Demirci taksiciyi az kalsın ikna edemiyordu

Senai Demirci, İzmi'teki konuşmasında bir taksiciyi namaza fıkra anlatarak ısındırdığını söyledi..

Demirci taksiciyi az kalsın ikna edemiyordu

 

İzmit’te Ramazan etkinlikleri arasından bize hitap eden ancak iki-üç etkinliği belirleyip teravih sonrası gitmeye çalışıyoruz. Yavuz Bahadıroğlu söyleşisinden sonra, ikinci olarak gittiğimiz söyleşi programının konuğu Senai Demirci idi.

Bu defa yer İzmit’in Doğu Kışla parkı; mekân farklı olsa da değişen çok fazla bir şey yok. Sadece alan biraz daha geniş olduğu için kalabalık çok fazla rahatsız etmiyor o kadar. Sahnede çocuklara bilgi yarışması tarzında bir şeyler yaptırılıyor. Çok fazla zekâ ürünü, hazırlıklı bir çalışma olmadığı gayet belli. Ama insanlar koltukları doldurmuş, şen şakrak izliyorlar. Millete seyirlik gösteri lazım galiba. İzlemeye o kadar alıştırılmışız ki, “izlediğimiz şeyin bize bir faydası olacak mı” ya da “vaktimi heba ediyor muyum acaba?” diye düşünenimiz yok gibi. Veya ben böyle programlardan hiç anlamıyorum, kafam basmıyor da olabilir pek tabi.

Etkinliğin de bir adabı olmalı!

Bu arada şu memlekette vakti saatinde bir program başlarsa o günün milli bayram ilan edilmesi için resmi makamlara başvurmayı düşünüyorum ciddi ciddi. İstanbul trafiği buralara kadar etkisini gösteriyor maşallah. Nihayet eziyet son bulup Senai Demirci sahneye çıktığında ve biz yine boşalan ön saflara geçtiğimizde vurdumduymaz yurdumun insanı kendi arasında konuşmaya devam ediyordu. Yahu! Bu işlerden sorumlu yetkililer, bir şeye benzemeyen eğlenti programlarının sonuna eklemeyin şu cânım güzel söyleşileri. Çünkü dinleyenleri, ilgilenenleri farklı insan evladı. Birisi karada yaşıyorsa diğeri suda yaşıyor gibi, anlatabildim mi? Etkinlik düzenlemek demek bu tür ayrıntıları da dikkate almak demektir. Yoksa önüm arkam etkinlik olmuş bana ne, her defasında eziyet çekerek, sinir harbi yaşayarak nereye kadar!Senai Demirci

Bir fıkra işi bitirmiş

“Kıl Beni Ey Namaz”ı dinlerken biraz sükûnete kavuştuk neyse ki. Ardından Senai Demirci yeni albümünden de -kendi deyimiyle- metinler seslendirdi. Yazdıklarının şiir, kendisinin de şair olmadığının altını çizdi. Namaz kılmanın kâinatın nabzını tutmak olduğunu belirtirken, adeta dalgalı bir denizde sörf yapan sörfçü gibi namaza niyetlendiğimizde, günü dalgalı deniz kabul edersek bizlerin de günün dalgalarına namazla sörf yaptırdığımızı söyledi. “Beş vakit namaz kılan bir insanın zamanın akışına bir cevabı vardır” dedi. Ardından sabah namazı ile ilgili metnini okudu.

Sonrasında başından geçen namazla alakalı bir olayı da paylaştı bizlerle Senai Demirci. On beş dakikalık bir taksi yolculuğunda sözün dolaşıp namaza gelmesi sonunda ne yaptıysa, usulünce ne söylediyse taksi şoförünü ikna edemediğini ve sonunda ona bir fıkra anlattığını aktardı. Fıkra şöyle: Temel ile Dursun birlikte çalışıyorlar. Temel bir çukur açıyor, Dursun kapatıyor. Sürekli biri açıyor, diğeri kapatıyor ve kan ter içinde işlerini yapmaya devam ediyorlar. Bunları dışarıdan izleyen biri, “ne yapıyorsunuz öyle, biriniz açıyor diğeri kapatıyor” diye sorunca ancak farkına varıp durduklarında arada İdris’in olmadığını fark ediyorlar. Meğersem Temel açıp, İdris fidanı dikiyor ve Dursun da kapatıyormuş. O gün İdris hastalanıp da gelemeyince bunlar her zamanki gibi işe devam etmiş ama ortada dişe dokunur bir iş yok.

“Yani” dedi Demirci “zaten her gün aynı işleri yapıyoruz, yatıyoruz, kalkıyoruz, işe gidiyoruz, yiyoruz, içiyoruz. Sadece gün aralarına incecik namaz fidanlarını dikmek kalıyor. Hiç de zor değil aslında.” Taksici fıkrayı dinledikten sonra, “şimdi oldu hocam, tam oturdu” demiş. “O kadar düzgün cümle kurmaya uğraşıp anlatamadığımı bir fıkrayla anlatmış oldum” dedi tebessüm ederek.

Ayrıca kıyamda durabilmenin kıymetinin farkında olmamız gerektiğini söyledikten sonra da “baş koymaya en değer yer” dediği secdenin güzelliğinden bahsetti ve albümde yer alan secde için söylediği “Yoksan sen” eserini okudu. Son olarak İranlı Azeri şair Muhammed Hüseyin Şehriyar’ın “Getme Tersa Balası” isimli o güzel şiirini ve çok dar bir zamanında yazdığı “La Tahzen” yazısının -uzun olduğu için- sadece bir kısmını okuyup söyleşiyi bitirdi.

 

F.Kebire Gündüz Karaaslan istifade ettiği söyleşiyi yazdı

YORUM EKLE
YORUMLAR
ishak
ishak - 11 yıl Önce

hayatı vıcıklaştıran bu tür insanlara ve durumlara buralarda yer vermeniz ve matah şeyler gibi sunmanız ne de acîb!