Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi ve DPÜ İslam Medeniyeti Uygulama ve Araştırma Merkezi (DİMAM) tarafından “Şehir Değerlerini Tanıyor” projesi dâhilinde “Kütahyalı Bilge Şair Sunullâh-ı Gaybî ve Dönemi” sempozyumu 1-3 Ekim 2015 tarihinde başarıyla gerçekleştirildi. Yaşadığı dönemde yanlış anlaşılmış ve düşüncelerinden dolayı yalnız kalmış bir Allah dostu Sunullâh-ı Gaybî’yi andık. Ona vefa borcumuzu ödedik.
Peki, nedir vefa? Yalnızca insanlara mı gösterilir? Kul olarak bizden beklenen, sadece vefa olabilir mi? Vefa bağlı kalmak, unutmamaktır. Rabbimize verdiğimiz kulluk sözleşmesine uymak vefadır. Ahde vefa… Bütün amellerin gayesi Rabbimizi hatırlamak içindir. Vefa duadır… Dualarımız olmasa ne ehemmiyetimiz kalır
Gaybî, “Cânı olmayan zâhid cânânı neden bilsin/ Bî-derd olan münafık Lokmânı neden bilsin” der. Rabbine vefa gösteremeyen insan, insana nasıl vefa göstersin? Biz Gaybî’yi ya da Gaybî gibi değerlerimizi değil, aslında biz vefayı unuttuk. Vefalı olabilmeyi, bağlanmayı unuttuk. Köklerimize, fıtratımıza olan bağı koparttık. Koparttığımız bağları yeniden sağlamlaştırmak, unuttuğumuz değerleri hatırlatmak ve yeniden yaşatmak için Dumlupınar Üniversitesi İlahiyat Fakültesi, Kütahya’nın değerlerine sahip çıkıyor.
“Hak dostunun kadrün bilen kadre irişür şüphesiz/ Gayb erlerine karşu bir pâdişah merdân olur” diyor Gaybî. Sempozyuma emek ve desteklerini veren, gönlünü ortaya koyan bütün hocalarım, idareciler, misafirler ve dinleyiciler, yani Hak dostlarının kadrün bilenler, kadre erişirler inşallah diyelim ve sempozyuma geçelim.
Gaybi mahallesinde oturanların birçoğu Gaybî’nin kim olduğunu bilmiyor
Bir senedir hazırlık çalışmalarının yapıldığı sempozyum gününe eriştik. Oldukça kalabalık olan salondaki yerlerimizi aldık ve açılış töreni başladı. Törene Kütahya belediye başkanı Kamil Saraçoğlu, rektörümüz Prof. Dr. Remzi Gören, rektör yardımcılarımız Prof. Dr. Halis Aydemir ve Prof. Dr. Şükrü Şentürk, İlahiyat Fakültesi dekanımız Prof. Dr. Bilal Kemikli, belediye başkan yardımcısı Ali İhsan Ertaş, il genel meclisi başkanı Musa Yılmaz, daire müdürleri ve çok sayıda akademisyen katıldı. Açılış konuşmasını, İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi ve sempozyum koordinatörü Yrd. Doç. Dr. Ergin Ögcem yaptı. Konuşmasında şu hususlara değindi: “Her güzel gayretin temelinde şahıs ve kurumlar vardır, bu etkinliklere destek veren şahıs ve kurumlara teşekkürlerimizi sunuyorum. Özellikle de fakültemizin kurucu dekanlığını yapan, görevini başarı ve öz veriyle gerçekleştiren Prof. Dr. Bilal Kemikli Hocama minnettarlıklarımızı sunuyorum."
Bu ardından DPÜ rektörü Prof. Dr. Remzi Gören konuşmalarını yapmak üzere kürsüyü teşrif ettiler. Gören konuşmasına, “Ateşte açan çiçekler diyarına selam olsun!” diyerek başladı ve Bursalı Mehmet Tahir Efendi’nin kitabında geçen şu güzel sözle konuşmasına devam etti. “Kadir bilen milletlerin içinden kadri bilinecek şahsiyetler çıkar. Gaybî Hazretlerine torunları olarak vefa borcumuzu ödemeye çalışıyoruz. Bilal Kemikli’nin şahsında ilahiyat fakültemize teşekkür eder ve böylesine güzel çalışmalarının devamını dilerim.” ifadesiyle sözlerine son verdi. Kütahya Belediye Başkanı Kamil Saraçoğlu da sempozyumdan duyduğu memnuniyeti dile getirdi.
Konuşmaların ardından “Kalanlara Selam Olsun” adlı TRT’nin yapmış olduğu belgeselde, Sunullah-ı Gaybî Hazretlerini, Prof. Dr. Bilal Kemikli’nin ağzından dinleme imkânı bulduk.
“Osmanlı Tasavvuf Kültürü ve Gaybî” konulu açılış paneline Prof. Dr. Süleyman Uludağ, Gaybî’nin hayatı anlatılırken bahsedilen Melamilik ve Halvetilik'i örnekler vererek tarihi süreçleriyle birlikte açıkladı. Oturumun ikinci konuğu, Saraybosna Üniversitesi'nden Dr. Amina Silijak Jesenkovic, Bosna’daki Hamza Bâli ve Hamzavîlik’ten bahsetti. Bu konuyu ele alan kaynakları saydı. Ardından Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi dekanı Prof. Dr. Ahmet Ögke’ye söz verildi. Ögke, Anadolu’ya en çok yayılmış olan tasavvuf kolunun Halvetilik olduğunu belirttikten sonra, Anadolu’da Halvetiliğin yaygın olduğu şehirleri, silsile zincirleriyle birlikte açıkladı.
Ruhumuzu tatlandıran sunumların ardından verilen arada, ağızları tatlandıran kuru pasta, çay ve kahve eşliğinde güzel dostluklar kuruldu, muhabbetler yapıldı. Birinci oturuma, DPÜ İlahiyat Fakültesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. Mehdin Çiftçi’nin sunumuyla başladık. Sunullah-i Gaybî’nin yaşadığı döneme ışık tutan Çiftçi, Evliya Çelebi’nin Seyahatnamesinde ve diğer arşiv kayıtlarında yaptığı araştırmalarına dayanarak ilgi çekici bilgileri bizimle paylaştı. Kütahya tarihine ışık tutmuş ve yakın tarihine şahit olmuş değerli büyüğümüz Mustafa Kalyon Beyefendi anılarını bizimle paylaştı. Masalımsı anlatımıyla salonda bulunan tüm dinleyicileri adeta zamanda bir yolculuğa çıkardı. DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğretim üyelerinden Yrd. Doç. Dr. Ümit Aktı, “Gaybî’nin Günümüz Sosyal ve Kültürel Hayata Etkisini” ele aldığı çalışmasını bize aktardıktan sonra, Gaybî Hz.’nin türbesinin bulunduğu Gaybî Efendi Mahallesinde oturan Kütahyalılarla bir anket yaptıklarını anlattı. “Mahallede oturanların birçoğu maalesef Gaybî’yi bilmiyorlar." ifadesiyle üzüntüsünü dile getirdi ve bu konuda neler yapılabileceğine değindi. Oturumların sonunda Evliya Çelebi Kültür Hizmet ve Tarihi Eserleri Onarma Derneği (Mehmet Dumlu Kültür Merkezi Musiki Topluluğu)’nin gönlümüzü şenlendiren musiki konserini dinledik. Belleklerimizi bilgiyle, gönüllerimizi feyizle doldurmuş olmanın sevinciyle, ertesi günün sabahında buluşmak üzere vedalaştık.
Mârifetullaha erişmenin yollarından biri de zikirdir
Sempozyumun 2. oturumu 02.10.2015 tarihinde DPÜ. İktisadi İdari Bilimler Fakültesi Amfi-2'de sabah 9’da gerçekleşti. İlk olarak Dokuz Eylül Üniversitesi öğr. üyesi Doç. Dr. Süleyman Gökbulut, Gaybî’nin içinde bulunduğu sûfi muhitini ve intisab ettiği Oğlanlar Şeyhi İbrahim Efendi’nin özelliklerini, eserlerini açıkladı. İkinci sunumu, İstanbul Üniversitesi, öğr. görevlisi Doç. Dr. Ali Öztürk gerçekleştirdi. “Hak’tan ayrı yer mi var, her yer halvet değil mi?” diyen Gaybî’nin halvet hakkındaki görüşlerini açıklayan Öztürk, konuşmasına Gaybî’nin çok güzel bir şiirini okuyarak son verdi. DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Rıfat Türkel, Kütahya’nın Sofça Köyünde türbesi bulunan Gaybî Hz.’nin dedesinin babası babası Pir Ahmet Efendi hakkında bilgiler verdi. İkinci oturumun son konuşmacısı DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğr. gör. Abdullah Çakır’dı. Gaybî’nin risalesini yazmasının sebeplerini ve risaledeki sûfi tanımını şu sözlerle açıkladı: “Gaybî Hz., risalesini yazmasının sebebini yanlış anlaşılmaya mahal vermemek olduğunu belirtmiş, sûfinin nasıl olması gerektiğini risalesinde anlatmış. Kişiler nafilelere devam ettikçe rüyaları değişir, güzel rüyalar görür, bir üst mertebeye geçince gördüğü güzellikleri uyanıkken görmeye başlar. Sâlik ağyârı kalpten çıkarınca Hak gelir oturur.”
Gönül kapılarını Hak’ka açmak pek de kolay bir iş değil. Ağyardan geçmek bize de nasip olur mu bilmem ama biz başkanlığını rektör yardımcımız Prof. Dr. Halis Aydemir’in yaptığı III. oturuma çoktan geçtik bile… Uludağ Üniversitesi öğr. üyesi Abdullah Kartal, Gaybî’nin esmâ telakkîsini açıkladı. İsimlerin sırlarını aralayan sunumun ardından, İ.B.B. Kütüphane ve Müzeler Müdürlüğü nadir eserler uzmanı Hüseyin Türkmen de bize arşivlerin kapılarını aralayıp Türkiye Kütüphaneleri Yazma Eserler Kataloglarında Sun’ullah Gaybî’nin eserlerinin kayıtlarını belgelerle açıkladı ve sözü, DPÜ. öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Erdoğan’a bıraktı. Erdoğan, Gaybî’de ilim-amel ilişkisini felsefi açıdan ele aldı. Erdoğan, Gaybî’nin şu sözüyle salondaki katılımcıları düşünceye sevk etti: “Amelsiz ilim, ameldir. İlimsiz amel, amel değildir.” Gaybî’nin Rûhu’l Hakîka Risâlesi’ndeki bazı mülâhazalarını, DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Ergin Ögcem ele aldı. “Risâle, Gaybî’nin nasıl bir meşrebe, gidişâta sahip olduğunu açıklar mâhiyettedir. Mârifetullaha erişmenin yollarından biri de zikirdir.” dedikten sonra mârifetin tanımını yaparak sözlerine son verdi.
Arabî geleneğini bize Türkçe aktaran çok değerli bir zat
Öğle yemeği ve Cuma namazını takiben IV. oturumda, Uludağ Üniversitesi öğr. üyesi Prof. Dr. Cağfer Karadaş, Gaybî’nin îtikadi dünyasını Akâid-Nâme adlı eserinden yaptığı çalışmayla bize şöyle aktardı: “Gaybî Hz.’nin yazılarını okuyunca, günümüz gözümün önüne geldi, kendimizi aynada gördüm. Böyle yazılar yazan bir zat nasıl olmuş da zındıklıkla itham edilmiş? Ben Müslümanım dedikten sonra hiç kimse onu tekfir edemez. Gaybî’nin îtikadının, Arabî’nin anlayışıyla aynı olduğunu gördüm ve Arabî geleneğini bize Türkçe aktaran çok değerli bir zatmış.” Asırlar geçse de Müslümanlar arasında dolaşan bu tür hastalıkların düzelmemesi gerçekten de üzüntü verici bir durum. Süleyman Demirel Üniversitesi öğr. üyesi Doç. Dr. Ayşe Sıdıka Oktay da Gaybî’nin, Mekârimu’l-Ahlak eserinden yola çıkarak, onun ahlâk anlayışını bize aktardı. Gaybî’deki bağlanma fikrinin psikolojik yönünü, DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Ömer Faruk Söylev şu sözlerle açıkladı: “Mürşide yapılan biat, Peygamber Efendimizin sünnetine dayanır. İlk bağlanılan kişi annedir." Bağlandığımız her ne ise bizi Hakk’a bağlaması temennisi ile diğer sunumun hikmetinden bir damla tadalım inşallah. DPÜ. İlahiyat Fakültesi öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. İlhami Günay, Gaybî’nin eserlerinin tefsir ilmi yönünden incelemelerini aktardı. Eserlerinde âyet ve hadislere bol miktarda yer verdiğini örnekler vererek açıkladı.
Sempozyumun son oturumunda, DPÜ. Edebiyat Fakültesi öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Kadir Güler’den ilâhi aşkı dinledik. “Gaybî kitabı, aşk kitabıdır." sözlerinin ardından aşk kelimesinin tarihi serüvenini açıkladı. Yunus’un, Gaybî’nin aşk tasavvurlarının aynı olduğunu söyleyerek, bize şiirlerinden bir kaçını okudu. Bir yandan Gaybî’nin yaşadıklarını düşünürken bir yandan da şiirlerine baktım. Bilal Kemikli’nin Sun’ullâh-ı Gaybî kitabı elimde, her satırda Gaybî benimle konuşuyor, sanki aşktan dert yanıyor: “Aşka heves itme sakın/ Rüsvâlığa olma yakın/ Aşk âdemi bed-nâm eder" Gaybî’nin aşk derdini dinledikten sonra, DPÜ. öğr. üyesi Yrd. Doç. Dr. Selami Erdoğan’ın, “Gaybî Divanında Bilgi” başlıklı araştırmasını dinledik: “Gaybî’nin bilgi anlayışı, insanoğlunun sürecidir. Mâlumu tanımlama, akledebilme sürecidir.” Tasavvufî bilgiyi, hâl bilgisini, herkesin hâli kadar anladığı sunumun ardından, Marmara Üniversitesi öğr. üyesi Doç. Dr. Semih Ceylan’a kulak verdik. Konuşmasında Keşf'ül Gıt'a'yı anlattı. Gaybî’nin Devriyesi hakkında bilgiler verdi. Sempozyumu, Süleyman Demirel Üniversitesi öğr. gör. Erdoğan Ateş’in “Gaybî’nin Bestelenmiş Güfteleri” adlı yarı konser havasında geçen sunumuyla kapattık ve değerlendirme oturumuna geçtik.
Seneye de Hekim Sinan (Şair Şeyhi) sempozyumu gerçekleştirilecek
Değerlendirmede öne çıkan hususlar kısaca şöyleydi: Eskişehirlilerin Yunus Emre’ye “Bizim Yunus” diye sahip çıktığı gibi biz Kütahyalıların da “Hüdâ Rabbim Gaybîm” diyerek, Sun’ullah-i Gaybî’yi tanıtması lazım. Yunus’un dizisi nasıl ilgi gördüyse, Gaybî de dizilere, filmlere konu edilmeli. Şiirleri bestelenmeli, gerekirse beste yarışmaları düzenlenmeli. Gaybî’nin Dîvan okumaları yapılmalı. Okulların programlarına Gaybî gibi çok yönlü eserler vermiş şahsiyetlerin tanıtımı ilave edilmeli. En yakın zamanda da sempozyum tebliğlerinin yer aldığı kitap basılmalı ve bilgilerin korunması sağlanmalı.
İnşallah bu öneriler, en yakın zamanda gerçekleşir. İkinci gününü de tamamladığımız sempozyum, üçüncü gün yapılan güzel bir geziyle son buldu.
Ayrıca geçen sene düzenlenen Ergun Çelebi ve Kütahya Mevleviliği sempozyumunun yayınlanan kitabı misafirlere hediye edildi. Bilal Kemikli, seneye düzenlenmesi planlanan Hekim Sinan (Şair Şeyhi) sempozyumunun müjdesini verdi.
Kurucu dekanlık görevini tamamlayan Bilal Kemikli Hocam’dan öğrenci arkadaşlarımın mütercimi olarak, helallik istiyorum. Allah hayırda yarışanlardan razı olsun, bizleri de o zümreye dâhil etsin inşallah...
Sevil Dağcı haber verdi