Hayreddin Karaman Ensar Vakfı’nda İslamcılığı konuşacaktı. Konuşmasına katılamadım ama sonradan Ensar TV'den canlı olarak konferansın yayınlanmakta olduğunu öğrenince çok sevindim ve konferansa katılmış gibi oldum.
Hoca yakalayabildiğim kadarıyla şunları söyledi:
Diyorlar ki İslamcılık öldü. İyi de ben ölmedim, yaşıyorum. Burası Ensar Vakfı, İslamcı bir vakıf, burada bu konuşmayı yapıyorum. Nasıl ölmüşüz?
Sorunlu olan İslâm değildir. Bazı münevverler ortaya çıkıyor ve diyor ki: “başımıza ne geldiyse bu dinle amel edemediğimizden geldi. Biz bu dini doğru anlar, bu dini doğru uygularsak güçleniriz, kalkınırız, birleşiriz ve yenilmeyiz.” Bunlara ‘İslâmcı’ deniyor. Niye ‘İslâmcı’ deniyor? Türkçüler gâvur mu? Hayır. Bunlara Müslüman derseniz, diğerlerine de dersiniz. Yani, farkı anlatabilmek adına İslam’ı dava edinen Müslüman gibi bir şey denebilirdi belki ama uzun kaçardı. İşte, İslâmcı deniyor. Osmanlıcılar da var, onlar da Müslüman. Sadece Batıcıların Müslüman olup olmaması konusunda, İslâm’la problemleri olup olmadığı konuşulabilir.
Bazıları da İslâmcı deyince, Akif vs. kişilere diyorlar ve tenkitlerini onlar üzerine koyuyorlar. Onların projeleri de şu an geçersiz hâle gelmişse, İslâmcılık ölmüştür diyorlar. Bir kısmı da Ak Parti ve Erbakan Hocanın kurmuş olduğu partilere İslâmcı, faaliyetlerine de İslâmcılık diyorlar. Onlar zayıflayınca veya iddialarını bırakınca, söylemlerini değiştirince İslamcılık öldü diyorlar. İyi de bana da İslâmcı diyorlar. Ben ölmüş müyüm? Niye öyle diyorlar bana? 60 senedir bu davam da ölmedi. Kurumlaşmış durumda İslamcılık ve şu an o kurumlardan birinde konuşuyorum. Bu kurum, kurumlarımız kapandı mı? Hayır! Kapanmadı ve mesela burası ciddi bir sivil kurum olarak devam ediyor. Oturumu yöneten şunu sordu:
-İslâmcı tanımına sahip olan bir gencin, Müslümanın, o niteliğe sahip olmayan Müslüman’a göre farkı ne olur? Ne olmalıdır? Ticaret, siyaset, aile hayatı, sosyal hayat…
İkisinin birbirinden farkı: Birincisi, kitaptaki İslâm var, bir de hayattaki İslâm var. Hayattaki, hem Müslüman olarak, hem de o ferdin mensup olduğu topluluk olarak kitaptakine göre eksiktir. Müslüman bu eksikliği dert edinen ve dert edinmeyen olmak üzere ikiye ayrılır. Adına İslâmcı deyin demeyin. Bu durum böyledir.
-Ben Müslüman’ım diyenin, İslamcı’yım diyenden ne farkı vardır? İslamcıyım diyen, Müslümanım diyen… bilgiye erişme konusunda farklılıkları var mıdır?
Az önce de dedim. Biz kitabın Müslümanı değiliz, hayatın Müslümanıyız. Hep eksiğimiz vardır, ama bu Müslüman olmamak demek değildir. Eksikli Müslümandır. Kamil Müslümanlığa göre eksikli olan Müslümanlar, bu eksikliğin farkına varıp bunu tamamlamayı dert edindiklerinde İslâmcı olurlar. Dertli Müslüman olurlar yani, İslâmcı demek zorunda değiliz. Müslüman’dır diğeri de evet ama, İslâm’ın bundan ibaret olduğunu ona göstermek gerekiyor. Bu derdi, manevî cihat olarak da adlandırabiliriz. Yani mühim olan farkındalıktır.
İslâmcılık, kitaptakini hayata geçirmektir diyoruz değil mi? İnsan bir coğrafyada yaşar ve o coğrafyanın şartları vardır. Hayata geçirmede de, her yerde aynı yöntemi ve sırayı uygulayamazsınız. Mısır’da başladığınız nokta ile Rusya’da başladığını nokta farklıdır. Türkiye’de başladığınız nokta, meselâ 2012 ise, farklıdır. Oturur plan ve proje yaparsınız.
Birileri aslında cami istemiyor da karşı oluyorlarsa, buna taklit deyip karşı çıkıyorlarsa; birileri de İslâmcıların davasına karşı oldukları için davayı isim üzerinden vurmaya çalışıyorlar. Onlarla mücadele ederim. Samimiyeti olanlar ise, uygun isim koydukları takdirde onlarla tartışırız, görüşürüz.
Esad Eseoğlu haber verdi