Sanat Düşünce Eğitim Derneği (SADED) yeni kurulmuş bir kültür- sanat derneği. Henüz yeni kurulmuş olmasına rağmen kurulduktan sonra, kısa sürede doksan dört ayrı merkezde iki yüz on üçüncü programını icra etti. Farklı kesimlere farklı kültürel faaliyetler düzenleyen dernek, Üsküdar Anadolu İmam Hatip Lisesi'nde "Asım'ın Neslinden İmam Hatip Nesline" paneliyle gençlere hitap etti.
Panelin açılışında SADED Başkanı, yazar Tahir Fatih Andı, dinleyicilere, kendisi de bir imam hatip lisesi mezunu olan Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan'ın, günümüz Asım'ın nesli olarak İmam Hatiplileri, geleceğimizin ışığı olarak imam hatip gençliğini gördüğünü ifade ettiği mesajını okuyarak başladı. Salondaki dinleyicilere “Asım kimdir?” diye yönelttiği soruya farklı cevaplar verdi gençler. Asım'ın nesli kendini bilmez mi, tanımaz mı hiç? Hepimiz bu dizeleri biliriz: "Âsım’ın nesli... diyordum ya... nesilmiş gerçek./ İşte çiğnetmedi namusunu, çiğnetmeyecek"
Andı şunları söyledi: "Hazreti Asım, ashab-ı kiram'dan (sahabelerden) , peygamber efendimizin (S.A.V) arkadaşlarındandır. Asım b. Sabit'tir. Efendimize nasıl bir ümmet olmamız gerektiğinin bir örneğidir Asım. Son nefesine kadar cihattan, ilimden ayrılmamıştır. Allah'ın koruduğu sahabelerdendir. Kur'an-ı Kerim'in işaret ettiği, olması gereken müslümandır. Prototip değildir. Mehmet Akif'in kendisinin aslında yaşantı olarak bir Asım olduğunu görürüz. Veterinerdir, şairdir ama bunlarla yetinmez. Aynı zamanda güreşçidir, neyzendir. Cami cami dolaşarak vaazlar vermiştir. Asım, işte Akif gibidir. İmam hatip okullarında okuyan talebeler Asım'dır. Her biri birer Asım olmalıdır."
“Bir insan kırk yıl neden aynı fotoğrafı taşır ki?”
Peki nasıl açılmıştır bu okullar? İşin ehli olan bir üstaddan, Hüseyin Yorulmaz hocamızdan Mahmut Celaleddin Ökten hocayı dinliyoruz. 20. yy.'da ortaya çıkmış Mimar Sinan'lardan, Süleyman'lardan olması gereken Celal Hoca, tabir-i caizse meçhul kahramanlardan olmuştur. Talebelerinin verdiği isim ile "Celal Hoca", kaç yaşında iken türlü çilelerle açtırmıştır bu okulları? Şaşırtıcı. 69 yaşında... Salonda bulunan imam hatip gençliği de şaşırdı. Evet, o yaşına rağmen bu okullar öyle güç şartlarda açılmıştır ki, o zamanın Maarif Vekili (Milli Eğitim Bakanı) Tevfik İleri, imam hatip okulları açıldıktan sonra şu sözleri dile getirmiştir: "Arkadaşlar çok dikkatli olalım. Bu okulları doğmadan boğmak isteyenler var. Bunlara karşı uyanık olalım."
Celal Hoca, hangi dersi okutursa en iyi okutan bir muallim. Emekli olduktan sonra kitap yazmak ister ancak imam hatip okullarının ve yüksek İslam enstitüsünün açılışı için çalışır, müdürlük, hocalık, hizmetkarlık yapar. Onlarca ilmi eser yazabilecek iken binlerce ilim talebesi bırakır kendinden sonraya. Ölene kadar da hocalık vazifesine devam eder.
Hat Yayınları'ndan çıkan eserleri bulunan Hüseyin Yorulmaz hocamız, Bir Neslin Öncüsü- Celal Hoca kitabını neden yazdığını da anlattı panelde. Bir gün Prof. Dr. Orhan Okay ile yemek yer iken hocanın cüzdanında neredeyse kırk yıllık bir fotoğraf görüyor. O fotoğrafın, hocası Mahmut Celaleddin Ökten'e ait olduğunu söylüyor Prof. Orhan Okay. “Bir insan kırk yıl neden aynı fotoğrafı taşır ki” diye düşünüyor Yorulmaz. Sonrasında bu güzel yüzlü insanın yeni nesiller tarafından bilinmesi gerektiği kararıyla araştırma, röprtaj, bilgi ve belgeler eşliğinde "Bir Neslin Öncüsü - Celal Hoca" kitabını bizler için hazırlıyor.
Celal Hoca bir neslin öncüsüdür
İlk olarak 13 Ekim 1951'de açıldığı kabul edilen imam hatip okullarından mezun talebeler şu an seksenli yaşlarında olmalarına rağmen unutamıyorlar Celal hocalarını. İstanbul İmam Hatip Okulu'nun ilk mezunlarından, emekli Milli Eğitim Müdürü Yüksel Yılmazer, Celal hocasını anlatmaya başladı. Bu günleri görmek, gençleri görmek, onlarla hasbihal edebilmek zevkini yaşadı. Yüksel hoca yetmiş sekiz yaşında, Asım'ı, imam hatipin ilk neslinden son nesline ulaştırmanın derdinde. Mahir İz Hocamızın bir sözü var: "Müslümanın emeklisi olmaz, bir hizmetten bir başka hizmete dönüşmüş olur işi." Bütün azalarımızdan hesaba çekileceğimize göre bildiklerimizi anlatmalıyız diyerek hamd u senalarda bulundu Yılmazer.
Celal Hoca'nın en önemli vasıflarından bir tanesi de talebelerine düşkünlük ve titizliktir. Bu özelliği derslere girecek hocaların seçiminde, aranılıp bulunmasında ve okula getirilmesinde de kendini gösterir. Bu yeni okulun hoca kadrosunda yaşını başını almış zamanın meşhur âlimleri yer almaktadır. Meşhur M. Zekai Konrapa, milli hudutlar yokken farklı yerlerde görev yapmış, Celal Hoca'nın özel ricasıyla siyer derslerine girmiş mesela. Ali Fuat Başgil gibi bir düşünce - aksiyon adamı dahi talebelere faydalı olmak için imam hatip okullarında vazife almışlar. Hasan Basri Çantay, her zaman derslere girmese de Celal Hocanın isteğini kırmayarak sınıfları dolaşır, talebelerden gelen soruları cevaplarmış. Hasan Basri hoca, bir gün Tin suresindeki "felehum ecrun ğayru memnuun" ayetini izah ile iman ettikten sonra amel-i salih işleyenlerin mükafatını anlatır. "Amel-i salih: Allah indinde söz, hareket ve davranışların kabule şayan olmasıdır. Bunun mükafatını hafsalamıız almaz çocuklar" der. Bu anlatım talebe Yüksel'i derinden etkiler. Hayatı boyunca bunu hep aklında bulundurmuş Yüksel Yılmazer hoca.
Ali Rıza Sağman hoca ise derse başlamadan tahtaya latin alfabesi ile besmele yazar imiş. “Müfettiş gelince görsün” dermiş merhum. “Yoksa derslerimizde biz, sıralarımızın altında sakladığımız latin harfli olmayan Kur'an'lardan okur idik” diye anlattı Yılmazer.
Talebelerinin şahsiyetine çok önem veren Celal Hoca'dan sonra özellikle gönderilen Celil Yener isimli müdür, her fırsatta Celal hocanın tam aksine talebelerin şevklerini kırar, "Bu okulu bitirseniz bile zaten sizden bir şey olmayacak ki!..." diyerek onları okulu bırakmaya yönlendirirmiş. Bu tür davranışlarla iki yüz yetmiş öğrenciden otuz- kırk talebeye kadar düşen öğrenci sayısı, Celil Yener'i takıben gelen Mahir İz Hocaefendi'den sonra tekrar yükselişe geçecektir.
Yılmazer şöyle konuştu: "Şimdiki imkanlar çok geniş. Bizim okuduğumuz yıllarda ilk imam hatip okulu bir kıvılcım ile yangın çıkıp yok olabilecek ahşap bir bina idi. Okulun hizmetlisi bile yoktu. Yatakhanede kalan öğrencileri Celal Hoca kontrol ederdi. Kendi kontrol edemediği zaman bekçiyi gönderip üstü açılan öğrencileri kontrol ettirirdi. Sınıfları dolaşır, üst üste üç gün aynı kazağı giyen öğrencileri tesbit eder, onların maddi durumlarını kontrol ettirirdi. Fakir öğrencileri mutlaka korur gözetirirdi."
Ümmetler peygamberleriyle, nesiller ise onları yetiştirenlerle anılır. İşte bu yüzdendir ki Celal Hoca, bir neslin öncüsüdür. Asım'ın ve imam hatip neslinin öncüsüdür. Celal Hoca sık sık, “İmam dediğin dinini bilmeli, dinini bildiği gibi H2O'nun 'su'" olduğunu da bilmeli. Siz her açıdan kendinizi donatmalı, geliştirmelisiniz." dermiş.
Panel vesilesiyle, üzerimizde emeği olan, konuşmalarda da bahsi geçen bütün güzel insanlardan Allah razı olsun.
Yasemin Kapusuz, gençlere ümitle bağlamanın iştiyakıyla bildirdi
Güzel bir paylaşım olmuş... Teşekkürler...