Birlik Vakfı Bursa Şubesi’nin Cuma Meclisi, 13 Nisan’da iki önemli konuk ağırladı. Bunlardan biri T.C. Dışişleri Bakanlığı Stratejik Araştırma Merkezi başkanı Bülent Aras, diğeri de Türk İşbirliği ve Koordinasyon Ajansı Başkanlığı (TİKA) Başkanı Serdar Çam’dı. Konuklar dış politikayla ilgili olunca, gündem de doğal olarak dış politika oldu. Gece boyunca konukların ağzından, “Türk dış politikası olaylara nasıl bakıyor”, “hangi reflekslerle hareket ediyor”, “TİKA aracılığıyla Türkiye dış dünyada neler yapıyor”, “bu yaptıklarının gerekçesi ne” gibi konularda doyurucu bir ufuk turu yapıldı.
Gecede ilk sözü, Bülent Aras aldı ve Türk dış politikasının son on yılını birkaç fırça darbesiyle ama anlaşılır bir şekilde özetleyiverdi. Sonra söz, TİKA Başkanı Serdar Çam’daydı. Serdar Çam, TİKA’nın faaliyetleri hakkında bilgi verdi. Kısacası, dinleyicilerin ilgisinin hep diri kaldığı bereketli bir geceydi.
İşte Bülent Aras’ın ağzından Türk dış politikasının ana çizgileri…
Türkiye’nin dış politikasını halkın istekleri şekillendiriyor
Şunun herkes farkında ki son on yılda Türkiye’nin dış politikası değişti. Kurulduğundan bu yana Türkiye’de ilk kez dış politika milletin isteği doğrultusunda şekillendiriliyor. Yine Türkiye’de ilk kez millet ve devlet güçlerini birleştirdi.
Şu anda Türkiye’nin dış politikasını halkın istekleri şekillendiriyor. Halk, kendi isteğine uygun şekillenen bu dış politikayı benimsiyor ve hem enerjisi hem de imkânlarıyla devlete katkı sağlıyor. Somali’ye kısa sürede yapılan devasa boyutlardaki yardımlar, bunun en somut adımıdır.
“Şu anda Türkiye’nin dış politikasını halkın istekleri şekillendiriyor” demiştik. Bu konuda en somut örnek Filistin’dir. Milletimiz Filistin konusunda çok hassas ve bizden de hassas olmamızı istiyor. O yüzden Filistin, Türkiye’nin bir numaralı gündem maddesidir.
Türkiye, evine çekidüzen vermiş olmanın rahatlığını yaşıyor
Şu anda Türkiye, evine çekidüzen vermiş olmanın rahatlığını yaşıyor. Bu rahatlık, onun dış politikada daha aktif davranıp oyun kurucu bir irade olmasını sağlıyor. Yakın zamana kadar Türkiye’nin dış politika önceliklerini korkuları belirliyordu. Bu korkulardan kurtulmak için kapalı kapılar ardında ürkekçe politika geliştiriliyordu. Üstelik de sorunlarımız hep yakın komşularımızlaydı: Yunanistan, Suriye, Bulgaristan vb.
Bakıldığında, bu ülkeler hem bizim dengemiz değildi hem de enerjimizi tüketiyordu. Şu anda Türkiye, komşularıyla yapay sorunlar yaşamaktan uzaklaşıp tam anlamıyla dünyaya açılmış durumda. Üstelik bunu dikkat çekici bir enerjiyle yapıyor ve sözü dinleniyor.
Suriye ile ilgili planlarımızda ikinci aşamadayız
Suriye, görmezden gelemeyeceğimiz bir komşumuz. Uzun bir sınırımız var ve orada yaşananlara kayıtsız kalamayız. Şu anda orada yaşananları dikkatle izliyoruz. Aslında Türkiye, olaylar bu noktaya gelmeden Suriye’de demokratik bir dönüşüm gerçekleştirmeye çabaladı. Sınır geçişleri, ortak toplantılar, vb. hep bu demokratik dönüşümü gerçekleştirme isteklerinin adımlarıydı ama olmadı, işler bu noktaya geldi.
Şimdi Türkiye Suriye’ye karşı üç aşamadan oluşan planın ikinci aşamasında. Bu planın ilk aşaması uyarı, ikinci aşaması izolasyon ve üçüncü aşaması da müdahale. Müdahale derken, ‘Türkiye tek başına Suriye’ye savaş açacak’ ya da ‘başka bir ülkenin Suriye’yi işgal etmesine izin verecek’ diye anlaşılmasın. Orada akan kan var ve bu kan bu hızla akmaya devam ederse, akan kanı durdurmak için oraya müdahale gerekir.
Irak’a gelince… Irak’la ilişkimiz, PKK dolayısıyla Kuzey Irak’la sınırlıydı. Oysa şimdi tüm Irak’la aktif bir biçimde politika geliştiriyoruz. Anlaşıldığı üzere, artık dış politika sadece Dışişleri koridorlarında yapılmıyor. STK’lar, devletin diğer kurumları da aktif olarak dış siyasetin oluşumuna katkı sağlıyor.
Devlet aktifse TİKA da aktif
Açılımı ‘Türk İşbirliği ve Kalkınma İdaresi Başkanlığı’ olan TİKA, son yıllarda adını sıkça duyduğumuz bir kurum. Kurumun şimdiki başkanı Serdar Çam, TİKA’nın ne olduğunu ve neler yaptığını anlattı: TİKA, 1992’de kuruldu. TİKA, devletin bir kurumu olduğu için devletin belirlediği siyasete göre hareket eder. Yani devlet aktifse TİKA da aktif, devlet pasifse TİKA da pasif davranır. Baktığımızda TİKA, özellikle son on yılda ciddi bir ivme kazandı.
Şu anda TİKA, siyasi otoritenin açık desteği ve vizyonuyla çok iyi çalışmalar yapıyor. O kadar ki, birçok ülkenin bürokratı durmadan bize başarımızın sırrını soruyor; hatta yardım ettiğimiz birçok ülke, bizden, gücümüzün üstünde şeyler bekliyor. Hayal kırıklığı yaşamasınlar diye bu isteklerini yapamayacağımızı söylediğimizde, buna inanmayıp bizden beklentilerini yerine getirmemizi bekliyorlar.
Aslında başarımızın sırrı, politikalarımızı bürokratların değil de halkın isteklerine duyarlı siyasilerin belirlemesinde yatıyor. Siyasilerin aktif olması, bizim de aktif olmamızı sağlıyor.
İnsanların duaları etkili
Biz başarımızı sadece kendi imkânlarımızla ve maddi dinamiklerimizle açıklamıyoruz. Yapılan şeylere baktığımızda, bunların sadece kendi imkân ve dinamiklerimizle yapılamayacağını görüyoruz. İşin içinde insanların dualarının etkili olduğunu, halkımızın ise bazen bizim düşündüğümüz, projelendirmeye çalıştığımız sorunları kendiliğinden çözdüğünü görüyoruz.
Biz şimdi ağlayarak ve içimiz acıyarak ayrılmak zorunda kaldığımız beldelere, yardım elimizi uzatarak dönüyoruz. Biz, “komşusu aç iken tok yatan bizden değildir” ilkesi gereğince, boş durmayacak, herkese ve her mağdura yardım edeceğiz.
Etiyopya’da Necaşi’nin kabrini restore edeceğiz
Bazı siyasiler bizi sadece Ortadoğu ve Türk cumhuriyetleriyle ilgilenmeyip başka devletlerle de ilgilendiğimiz için eleştiriyor. Oysa yardımın coğrafyası olmayacağı gibi, Türkiye de güçlü bir ülke olarak her yerde olmalı, damgasını her yere vurmalıdır. Mesela Etiyopya… Bizle çok ilgisiz görünse de, bir şekilde ilgimiz var. Necaşi’nin kabri orada ve biz o kabri restore etmeyi planlıyoruz.
Devlet ve dolayısıyla bizler halkın isteklerine uygun politika izlediğimizde, halkımız ve STK’lar da var güçleriyle işin içine giriyor. Şu anda TİKA’nın yaptığı işlere baktığımızda, yapılan işlerin imkânlarımızın ve kaynaklarımızın çok üstünde olduğunu görüyoruz. Bunun sebebi, halkımızın yardımseverliği. Aslında, bizim çok şey yaptığımız söylenemez. Biz organize ediyor ve kıvılcımı çakıyoruz. Gerisini halkımız hallediyor.
Ahmet Serin aktardı