IHH’nın öncülüğüyle ve İhsan Şenocak, Muhammed Emin Yıldırım, Nureddin Yıldız, Ebubekir Sifil, Abdulmetin Balkanlıoğlu hocaların katılımıyla Diriliş Buluşmaları’nın ilki, “Kudüs ve Mescid-i Aksa” başlığıyla 12 Haziran Cuma günü Kayseri’de gerçekleşti. Kadir Has Spor Salonu ve Kongre Merkezi’nde yapılan organizasyonda halkın katılımı umut vericiydi. Misafirlerin arasında sanatçı falan yoktu. Hepsi konuşma yapacak ve bir konudan bahsedecekti. Bunu bile bile bu beş koca ismi dinlemeye gelmişti herkes. Program sonuna kadar da hemen hemen dinleyici sayısında pek fazla değişiklik olmadığını gözlemledik.
Sunucu arkadaş, ilki Kayseri’de vuku bulan Diriliş Buluşmaları’nın, her ay değişik vilayetlerde yapılıp sonuncusunun Kudüs’te yapılması kararının alındığını bildirdi. Bu gayet güzel bir temenni idi. İnşallah umduklarına nail olurlar. Yüzlerce insanın dikkati altında cereyan eden bu güzel etkinlikten aldığımız notlarımızı, siz güzel insanlarla paylaşalım istedik.
Evvela, açılış konuşması için, organizasyonun mimarı olduğunu sunucudan öğrendiğimiz IHH genel başkanı Bülent Yıldırım’daydı söz. Kısa tuttu konuşmasını Yıldırım. Son günlerde, İsrail’in Kudüs’e tekrar saldırı yapmaya hazırlandığını, o kutsal mescidimizi yıkmanın hesaplarını yaptığını söyleyerek Müslümanların Mescid-i Aksa bilincini daha da güncelleştirmeleri gerektiğini hatırlara getirdi. Sonrasında ise Suriye’den açıp sözü değerli ilim ve fikir adamlarına bırakan Yıldırım, Suriye’ye 3000 tır ihtiyaç malzemesi ulaştırma hazırlığında olduklarının haberini verdi ve cümlelerini Kudüs’ün yolunun Suriye’den geçtiği mevzusuyla bağladı.
Mescid-i Aksa bir şeref, namus ve varlık davasıdır
İhsan Şenocak Hoca, genelde tarihten ibretli olayları vererek konuşmasını sürdürdü. Tarihi kuracak ve koruyacak olanların, Mescid-i Aksa’nın hadimi olacak ümmetin, önceki ümmetlerde olduğu gibi kendilerinin Allah’tan razı ve Allah’ın da kendilerinden razı olduğu kişilerin eliyle olacağını hatırlattı. Mescid-i Aksa davasının genç insanların omuzlarında yükseleceğini, tıpkı Hayber’de, Rasulullah’ın sancağı Ali radıyallahu anh’a verdiği gibi, gençlerin zaferlerde, kazanımlarda rolünün büyük olduğunu vurguladı. Ve özellikle de üstad Sezai Karakoç’un “Yenilgi yenilgi büyüyen bir zafer vardır.” dizesine dikkatleri çekmeye çalıştı Şenocak konuşması boyunca.
Muhammed Emin Yıldırım Hoca, Kur’an coğrafyasından açtı. Kur’an ayetlerinin belli yerlerde inmiş olmasından ve belli yerlerden bahsetmesinden dolayı böyle bir tanımı çıkardığını söyledi sözlerinin başında. Ve Mescid-i Aksa’nın bir şeref davası, namus ve varlık davası olduğunu belirterek konuşmasının çerçevesini çizmiş oldu. Kudüs dendiğinde akla, Ömer radıyallahu anh, Ebade b. Samit, Selahaddin Eyyubi, İzzettin el-Kassam ve Şeyh Ahmed Yasin gibi 5 önemli şahsın geleceğini/geldiğini/gelmesi gerektiğini dillendirdi Yıldırım. Hepsinin de bu dava uğrunda, bu dava yolunda verdikleri mücadelelerinden pasajlar sundu kısa kısa. Yine Kudüs denilince şu 5 şeyin asla unutulmaması gerektiğinin zihinlere kazınmasını istedi: 1. İmtihanı unutma. 2. Gayret etmeyi unutma. 3. Havuz olmayı unutma. (Havuz ifadesini, Kudüs’ün ümmetin birleştiği bir mektep olması anlamında kullanıyor burada.) 4. Yardım olunmayı unutma. 5. Duayı unutma. Sözlerinin sonunda, Diriliş Buluşmaları’nın yeni dirilişlere vesile olması temennisinde bulunarak sırayı Ebubekir Sifil’e bıraktı Muhammed Emin Yıldırım.
Adaleti üzerimizde taşıyıp taşımadığımızı ölçmemiz gerek
Ebubekir Sifil Hoca, Arz-ı Mev’ud’dan dem vurdu konuşmasında. Musa aleyhisselam ile değişen el-Halil toprağının Allah Teâlâ tarafından İsrailoğulları’na hediye edildiğinin bilgisini verdi. Müslüman ve muvahhid İsrailoğulları ile Yahudileşen İsrailoğulları’nın kavgasının doğuş sebebinin bu olduğunu, Yahudileşenlerin va’dedilmiş bu topraklarda hadlerini aşarak aşağılık maymunlar olmayı hak ettiklerini; çünkü tercihlerini mümin olmaktan değil de Yahudileşmekten yana yaptıklarını vurguladıktan sonra sözlerine şöyle devam etti Sifil Hoca: “Hacc Suresinde, Rabbimiz, İslam ümmeti’ne ‘Sizi, O seçti.’ dedi. Yeryüzünde seçilen bir ümmet var ise, o ancak Muhammed Ümmeti’dir. Çünkü o ümmeti, Allah seçti. Üzerimize mevt toprağı serpilmiş, üzerimizde gaflet vs. olsa da bu, ezelî ve ebed hakikatin yürütücüleri olmamız gerektiği gerçeğini gölgeleyemez. Adaleti üzerimizde taşıyıp taşımadığımızı ölçmemiz gerek. Rasulullah’ın ve takipçisi olan o eşsiz insanların bize emanet bıraktığı her şeyi sahiplendiğimizde, adaleti gerçek manasıyla tesis etmiş olacağızdır. Geçmişteki müminler, bu emanete bihakkın sahip çıktıkları için muktedir olmuşlardı.”
Kürsüde, 4. konuşmacı olarak Nureddin Yıldız Hoca yerini aldı. Kudüs’ü evlere ve işyerlerine taşımak konusunu paylaştı bizlerle. Her yerde cihadın biteceğinin, ama Kudüs’te asla bitmeyeceğinin altını çizdi hemen sözlerinin girişinde. Kudüs’ün can ve mal feda edip etmediğimizin nişanesi olduğunu, onun Filistinlilerin ya da Arapların olmadığını, Muhammed aleyhisselam’a ümmet olan herkesin olduğunu ve sadece onlara bıraktığımızda biteceğimizin altını çizdi. Kudüs’ün, kıyamete kadar cihadın nabzının atacağı bir yer olduğunu belirttikten sonra şunları kaydetti Yıldız Hoca: “Oradaki insanlara karşı duran şer güçleri, esasında Filistinlilere değil tüm dünyaya kafa tutuyorlar. Bu gerçeği anladığımızda, Peygamber Efendimiz’den emanet aldığımız en büyük görevi ifa etmiş olacağız demektir. Kıyamete kadar saldırılar devam edeceği için, orası bizim ilk ve bitmez davamızdır. Kıblemiz Kâbe’ye çevrildiği halde, Kudüs ruhuyla kılarız namazlarımızı. Duvarlarımızdaki resimler, yaptığımız programlar semboliktir. Çocuklarımıza, aile ilişkilerimize, sofralarımıza, işimize gücümüze onu yerleştirmeden olmaz. Mescid-i Aksa’nın kıymetini bilelim diye, Rabbimiz zaman zaman orayı Yahudi’ye, Siyonist’e çiğnetmiştir. Bütün Peygamberlerden Kudüs sancağını alan Rasulullah, onu Filistinlilere değil, tüm ümmete miras bırakmıştır.”
Şimdi birbirimize sarılma zamanıdır
Son konuşmacı olarak, diğer konuşmacılardan yaşça en büyük olduğunu söyleyen Abdulmetin Balkanlıoğlu Hoca’yı dinledik. Özellikle Müslümanların birlik olması konusu etrafında döndü dolaştı sözleri Balkanlıoğlu’nun. Bu ekibin, birbirlerini Allah için sevenlerden oluştuğunu, konuşma yapılmasa bile bu kadar insanın bir araya gelmesinin Müslümanlar adına yeterli olduğunu ve bütün Müslümanları, mazlum ve mağdur bırakılmışları mutlu etmek için burada olduklarını ifade etti öncelikle. Konuşmacıların her birinin farklı cenahta, farklı usûlde ve farklı meşrepte insanlar olmalarına rağmen, Kudüs ve Mescid-i Aksa meselesinde birliktelik oluşturmalarını büyük bir kazanım olarak gördüğünü belirtti. Müslüman âlimlerin, hocaların ahlaksızlar kadar cesaret sahibi olmalarını ve bulundukları yerleri yeşertmelerini tavsiye etti. Şu sözleri çok önemliydi: “Yalvarırım cennette buluşalım. ‘Canım eşim’, ‘kocacım’ diyerek, türkü söyleyerek değil, Allah için çalışarak, çaba göstererek ölün. Allah’ın şahid ve müjdeleyici kıldığı Peygamberi insanlara neden anlatmıyorsunuz? Kudüs, Mescid-i Aksa imanımızın kaportasıdır. Şimdi birbirimize sarılma zamanıdır. Ey kâfirler, Siyonistler! Size hiçbir şekilde benzemeyeceğiz; evimizle, işimizle, aşımızla, kıyafetimizle…”
Programın sonlarının akşam namazı vaktinin sıkıştığı ana denk gelmesi üzerine, bir de namazın ehemmiyetine değinen Balkanlıoğlu, “Bin tane Kudüs programı yapsak da, bir akşam namazını karşılayamaz.” deyip “el-Fatiha” ile programa son noktayı koydu.
Beş kocaman mümin yüreğin, beş devasa konuşmasıyla, hitabıyla muhatap olmanın verdiği lezzetle birlikte son bulan program, beş konuşmacının, Bülent Yıldırım’ın ve bir de Kayseri’nin değerli hocası Mehmed Göktaş’ın sahnede bir araya gelip çekildikleri fotoğraflarla son buldu. Rabbimiz bu birlikteliği, Kudüs’ün, Mescid-i Aksa’nın ve alnının çatına cihadı yazmış olan bütün ümmet coğrafyasının özgürleşmesiyle taclandırsın. Amin.
Fatih Pala haber verdi