Zeytinburnu Belediyesi, kültür etkinlikleri çerçevesinde “Zeytinburnu’nun Ebedi Sakinleri” başlıklı bir dizi söyleşi programı başlatmış. İlk programa Mehmet Nuri Yardım moderatörlüğünde emekli müftü Ragıp Güzel konuktu. Konu ise Muslihiddin Merkez Efendi’ydi.
Biz ölülerimizle yaşarız
Mehmet Nuri Yardım programın aylık periyotlarla düşünüldüğünü ve bitince kitap haline getirileceğini söyledi. “Yaşayan birçok değer varken neden vefat edenler üzerine bir program yapılıyor?” diye düşünülebilir diyerek bu soruya Yahya Kemal’in bir nüktesiyle cevap verdi. Yahya Kemal Avrupa’da elçiyken biri “Türkiye’nin nüfusu kaç?” diye sormuş. O da düşünmeden “80 milyon” cevabını vermiş. Memleketimizin o zamanki nüfusu 15 milyon kadarmışız. Soran kişinin şaşırdığını görünce Yahya Kemal “Biz ölülerimizle birlikte yaşarız.” demiş.
Velileri sevmek bile makam atlatıyor
Emekli müftü Ragıp Güzel, veli insanları sevmenin bizlere neler kazandırdığını anlatması açısından sözlerine bir kıssa ile başladı. İbrahim Ethem Hazretleri bir gün rüyasında elinde büyük bir defter ve kalemle Cebrail’i (a.s.) görür. İbrahim Ethem Hazretleri Cebrail’e (a.s.) defter ve kalemi ne yapacağını sorar. Cebrail (a.s.) Allah’ın emir buyurduğunu, yeryüzündeki veli kulların adlarını deftere yazacağını söyler. “Beni de kaydet” der İbrahim Ethem. Cebrail (a.s.) “Sen onlardan değilsin.” diye karşılık verir. “Ben onlardan değilim ama velileri sevenlerdenim.” sözü üzerine Cebrail (a.s.) biraz müddet sonra “Allah emir verdi senin adını başa yazdım” der. Bu kıssayı anlattıktan sonra Ragıp Güzel, “velileri sevmek bile bize makam artırıyor” dedi.
Böyle bir girişten sonra Merkez Efendi Hazretlerinin hayatını anlatmaya başladı. Hayatına dair anlattıklarından bir kısmını ben de sizlere aktarıyorum.
Bir rüya ve talebeliğe kabul
Asıl adı Musa bin Mustafa. Lakabı Muslihiddin. Aslen Denizlili. 1463 yılında dünyaya gelmiş. Denizli’de ilk tahsilini yapıp Bursa’ya gitmiş. Medresede tefsir, akaid, fıkıh, hadis ve tıp ilmi alıyor. İcazet alıp İstanbul’a geliyor. Sünbül Efendi Hazretlerinin şöhretini işitiyor ama şeyhin hakkında çıkan dedikodulardan dolayı sohbetine katılmıyor. Bir gün bir rüya görüyor. Rüyasında kapı çalınıyor. Hanımına gelenin kim olduğunu soruyor. Sünbül Efendi cevabı üzerine sakın içeri alma diyor. Sünbül Efendinin eve girmemesi için evdeki bütün eşyaları kapının arkasına yığıyorlar. Ağırlık yapsın diye kendileri de eşyaların üzerinde oturuyorlar. Sünbül Efendi kapıyı zorlayarak açıyor. Merkez Efendi ve hanımı yere yuvarlanıyorlar. Merkez Efendi uyanır uyanmaz Sünbül Efendinin ders verdiği camiye gider ve kürsünün hemen arkasına oturur. Sünbül Efendi Taha suresinden birkaç ayet tefsir eder. “Ey cemaat bu tefsiri siz anladınız şu kürsünün arkasında oturan da anladı” der. Ayeti bir kez daha tefsir eder ve “Ey cemaat bu tefsirimi siz anlamadınız, kürsünün arkasında oturan da anlamadı” der. Ayeti o gün yedi defa tefsir eder Sünbül Efendi. Merkez Efendi vaaz bitince gidip Sünbül Efendinin elini öper. Af diler. Şeyh efendi “Neydi o akşamki telaşınız. Ben de sizi güçlü kuvvetli sanırdım kapınız fazla zorlanmadan açıldı” der. Bundan sonra da Merkez Efendi, Sünbül Efendinin derslerine katılır.
Neden “Merkez”?
Sünbül Efendi bir gün Musa bin Mustafa’ya “Eğer dünyayı sen yaratsaydın nasıl yaratırdın” diye sorar. Cevaben “Her şeyi merkezinde bırakırdım” dedi. Hocası da bundan sonra adını Merkez Muslihuddîn olarak değiştirir.
Sümbül Efendi, 1529’da vefat eder, vasiyetinde taşradan gelen ilk kişinin yerine geçmesini ister. Merkez Efendi o sırada Manisa’dadır. Ölümünden haberi olmadığı için Sünbül Efendiyi özlediğinden ziyaretine gitmek için yola çıkar. Dergaha ulaştığında aradan uzun zaman geçtiği için kendisini tanıyan çıkmaz. Talebelerinden Yakup Germiyanoğlu, Merkez Efendiyi kendi odasına davet eder. O gece Germiyanoğlu bir rüya görür. Peygamberimiz büyük bir meydanda hazır bulunmaktadır. Karşılarında bir kürsüde Merkez Efendi Tin suresini tefsir etmektedir. Tefsir yaparken sarığının bazen siyah bazen yeşil olduğunu görür. Yanındakilere bunun manasını sorar. Yeşil rengin zahiri ilimleri, siyah rengin batıni ilimleri temsil ettiğini söylerler. Bu rüya üzerine Sünbül Efendi yerine Merkez Efendi geçer ve talebe yetiştirir.
Kırk bir çeşit baharat ve mesir macunu
Kanuni Sultan Süleyman’ın annesi Hafsa Sultan’ın isteği üzerinde Manisa’ya gider ve orada hocalık yapar. Hafsa Sultan hastalanır ve daha önce tıp eğitimi de alan Merkez Efendi, kırk bir çeşit baharattan mesir macunu yapar ve bu macun hastayı iyileştirir. Bundan sonra Hafsa Sultan’ın isteğiyle her yıl halka mesir macunu dağıtılır.
1551 yılında vefat eden Merkez Efendinin cenazesi vasiyeti üzerine Fatih Camii’nden kaldırılır. Namazını Şeyhulislâm Ebüssü'ûd Efendi kıldırılır.
Programın sonunda Çinili Camii imamı Ahmet Yüter dua okudu.
Meryem Uçar haberdar etti
"Dost odur ki, Gorunce insana ALLAH'I hatirlatir"