Dergilerin konu edildiği Edebiyat Mevsimi başladı

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, 7. Edebiyat Mevsimi’nin heyecanını yaşamaya ve yaşatmaya başladı. Özge Sena Bigeç açılış programından notlarını aktarıyor.

Dergilerin konu edildiği Edebiyat Mevsimi başladı

Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şubesi, Cemil Meriç’in “dergiler hür tefekkürün kalesi” sözüyle 7. Edebiyat Mevsimi’nin heyecanını yaşamaya ve yaşatmaya başladı. Günlerdir süren hazırlıkların akabinde dergiler masalarda sergilenirken, içerideki duvarlar ise onlarca dergiyle süslendi. 19 Ekim Pazartesi günü saat 11.00’de başlayan açılışa İstanbul Milli Eğitim Müdürü Muammer Yıldız, Kütüphaneler ve Müzeler Müdürü Ramazan Minder, İstanbul Milletvekili İsmet Uçma, Mehmet Doğan, Ali Ural, Hüseyin Su, Dursun Gürlek, Beşir Ayvazoğlu, Şakir Kurtulmuş, Şerif Aydemir, Mehmet Nuri Yardım, Demet Tezcan, Cengizhan Orakçı, Hüseyin Akın, Fatma Toksoy gibi birçok şair ve yazar katıldı.

Dergilere destek çıkarsa, okul olmaya devam ederler

Yusuf Özkan Özburun’un sunumunu yaptığı açılışta TYB İstanbul Şube Başkanı Mahmut Bıyıklı bir konuşma yaptı. Dergilere olan ilginin azlığından bahseden Bıyıklı, Türkiye’nin dergi mezarlığına döndüğünü, bu mezarlığa yeni derginin gitmemesi için TYB’nin yaptığı çalışmalara ve gayretlere yer verdi. Son 50 yılda fikir inşalarının dergiler aracılığı ile olduğunu belirten Bıyıklı, “Dergicilerin bir derdi var. Derdi olan dergi çıkarıyor” dedi. Dergilere emek veren insanların hasta yataklarında dahi dergiyi düşündüklerini belirten Bıyıklı, Ali Haydar Haksal Bey'in de onlardan biri olduğunu söyledi. Haksal, Bıyıklı'nın ifadesiyle, hasta yatağında hastalığından değil derginin yetiştirdiği şairlerden bahseden bir dergi mimarıydı.

“Dergilere destek çıkarsa, dergiler okul olmaya devam eder” diyen Bıyıklı, Cemil Meriç’in sözleri ile konuşmasını bitirdi: “Kitap ve gazete… Biri zamanın dışındadır, öteki anın kendisi. Kitap beraber yaşar sizinle, beraber büyür. Gazete okununca biter. Kitap fazla ciddi, gazete fazla sorumsuz; dergi hür tefekkürün kalesi. Belki serseri ama taze ve sıcak bir tefekkür. Kitap çok defa tek insanın eseri, tek düşüncenin yankısı, dergi bir zekâlar topluluğunun. Bir neslin vasiyetnamesidir dergi; daha doğrusu mesajı… Kapanan her dergi, kaybedilen bir savaş, hezîmet veya intihar.”

Küçük fakat ‘dik’ duruşlar

Şair ve yazar, Hüseyin Akın da konuşmasında sanal âleme karşı dergi direnişi, duyarsızlığa karşı bir yürek direnişinin yaşandığını söyledi: “Edebiyat dergileri okuyucuya olduğu kadar yazara da bir hizmettir. Dergiler küçük olarak görülebilir ancak Türkiye’yi de dünyayı da bu küçük duruşlar kurtaracaktır. Çünkü bunlar küçük fakat dik duruşlardır.”

Edebiyat hepimizi kapsasın, siyaset bunu bozmasın

Açılış, yazar Mehmet Doğan’ın konuşmasıyla devam etti. Doğan, geçmiş yıllara uzanarak hatıralarından bahsetti: “İlk Edebiyat Mevsimi’ni yaptığımızda, 'bu başlangıcın devamı olsun, bir gelenek oluştursun' demiştik. Bugün yedincisini yaşıyoruz. Geleceğe de bir gelenek olarak devredecektir. Bundan memnuniyet duymamak elde değil. Biz öyle bir edebiyat zemini oluşturmalıyız ki hepimizi kapsayacak şekilde olsun. Ve siyaset bunu bozamasın.” Doğan, konuşmasına şu hususunda altını çizdi: “Fikir zeminlerine tekrar dönmeliyiz. Bugün siyaset zemini ağırlıkta. Oysa bugünkü siyasetçileri dahi büyük fikir zeminlerimiz beslemişti.”

Doğan, klasiklerin yaşadığı tahribatlara da değindi: “Klasikler bugün acayip bir ekonomik yapılanmanın elinde. Bakanlığın bu konuda birim açması gerekiyor. Gençlik klasikler adı altında çok başka ve yanlış şeyler okuyor.” İstanbul’un kültür konusunda destek görüp Ankara’nın zayıf kalması, Doğan’ın değindiği bir başka konuydu: “İstanbul kültür konusunda çok destek görüyor, ancak Ankara’da edebiyata böyle bir desteği göremiyoruz. Eğlence merkezinin girişinde Mevlana türbesinin yeşil kubbesi bulunuyor. Ankara, gençlerin ayağına sarf ettiği meblağın onda birini gençlerin kafalarına yapmış olsaydı Ankara’nın da, Türkiye’nin de yüzü değişirdi.”

Derginin eski adı mecmuadır, mecmua cem eder

Yazar Ali Ural, konuşmasında dergiciliğin cem eden yönüne yer verdi: ‘‘Zincir her zaman esaretin sembolü değildir. Bütünlüğün, geleneğin de simgesidir. Edebiyat Mevsimi, bu zincirlerden biridir. Zincirin ilk halkası Mehmet Doğan Bey’dir. Daha sonra zincir büyümüş, onlarca halka takılmıştır. Mecmua eski adıdır dergilerin. Mecmua cem edendir. Birliğimize vesile olsun, kalplerimizi ruhlarımızı birleştirsin.”

Yol biziz, yolcu biziz, yoldaki en büyük engel de biziz”

İstanbul Milletvekili İsmet Uçma da, “aziz dostlarım”, “ailem” hitaplarıyla yaptığı konuşmasında şu hususlara değindi: “Bu ülkede silah ve kitap aynı masada yargılanmıştır. Silah ne kadar suçsa kitap da o kadar suç olarak görülmüştür. Bugün bu toplantı beni çok mutlu etmiştir. Yol biziz, yolcu biziz, yoldaki en büyük engel de biziz. Eğer bu tesbit doğruysa masaya birlikte oturmalıyız. Toplumu inşâ hareketi ekonomiden ve siyasetten beklenemez. Ekonomi rekabet ortamıdır. Rekabet ortamında inşâ hareketi olamaz. Siyaset, doğası gereği ayrıştırıcıdır. Bunu her yerde söylemem, ailemde söylüyorum.”

Etkinlikle ilgili TRT Türk'te Devrialem programında yer alan haberin videosu:

 

Özge Sena Bigeç haber verdi

YORUM EKLE