Sanırım Osmanlı yıkıldıktan sonra, sadece merkezden koparak bulundukları yönlere savrulan Rumeli, Kafkasya ve Kürdistan’da değil, bizzat merkezde de hazin bir hikâye yaşandı. Hazinliğin temellerinin sağlam atıldığını, Genelkurmay Başkanlığı’yla Diyanet İşleri Başkanlığı’nın aynı gün kurulmasından biliyoruz biraz da. Medrese ve tekkelerin kapatılması ve dinî kisvelerin önce halk arasında, daha sonra da 1934 yılı Ramazan’ına üç gün kala din adamları için de yasaklanması, Harf Devrimi’nin Kur’an okutanlar üzerinde hüküm sürdüğü yıllar da bahsi geçen hikâyemizi bitirmemiz önündeki engellerden birkaçı. Yaşandı bitti diyemiyoruz.
Kürtçe mevlide keyfî yasak!
Nakşî meşâyihinden Şeyh Said için, idam edilişinin sene-i devriyesinde akrabaları tarafından memleketi Hınıs’ta mevlit okutulmak isteniyor. Şeyh Said’in torunu Said Fırat’ın, mevlidin Mele Zeki tarafından Kürtçe okunması talebi kabul edilmeyince, mevlid Hınıs Müftülüğü’ne bağlı imamlarca Türkçe olarak Hınıs Yeni Camii’nde okunuyor. Mevlidin ardından, Said Fırat’ın isteği üzerine Mele Zeki de, Kürtçe olarak Müslümanların kardeşliğine vurgu yapan ve Kur’an’dan ayetler okuyarak anmaya nokta koyuyor.
Konuşmasına devam ederken cami imamı uyarıda bulunuyor ve sonrasında da Mele’nin elinden mikrofonu alıyor. İmamın, caminin devlet dairesi olduğuna dair, Kürtçe propaganda yapılamayacağına dair garip ve mesnetsiz açıklamalarla harmanladığı birkaç cümlesinin ardından cemaat camiyi terk ediyor.
İşaret diline çevrilen hutbe
Sultanahmet Camii’nde isteyen turistler için Arapça ve İngilizce simultane tercüme uygulamasının geçtiğimiz Haziran ayında başlatıldığı; gene aynı camide işitme engelliler için 2010 yılından bu yana işaret diline tercüme yapılan bir ülkeden bahsediyoruz. ingilizce konuşanlar düşünülüyor, dili olmayanlar düşünülüyor ama Kürtsen düşünülmüyorsun. Dilsizin, işitme engellinin bile düşünülebildiği bir ülkede Kürdün dili adam yerine konulmuyor, bu olacak iş değil. Ve işgüzar imam cami için burası resmi kurum diyebiliyor.
İşin içinde bir işgüzarlık var çünkü Van’da ve Diyarbakır’da kandil programları tertip edilip Kürtçe mevlid okunmuştu geçtiğimiz yıllarda.
Anadilde hutbe ve mevlid meselesi imamların, personellerin, memurların keyfiyetine bırakılmaktan çıkarılmalı ve özgür bırakılmalı. Şeyh Said için okunan mevlidin Kürtçe olmasına izin verilmemesinin önünde fıkhî bir engel yok. Dini, devletin hoş gördüğü insanlara ve hoş görmediği insanlara göre eğip bükmek kabul edemeyeceğimiz bir teamül. Teamülleri bir yana bırakıp hakikatin kanunlaşmasını talep ediyoruz. Camilerdeki birçok sorunun ana kaynağı olan, devletin camileri devlet dairesi, resmi kurum görme anlayışı tarihe karışmalı artık.
M. Fatih Kutan haber verdi
Şeyh Said için okutulan mevlide yasak - Video:
Camileri devletin sahiplenmesi müspet bir hadise. Devletin Müslüman kimliğini gösteriyor, hatta tescilliyor...Bakın hiçbir kiliseyi veya havrayı devlet sahiplenmiyor.