Kırklareli Sevgi Dünyamız Kültür Sanat ve Eğitim Derneği’nin geleneksel Salı Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu edebiyatçı yazar ve şair Mustafa Özçelik idi. “Medeniyetimizin Gülen Yüzü Nasreddin Hoca”nın anlatıldığı sohbet/seminer programı, 26 Şubat Salı günü akşamında dernek merkezinde gerçekleştirildi.
Yoğun ilgi gösterilen programda Sevgi Dünyamız Derneği’nin seminer salonu ve koridorlar tıklım tıklım doldu ve adeta Nasreddin Hoca izdihamı yaşandı. İki saate yakın süren programda katılımcılar, seminer süresince pür dikkat Mustafa Özçelik’i dinleyerek, Nasreddin Hoca’ya duyulan ilgiyi gözler önüne serdiler. Dinleyicilerin zihinlerindeki seminer öncesi ve seminer sonrası Nasreddin Hoca imajı çok farklı idi. Seminer salonuna girerken zihinlerde “Cem Yılmaz’ın 13. yüzyıl versiyonu” bir komedyen veya gerçek olmayan/ uydurma, hayali bir şahsiyet sanılan Nasreddin Hoca’nın; nükte ve latifelerle insanlara büyük hakikatleri sade ve kolay anlaşılır bir üslupla veren büyük bir bilge, devrinin önemli bir din âlimi ve halk tarafından çok sevilen ulu bir kişi olduğu gerçeği ortaya konuldu.
Hoca şahısları değil, olayları, düşünceleri eleştirir
“Tarihin sayfalarında gezindiğimiz zaman sadece devlet kuran değil, aynı zamanda kültür ve medeniyetler oluşturan bir milletiz” diyen Özçelik, Amerika’nın devlet olmakla beraber tarihinin olmadığını, tarihi olmayanın talihi olamayacağını vurguladı. Tarih konusunda maziperest olmamamız gerektiğini, geçmişten gelen kültür ve medeniyeti tüketen değil, üzerine yeni ve olumlu değerler katan bir toplum olmamız gerektiğini hatırlatan Mustafa Özçelik, sözlerine şöyle devam etti: “Bizler yüzyıllar boyunca oluşan kültür ve medeniyetimizin rüzgârları sayesinde nereye gidersek gidelim her yerde samimi ve muhabbet dolu bir karşılama ile ağırlanıyoruz. Bunu devam ettirmek bizim zorunluluğumuzdur. Ancak öyle bir duruma getirilmişiz ki dedelerinin mezar taşını dahi okuyamayan, geçmişiyle bağı koparılmış, aradaki köprüler yıkılmış bir toplum halinde kalmışız. Şükürler olsun ki bu anlamda olumlu adımlar atılmakta, geçmişle gerekli bağlar yavaş yavaş oluşturulmaktadır.”
“Bizim kültürümüzün, medeniyetimizin hamurunu yoğuran dimağları daha iyi tanımamız lazım” diyerek konuşmasına devam eden Özçelik, devamında özetle şunları söyledi: “Çünkü yıllarca bize bizim değerlerimiz farklı şekilde tanıtılmak istendi. Yûnus Emre bir halk şairi, Mevlana sadece “gel” diyen, yanına da sema eklenmiş haliyle anlatıldı. Aynı şekilde Nasrettin Hoca da komedyen olarak sunuldu. Oysa Nasreddin Hoca’ya komedyen demek onun manevi şahsına hakarettir.
Gülmek erdemdir. Peygamber Efendimiz, gülümsemenin sadaka olduğunu buyurmuştur. Nasreddin Hoca bu hadis-i şerifin muhatabıdır. O, insanları güldürürken onları incitmeden verilmesi gereken olumlu mesajları da aktarır. Aslında yaptığı, karşıya verilen mesajlarla birlikte zaman zaman kendisini eleştirerek nefs muhasebesidir. Hoca şahısları değil, olayları, düşünceleri eleştirir. Şahısları aşağılayarak, küçük düşürerek nükte yapmaz.”
Nasreddin Hoca’nın yaşadığı dönem nasıl bir dönemdi?
13. yüzyılda yaşayan Nasreddin Hoca’yı iyi anlamak için yaşadığı devri iyi kavramanın elzem olduğunu belirten Özçelik, Hoca’nın yaşadığı döneme dair şu bilgileri paylaştı: “O dönem, batıdan Haçlı seferlerinin olduğu, doğudan Moğol saldırılarına maruz kalmış, aynı zamanda içeride isyanların, ayaklanmaların olduğu Fetret dönemi. Toplumun sıkıntılarla boğuştuğu, ölüm, korku, endişe, yılgınlık, yoksulluk dolu bir dönem. Toplumun ayakta kalabilmesi için yol göstericilere, manevi liderlere ihtiyaç var. Yıkılan gönül ile kafası karışık beyin kolay tedavi edilemez. Maddi doktorların değil, manevi tabiplerin çare olacağı sıkıntılar. Bu kanaat önderlerinin varlığı Rabbimizin birer lütfudur.
Mevlana’nın ‘gel’ çağrısı ile her insanın her hali ile kabule şayan olduğunu, Farabi’nin yıkıcı düşüncelere karşı felsefemizi en güzel şekliyle ortaya koyarak kafalardaki sorulara cevaplar bulduğu ve insanların inancını sağlamlaştırdığı, Yûnus Emre’nin ise huzursuzluk içinde öfkeyle dolu olan insanları sevgiyle yoğurduğu bir dönemdir o dönem. İşte tam burada insanların kederli yüzlerinde en fazla ihtiyaç duydukları tebessümü onlara sunan, bu şekilde gönülleri onarırken onları kırmadan, incitmeden olması gerekenleri söyleyerek olumlu mesajlarla doğruya yönlendiren bir Nasreddin Hoca çıkmıştır. Bizim inancımızdaki ‘İyiliği emretmek, kötülükten sakındırmak’ emri mucibince doğruları, incitmeden tebessüm ettirerek hatırlatmıştır Nasreddin Hoca.”
Hayalimdeki gençlik, üzerinde Nasreddin Hoca’nın resmi basılı tişörtü giyen, odasına Mehmet Akif Ersoy’un posterini asan gençliktir
Nasreddin Hoca’yı hayali bir kahraman olarak tanıtma çabasında olanları da gördüğümüzü ifade eden Özçelik, fakat yapılan çalışmaların ve eldeki mevcut delillerin (doğduğu ev, çocuklarının mezar taşları gibi) onun tarihî bir şahsiyet olduğunu ortaya koyduğunu ekledi. Mustafa Özçleik, Hoca ile ilgili ayrıca şu ek bilgileri verdi: “Nasreddin Hoca, ilk bilgilerini babasından almıştır. Arapça ve Farsça dillerine hâkim olup, Sivrihisar’da dinî ilimler konusunda dersler almıştır. Hafız olan Nasreddin Hoca aynı zamanda fıkıh ilminde uzmandır. Daha sonraki yıllarda Konya medreselerinde diğer ilimleri tahsil etmiş, âlim sayılabilecek düzeyde ilim öğrenmiştir.
Bizim en büyük sıkıntımız kendi değerlerimizi tanıyamamamız, kendi dinamiklerimize yabancı olmamızdır. Charlie Chaplin mizah anlayışını tamamen Nasreddin Hoca’ya borçlu olduğunu söyler. Hoca, bütün Orta Asya’da, Balkanlarda, Çin’den Amerika’ya kadar birçok ülkede tanınmasına rağmen biz yeterince tanımamaktayız. Yurtdışında var olan yazılı kaynaklardan bilgi edinebilmekteyiz. Oysa yabancılar onu tanıtan birçok eser meydana getirmiştir.
Öz itibariyle Nasreddin Hoca’nın anlattığı olaylarda verilmek istenen mesajlar bir kuşağın içine özenle sarılmış gibidir. O mecazların sarılı olduğu kuşak, kılıf açıldıkça hazine ortaya çıkmaktadır. Her anlatılan nükte aslında sayfalar dolusu mesajlar içermektedir. Tebessümle birlikte düşündürmektedir. Bizlere düşen o mesajları kavrayabilmek, onları nesillere aktarabilmektir. En önemlisi de Nasreddin Hoca’yı asıl kimliği ile tanıtmaktır. Bunu güzel sanatlar yoluyla, çeşitli çalışmalarla gerçekleştirebiliriz. Hayalimdeki gençlik, üzerinde Nasreddin Hoca’nın resmi basılı tişörtü giyen, odasına Mehmet Akif Ersoy’un posterini asan gençliktir.”
“Yüzünüzden tebessümün eksik olmaması dileğiyle” sözleriyle konuşmasını bitiren Mustafa Özçelik’e, günün anısına, Sevgi Dünyamız Kültür, Sanat ve Eğitim Derneği Başkanı ve Kırklareli Vali Yardımcısı Taceddin Özeren tarafından bir plaket verdi.
Salı Sohbetleri konuğu olarak Kırklareli’ne gelen Mustafa Özçelik, ayrıca gün içerisinde de Kırklareli merkezindeki Atatürk Ortaokulu ve Cumhuriyet Ortaokulu öğrencileri ile buluşarak, öğrencilerle sohbet etti ve öğrencilere Nasreddin Hoca’yı anlattı.
Ahmet Uzun haber verdi