Necip Fazıl'ın ölüm yıldönümü münasebetiyle Kahramanmaraş Belediyesi’nin düzenlediği “Düşüncede Sanatta ve Şiirde Büyük Doğu Coşkusu” paneli, 25 Mayıs 2010’da Necip Fazıl Kısakürek Kültür Merkezi’nde yapıldı. Ahmet Türk'ün sunumuyla başlayan panel, Belediye Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı'nın konuşmasıyla devam etti. Konuşmacıların özgeçmişlerine değinilerek panele başlandı.
Zor zamanda yaşadı
Belediye Başkan Yardımcısı Cevdet Kabakçı, açılış konuşmasında şunlara değindi: “Düşünebilen her insan ülkesini, ülkesinde ve dünyada olup bitenleri tanıma ve tanımlama ihtiyacı hisseder. Bütün değer yargılarının ters yüz olduğu; doğru ve yanlışların gelene-gidene göre değiştiği; tarih ve kültür bağlarının koptuğu; uygarlık bilincinin ve paradigmasının dağıldığı; aidiyet duygusu taşımaktan utanılır hale gelindiği; bir övgü ve yergi edebiyatının sular seller gibi düşünce ve edebiyat hayatını sürükleyip götürdüğü bir ülke ortamında düşünür, yazar, aydın, entelektüel bilim adamı da olsanız yönünüzü bulabilmeniz çok kolay olmasa gerek, olmamıştır da.
Birikiminden erdeminden kuşku duyulamayacak çoğu insan karmaşa ortamından sıyrılıp çıkamadığı gibi; yol göstermesi bir yana, kendi yolunu bile bulamamış. Karakteristik özellikleri, yetenekleri, birikimi ve otuzlu yaşlara kadar içinde var olduğu ortam gereği, hep sınanarak yaşayan yazarlardan biri de Üstad Necip Fazıl Kısakürek. Kendisi, hayatındaki bu sınavın ne denli zor olduğunun bilincinde. Savrulmaların, gidip-gelmelerin, dışındaki dikenli tellere çarpmaların, yaralanmaların ve bu yaralarla yaşadığının farkındadır. Acısını hissetmektedir. Bu durumda bile, bütün ülkenin ve insanların inanç, tarih, kültür ve düşünce yarasını sarmayı kendi görevi bilir Üstad.”
Necip Fazıl doğuyu ve batıyı nasıl betimlemişti?
Kabakçı’nın bu konuşmasından sonra panele geçildi. Paneldeki konuşmacılar Memduh Atalay, Mustafa Köneçoğlu, Ali Yurtgezen ve Duran Boz idi. Memduh Atalay'ın yönetiminde programa geçildi. Memduh Atalay konuşmacılara sorular yöneltmeden önce Necip Fazıl'ın hayatına değindi. Üstadın ‘çirkini güzelleştiren batı’ ve ‘güzeli çirkinleştiren doğu’ betimlemesinden bahsetti. Konuşmasında Yahya Kemal, İbrahim Aşki, Hamdullah Suphi Tanrıöver ve Ahmet Hamdi Akseki'nin Necip Fazıl üzerine etkilerinden söz açtı.
Bu dergilerin kökleri Büyük Doğu çizgisinde aranmalı
Duran Boz, Necip Fazıl'ın sanat algısına değindi: “Büyük Doğu çatısı altında yazan insanların çok çeşitli dünya görüşlerine sahip olduklarını; ancak farklı sanat algılarına sahip bu yazarların aynı derginin sayfalarında bir araya geldikleri unutulmamalıdır. Başlangıçta Büyük Doğu kadrosunda yer alan yazarlar arasında; Sabahattin Ali, Sait Faik, Ziya Osman Saba, Mustafa Şekip Tunç, Peyami Safa, Fazıl Hüsnü Dağlarca, Bedri Rahmi Eyüboğlu gibi Abdülhak Şinasi Hisar gibi kimseler bulunurken; zamanla dergi çevresinde Sezai Karakoç, Nuri Pakdil, Erdem Bayazıt, Rasim Özdenören, M. Akif İnan gibi geleceğin önemli isimleri de yazılarını Büyük Doğu’da yayımlayarak söz konusu derginin yazar kadrosuna dâhil olmuşlardır. Dolayısıyla Diriliş, Edebiyat, Mavera, Yönelişler, Kayıtlar, Yedi İklim, Hece gibi dergilerin kökleri Büyük Doğu çizgisinde aranmalıdır. Günümüz yazarlarının birçoğunun beslenme kaynakları arasında da Büyük Doğu’nun yanı sıra adı geçen dergilerin önemli bir yer tutar.”
Tehlikeye işaret, tedbire sevk etti
Ali Yurtgezen ise kavramlar üzerinden gidildiğinde bir algı sorunu da yaşayabileceğimizi söyledi. Mesela zan-fikir-görüş kelimelerinin birbirini karşılamadığını belirtti. Bu noktada Büyük Doğu'nun yeni bir fikir türetmekten ziyade var olan bir fikri güncellediğini, ona işaret etmekte olduğunu söyledi. Bu söylemini trafik lambası metaforuyla somutlaştırdı. Necip Fazıl'da abartılı, subjektif ve toptancı yargıların bulunabileceğini; ancak bunun trafik lambasında olduğu gibi "tehlikeye işaret, tedbire sevk" anlayışından kaynaklandığını belirtti.
Bizde en kapsamlı ilk poetik metin Necip Fazıl'ınkidir
Mustafa Köneçoğlu, Necip Fazıl'ın şair kimliğini ele aldı. Dostoyevski'nin, “Hepimiz Gogol'un Palto'sundan çıktık.” sözünün edebiyat ve şiir anlayışında Necip Fazıl için söyleyebileceğini aktardı. Necip Fazıl'ın, o dönemin siyasî ortamında kendi kimliğine bir dayanak olduğunu belirtti. Ayrıca Aristo'dan günümüze değin poetik metinlerin gelişim sürecini ele aldı. Bizde en kapsamlı ilk poetik metnin Necip Fazıl'ınki olduğunu bildirdi. Necip Fazıl'dan önce nüveler, bölümler halinde olan poetik metinlerin ondan sonra daha da arttığını dile getirdi.
Şiir anlayışlarında birçok kimliğe değinen Köneçoğlu, bu görüşlerle Necip Fazıl'ın şiir anlayışını temellendirdi. Mevlana'nın şiir yazmayı işkembe çorbası hazırlamaya benzetmesine, İsmet Özel'in şiiri barbar insanların birbirini tanımak için çıkardığı seslerle eşleştirmesine, Orhan Veli'de şiirin daha dünyevî olduğuna dikkat çekti. Sezai Karakoç'un şiir anlayışında şair, Peygamberin altında bir işlevi görür. Necip Fazıl'da ise şiirin Allah'ı bulmaya yönelteceğini vurguladı.
Sümeyye Boz haber verdi
Maşallah! Bu Maraş'ta son günlerde ne kadar güzel eylemler oluyor. Allah devamını nasip etsin inşallah. Eylem deyince aklıma Nuri Pakdil usta geldi mesela.