Geçmişten Bugüne Kırım Tatarlarının Yaşadıkları Konuşuldu

Zafer Karatay ve Prof. Dr. Okan Yeşilot geçtiğimiz günlerde Şehir Üniversitesi'nde Kırım Tatarları üzerine konuştu. Mahmud Sami Mertoğlu etkinlikten notlarını aktarıyor.

Geçmişten Bugüne Kırım Tatarlarının Yaşadıkları Konuşuldu

16 Mayıs Pazartesi günü İstanbul Şehir Üniversitesi’nde “Kırım ve Kafkasya Araştırmaları Serisi”nin ikincisi düzenlendi. “Kırım Tatar” başlıklı konuşmaya Zafer Karatay ve Prof. Dr. Okan Yeşilot katıldı. Program başında yapımcılığını ve yönetmenliğini Zafer Karatay’ın, danışmanlığını da Prof. Dr. Halil İnalcık hocanın üstlendiği altı bölüm olan ve 1994 tarihine kadar uzanan “Kırım” belgeselinden giriş mahiyetinde bir kısım izledik. Belgesel gösteriminin ardından yapılan konuşmada genel hatlarıyla 1774’ten günümüze Kırım Tatarlarının siyasi tarihlerinden, kültürlerinden ve orada yaşanan bazı anılardan bahsedildi.

İlk olarak Prof. Dr. Okan Yeşilot, Zafer hocaya ithafen “emir büyük yerden, Zafer abi önce benim konuşmamı istedi” diyerek sözü aldı. Tarihçiler olarak gördükleri en büyük eksikliğin alan ve saha araştırmaları olduğunu belirten Yeşilot, bu konuda kendisini şanslı hissettiğini söyledi. Kırım’la hiçbir bağlantısı olmayan, Kırım’ı geç keşfeden ve bu yüzden eksiği kapatmak için en ince ayrıntısına kadar bölgeyi gezen Yeşilot, akademik amaçlı birçok yere gittiğini fakat Kırım’da duygusal bir atmosferin varolduğunu ve ayrılırken zorlandığını ifade etti. Gittiği yerlerde çektirdiği fotoğrafları bizimle paylaşan hoca, spesifik olarak da belli noktaların önemine değindi. Özellikle yeni siyasi yapı karşısında ayakta durmaya direnen İsmail Gaspıralı Kütüphanesi, Kırım Han Sarayı, Zincirli Medrese vb. yapılar Müslümanlar için büyük önem taşımaktadır.

Siyasi yapı ile birlikte yer isimleri de değişti

Bunun yanısıra, siyasi yapı değişimiyle beraber Hıristiyanlık üzerine ciddi yatırımlar yapıldı ve halen devam etmektedir. Özellikle 1991 sonrası kilise inşası hızlıca artmıştır. Siyasi yapının değişmesinin en büyük yansımalarından biri olarak yer isimlerinin değiştiğini belirten Yeşilot, gezi sırasında “Gözleve” mevkine gitmek istedikleri sırada uzun süre “Gözleve” yazılı minibüs beklediklerini ve sonrasında aslında oranın adının Yekvatorya (Evpatorya) olarak değiştirildiğini öğrendiklerini belirtti.   

Nikita Kruşçev, 1943-44 sürgünleri açısından önemli bir figürdür. Stalin’den sonra SSCB’nin başına getirilen ve Ukrayna asıllı olan Kruşçev, Stalin’i zalimlikle suçlayarak hata ettiğini belirtip sürgünler dolayısıyla af dilemiştir. Fakat işin ilginç yanı Kırım Tatarları bu olaydan tamamen hariç tutulmuş ve sonrasında Ukrayna’ya bağlanmıştır.

Son olarak Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu’nu ziyaret etmek istediklerinde sekreterden ancak 2 ay sonrasına randevu verildiğini belirten Yeşilot, sonrasında aynı gün telefon alarak o gün içerisinde görüşebileceklerini söyledi. Türkiye’den gelmiş olmalarının durumu nasıl hızlandırdığını belirterek konuşmasını sonlandırdı.   

İsmail Gaspıralı: “Milletimizin en büyük problemi cehalettir”

Ardından konuşmaya Zafer Karatay devam etti. 1783’den 1883’e kadar olan kısmı Kırım’ın en karanlık dönemi olarak adlandıran Karatay, tiyatro bile oynanan Kırım’da bu dönem arasında tek bir edebi eser bile basılmadığını belirtti. Halk eğitimden yoksun ve neticesinde cahil bırakılmış ve toprakları ellerinden alınmıştır. Tam da bu dönemde Allah’ın bir lütfu olduğunu belirten Karatay, 1851’de İsmail Gaspıralı’nın doğduğunun altını çizdi. İsmail Gaspıralı’nın eğitim gördüğü dönemde koyu bir Sırp milliyetçiliğinin olduğunu belirten Karatay, Gaspıralı’nın da zor bir dönem geçirdiğinden bahsetti. Bu katı Sırp milliyetçiliği karşısında kendi milletine hizmet etme arzusu doğan Gaspıralı, Osmanlı ordusuna subay olmak için gelmek isterken yakalanmıştır. Sonrasında da Avrupa’yı dolaşan Gaspıralı, Karatay’ın günümüzde de devam ettiğinin altını çizdiği cehalet problemini gördü. Zafer Karatay, günümüzde de “aydın” olarak kendini tanıtan insanların özellikle öncelikli olarak tarihi açıdan önemli olan Kırım vb. yerlerde kendilerine çekidüzen vermeleri gerektiğinin önemini vurguladı.

1853-56 Kırım savaşının Türk tarihçiliğinde yeteri kadar değerlendirilmediğini belirten Karatay, yaptığı Kırım belgeselinde bu konuya derinlemesine değindiğinin altını çizdi. Kırım belgeselini yaptığı sırada o dönemki yöneticiler tarafından “ne gerek var böyle şeylere” denilmesine rağmen, BBC, Kırım savaşının 150. yılında Türkiye’den Hakan Kırım’ı İngiltere’ye özel uçakla röportaj yapmaya getirtmiştir. İngiltere’de Kırım ile ilgili müzelerde birçok tarihi eser mevcuttur. Türkiye’de de günümüzde örnek olarak sinema sektöründe önemli adımlar atılması gerektiğini söyleyen Karatay, Türklerin kendi tarihlerinden fazlasıyla konu çıkarabileceklerini, fakat azınlık hariç ekseriyetin kendi değerlerinden uzak üretimler yaptığını söyledi.

İsmail Gaspıralı’nın önemi

Kırım Tatarlarının yaşadıkları zorluklara da değinen Karatay, bunca yaşanmış zorluğa rağmen belgesel çekimi için gittiklerinde yüzlerdeki ifadelerden halkın ne kadar dirençli ve cesur olduklarını gördüğünü belirtti. Eski insanların, 1944 sürgün dönemini konuşurken ağlamaklı olsalar da yeniden Kırım’a dönecek olmalarının umuduyla yaşamış olduklarını vurguladı. Hayvan vagonlarında günlerce yolculuk eden insanlar oldukça zor zamanlar geçirmişlerdir. Karatay, insanların Kırım’a geri dönüşleri sonrası tüm bu travmalardan kurtuluşlarını da İsmail Gaspıralı’nın verdiği eğitime dayandırmaktadır. Eğitimin ana esası birlik ve beraberlik mücadelesinin önemiydi. Gaspıralı haricinde Çelebi Numan Cihan ve dünyaya Kırım Tatarlarının sesini Londra’dan duyuran Cengiz Dağcı da oldukça önemli katkılarda bulunan bazı isimlerdir. 

Günümüzde de Rusya ile büyük problemler yaşayan Kırım’da önceki dönemlerde Kırım Tatarlarına verilen hapis cezaları belli kılıflara uydurarak son yıllarda infaz etmektedirler. Özellikle genç kesime hitap etmeye çalışan günümüz Rusyası, Kırım Tatarlarını çeşitli bahanelerle bölgeden uzaklaştırmaya çalışmaktadır.

Bu yılki Eurovision yarışmasına Ukrayna adına katılan ve birinci olan Kırım Tatar’ı Jamala’yı (Cemile) tebrik eden Karatay, özellikle yeni neslin Kırım’da sürgünü tam olarak anlamadığını ve bu yüzden “1944” isimli şarkının Kırım Tatar sürgününün dünyaya duyurulması açısından önemli olduğunu belirtti. Ardından soru cevap faslıyla muğlaklıklar ortadan kaldırılmış oldu. Aaslen bir Kırım Tatarı olarak, bu konuşmaların, benim için ayrı bir öneme sahip olduğunu da belirtmeliyim.

 

Mahmud Sami Mertoğlu      

YORUM EKLE