İran: Yakındaki uzak

Mimar Mühendisler Grubu Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Osman Arı, Birlik Vakfı Bursa Şubesinde 8 Şubat Cuma gecesi kendi tecrübelerinden hareketle İran’ı anlattı. Ahmet Serin’in etkinlik haberi.

İran: Yakındaki uzak

Sohbetten aklımda kalan en çarpıcı cümle “Zamanının ikinci büyük imparatorluğu olan İran, Müslüman Arapların kısa zamanda ülkelerini ele geçirmelerine tepki olarak Şia olmayı seçti.” cümlesiydi. Her ne kadar bu cümle konuşmacının kişisel görüşünü yansıtsa da benim kafamdaki İran fotoğrafını tamamlayan, kafamdaki İran’ı daha iyi anlamamı sağlayan bir cümleydi.

Evet, İran tarih sahnesinde her zaman bir şekilde ayakta kalmayı başaran bir devlet. Çağlardan beri bunu başarmış ve muhtemeldir ki başarmaya da devam edecek. Gerektiğinde biçim değiştiriyor, gerektiğinde din değiştiriyor ama İran, bir şekilde ayakta kalıyor. Sadece ayakta kalmakla da yetinmiyor, bazen dünya sahnesinde bazen de bulunduğu coğrafyada oyun kurucu bir devlet olarak yer alabiliyor.

Mimar Mühendisler Grubu Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Osman Arı, üstteki cümleyi Birlik Vakfı Bursa Şubesinde 8 Şubat Cuma gecesi düzenlenen Cuma Meclisi’nde söyledi. İran’ı yakından tanıyan Osman Arı, tanıdığı İran’ı anlatı bizlere.

“İran: Yakındaki uzak” başlığını uygun gördüğü konuşmasında, bugünün İran’ına değindiği kadar dünün İran’ına da değinen Osman Arı, sözlerine “İran, 1979’da İslam Devrimi’ni yaşadı. Bu, tüm dünyada etkisi merak edilen bir devrimdi. Türkiye’deki Müslümanlar en başta bu devrimle heyecanlanıp bu devrime açık çek verdiler. İşin aslı, devrimin lideri olan İmam Humeyni de tüm Müslümanları kucaklayan bir siyaset izliyor, tüm Müslümanlara seslenen mesajlar veriyordu. O dönemde iş dolayısıyla gidip kaldığım, gezip dolaştığım İran’da devlet ile halk arasında bir doku uyuşmazlığı hissetmiştim. Aradan zaman geçip de 2004 yılında tekrar İran’a gittiğimde, aynı doku uyuşmazlığını yine gözlemledim.” cümleleriyle başladı.

İran’ı eleştiren aydınlarımız kimlerdi?

İran İslam Devrimi’nin tüm dünyayı olduğu gibi Türkiye’yi de yakından etkilediğini bir kez daha vurgulayan Osman Arı, o dönemde İran’a hayran olmanın normal, İran’ı eleştirmeninse anormal bir durum olduğuna dikkat çektikten sonra İran eleştirisine dair “O zamanlar Sezai Karakoç ve İsmet Özel, herkesin hilafına İran’ı eleştiriyordu. Onların bu eleştirisi İran’a sıcak bakanlarca anlaşılmıyordu. Ama aradan geçen zaman, o eleştirilerin ne kadar doğru ve ne kadar haklı olduğunu ortaya çıkardı.” tespitlerini aktardı.

İran’ın coğrafyamızın önemli bir ülkesi ve aynı zamanda Türkiye’nin de dışa açılan bir kapısı olduğunu hatırlatan Osman Arı, İran’ın sadece devrimle değil dili ve edebiyatıyla da bizi etkilediğini “Dilimizde Farsçanın etkisi çok fazladır. Dilimizde hala kullanılan birçok kelime Farsçadır. Özellikle dini terminolojimizde Farsça çok ağırlıklı bir yere sahiptir. Keza edebiyatımız da İran’dan ve Farsçadan etkilenmiştir.” cümleleriyle kayda geçirdi.

İran’ın gerek gördüğü zamanlarda ustaca ve hızlıca kabuk değiştiren bir devlet olduğuna yeniden vurgu yapan Osman Arı, bu özelliği dolayısıyla İran’a “Kırık ayna” dendiğini söyledikten sonra İranlıların bize bakışlarına dair de “İranlılar Türkiye’yi, bizim onları tanıdığımızdan daha iyi tanıyorlar. Biz onların Batı’ya açılan kapısıyız ve İranlılar için önemliyiz. İranlıların ihtiyaç duyduğu her şeye biz sahibiz ve üstelik onların rahatlıkla ulaşabileceği bir mesafedeyiz. Bu yüzden İranlıların birçoğunun bir ayağı bizdedir. Gelirler, bizdeki özgürlük ortamını yaşarlar, alışveriş yaparlar ve hoşnut ayrılırlar.”

Aşırılıklar ve zıtlıklar ülkesi

İran için daha önce ‘kırık ayna’ ifadesini aktaran Osman Arı, bu ifadenin içini de “İran, aşırılıklar ve zıtlıklar ülkesidir. Onların Şia olmasında bile bu karakterlerinin payı olduğunu düşünüyorum. Kafamızda İran’la ilgili çok dindar bir toplum canlanabilir. İşin aslı öyle değil, İran’da devlet başka, sokaklar başkadır. İran sokaklarında her şeyi bulabilirsiniz. Yine İran’da deizm ve ateizm eskiden beri ve hala çok yaygındır. Günümüz İran’ına baktığımızda ‘İran’da devlet İslam’a sahip çıkmış, sokaklar İslâm’ı bırakmıştır.’ tespitine hak veririz.

Osman Arı, İranlıları anlatırken onlarda aşırı ama sahicilikten de uzak bir nezaketin egemen olduğunu “İranlılar günlük hayatlarında naziktirler ama trafikte ve hayatın gündelik sosyolojisinde bunu göremeyiz.” cümleleriyle kayda geçirdikten sonra İran’da yaşanan bir başka çelişkiyi de “İran, yeraltı ve yerüstü zenginliklerine sahiptir. Dünyada nükleer güce sahip sayılı devletlerdendir ama halkına baktığımız zaman İranlıların yoksul olduğunu görürüz.” cümleleriyle aktararak sohbetine son verdi.

Ahmet Serin

YORUM EKLE