uymasını ister. Bunu da medya ve çeşitli araçların yardımıyla insanların algılarıyla oynayarak yapar. Onların bu istekleri bizdeki bazı kafalarda da karşılık bulur. Aslında, toplumla konuştuğumuzda onların bu algıların farkında olduklarını görürüz. Toplum, ortada yanlış bir şeyler olduğunu görüyor gerçekte. Bilmeliyiz ki biz artık Cenab-ı Hakkın bizi değişen algılarla imtihan ettiği gerçeğiyle karşı karşıyayız. Batı bize teknoloji satarak, algılarımızla oynayarak, ‘modern zamanlarda bunlar olmaz’ diyerek bizi ikna etmeye çalışıyor. Biz buna kanacaksak akletmiyoruz demektir. Geldikleri durum itibariyle modernistler, önce Peygamberimizin sözünü reddediyorlardı, şimdiyse Allah’ın ayetlerini, modern anlayışla örtüşmediği için reddetmektedirler. Şunu da bilmeliyiz ki medya araçlarını kullanarak, algıyı yöneterek ve mesela miras konusunu, el kesme cezası konusunu çağa ve akla uygun görmeyerek yaptıkları eleştirilerle çok etkililer. Günümüzde birçok insanın kafası çok karışık ve bu da Allah’ın bizi sınamasıdır. Ama Allah, kafa karışıklığından kurtulmanın yolunun da sorulardan kaçmak olmadığını, araştırmak olduğunu söylüyor.“ sözleriyle açıklayarak sohbetine son verdi.

Ahmet Serin

YORUM EKLE