Her medeniyetin kendinden önceki medeniyetlerin üzerine inşa edildiği malumdur. Sonuçta insanız ve insanın ürettiği kültürü yaşatıyoruz. Dünyanın çeşitli coğrafyalarında ve tarihin çeşitli zamanlarında üretilen bu kültür, kuşaktan kuşağa aktarılıyor, aktarılırken de aktarıldığı coğrafyanın iklimine uyuyor, değişip dönüşüyor.
İslam medeniyeti dediğimiz medeniyetimiz de elbette ki böyle bir süreci yaşadı. Medeniyetimiz, özellikle kendisine yakın, iklimi iklimine, ruhu ruhuna yakın medeniyetlerden birçok şey aldı. Aldıklarının bazılarını dönüştürürken bazılarına da farklı bir biçim, farklı bir ruh verdi. Kendisinin kıldı yani.
Medeniyetimiz, geçmiş kavimlerden bir şeyler aldığı gibi, kendisini izleyen veya çağdaşı olan medeniyetlere de bir şeyler verdi. Doğal bir süreç bu.
Bu süreci Birlik Vakfı Bursa Şubesinin geleneksel Cuma Meclisi’ne konuk olan Prof. Dr. Mehmet Azimli, “Sicilya’da Müslüman İzleri” konu başlığı altında “İslam medeniyeti birden ortaya çıkmadı. Özellikle Çin, Hint gibi doğu medeniyetlerinden aldığı bilgiyi mezcederek bir sentez oluşturdu ve bu sentezden bir medeniyet inşa etti” sözleriyle anlatmaya başladı.
Prof. Dr. Mehmet Azimli, İslam medeniyetinin Batı’ya etkisini anlatmaya başladığı sohbetini “İslam medeniyeti, özellikle Endülüs Emevi devleti dolayısıyla Batı’yı çok etkilemiştir. İspanya, İslam’ın Batı’ya giden yollarından biridir aslında. İslam bir de Balkanlar üzerinden Hıristiyan dünyasına gitmiştir. Bu ikisini herkes bilmektedir ama pek kimsenin bilmediği bir üçüncü yol daha vardır. O da Sicilya’dır. Hatta kanaatime göre Sicilya, Batı’yı diğerlerinden daha çok etkilemiştir.” sözleriyle sürdürerek ilginç bilgiler vermeye başladı.
Tunus bir sıçrama tahtasıydı
Tunus’un bir sıçrama tahtası görevi gibi iş gördüğünü anlatan Prof. Dr. Mehmet Azimli, Müslümanların buradan Endülüs ve Sicilya’ya açılmalarını “Müslümanlar, Tunus üzerinden bir Endülüs’e bir de Sicilya’ya gitmişlerdir. Endülüs medeniyetinin parlaklığı Sicilya’yı gölgede bırakmış. Endülüs bilinirken Sicilya unutulmaya terk edilmiştir. Oysa Müslümanların Sicilya’daki etkileri, Müslümanların hakimiyetleri sona erdikten sonra bile devam etmiştir. Bunun sebeplerinden biri, Sicilya’daki Müslümanların fütuhatı bırakıp vasıflı bir sanatkâr olarak yaşamalarıyken diğeri de bölgeyi fetheden Normanların Müslümanlardan etkilenmeleridir.”
Müslümanların Sicilya’da 850-1250 yılları arasında toplam dört yüz yıl kadar kaldıklarını söyleyen Prof. Dr. Mehmet Azimli, Norman Kralı II. Frederick’in Müslüman olmamasına rağmen bir Müslüman gibi giyinip bir Müslüman gibi yaşamasından ötürü halkı tarafından ‘Gavur kral’ olarak adlandırıldığını not düştükten sonra sözlerine “8. yüzyılda bölgeye gelen Müslümanlar, tarım ve inşa alanındaki bilgilerini kullanarak bölgenin ekonomik ve sosyal hayatını derinden etkiledi. Müslümanların kendilerine kattıkları bu güzellikten etkilenen Sicilyalılar, onlara hayranlık duydu ve onları benimsedi. Müslümanlar da rahattı. O dönemde Palermo’daki caminin saf saf Müslüman dolduğu anlatılır.” cümleleriyle devam etti.
Geri dönemeyen Müslümanlar
Müslümanların fütuhat için gittikleri her yerden gün gelip ana yurda mutlaka döndüklerini söyleyen Prof. Dr. Mehmet Azimli, Müslümanların dönemediği yerleri ve o yerlere katkılarını “Müslümanlar gittikleri yerlerden geri döndü genellikle ama iki yerden geri dönemediler: 1. Endülüs, 2. Sicilya. Bu iki bölgedeki Müslümanlar ya katledildi ya da zorla Hıristiyan yapıldı. Ama Müslümanlar kaldıkları bu iki yerde kalıcı izler bıraktı. Şu an Sicilya’ya gittiğimizde, dilleri, sokakları ve mimarileri dahil birçok şeylerinde Müslümanların izlerini görüyoruz. Mesela İtalyancada birçok sözcük ‘el’ eki ile başlar. Bu ‘el’ takısı bizim bildiğimiz şu Arapçadaki ‘el’ ön takısıdır. Hatta çok bilinen dondurma markası olan “Algida”ya dikkat edin. Sözcüğün ‘el gıda’ biçimini hemen göreceksiniz.” sözleriyle anlattı.
“Rönesansı Müslümanlar mı başlattı” soruna Prof. Dr. Mehmet Azimli, kolay kolay hayır denemeyeceğini “Avrupa’daki ilk kâğıt fabrikası Palermo’da Müslümanlar tarafından kurulmuştur. Kâğıt teknolojisini Çinlilerden alan Müslümanlar, bu teknolojiyi Palermo’da kullanarak Avrupa’nın ilk kâğıt fabrikasını kurmuşlardır. Kâğıdın seri üretimi ve kitapların yaygınlaşması, Müslümanların şehir ve düşünce hayatıyla ilgili bilgileri, Rönesans’ı tetikleyen unsurlardır. Rönesans’ın İtalya’da başlamasının temellerinde Müslümanların olduğu bir gerçektir.” sözleriyle anlattı.
Bologna Üniversitesi bir medrese olmasın sakın
Prof. Dr. Mehmet Azimli “Müslümanların sadece teknoloji ve felsefi bilgileriyle değil, eğitim sistemleriyle de Sicilya’da kalıcı izler bıraktığını ve Müslümanların Batı’dan ayrılan yönlerini “Batı’nın ilk üniversitesi, Bologna Üniversitesi’dir. Bologna Üniversitesi’nin eğitim sistemi, müfredatı ve kurduğu fakültelerin Sicilya’da eğitim veren medreselerin bire bir aynısı olduğunu söyleyebiliriz. Hatta şu an Sicilya’da, geçmişte medrese eğitimi vermiş birçok bina durmaktadır. Sicilya eğitim hayatına derin iz bırakan medrese sistemi, aynı zamanda Batı üniversitelerinin de kaynağıdır. Müslümanlar, sadece eğitim sistemleriyle değil, diğer bilgi ve buluşlarıyla da önce İtalya’yı, sonra tüm Batı’yı etkilemiştir. Müslümanların pusula bilgisi ve ürettikleri pusulalar İtalyanların denizciliğini geliştirmiş, bu gelişme zamanla onların emperyal bir devlet olmalarına yol açmıştır. İşte burada Batı ile Müslümanların dünyaya ve insanlara bakış açılarının ne kadar farklı olduğunu anlayabiliyoruz: Müslümanlar, sahip oldukları bilgileri insanlığın hizmetine ücretsiz sunarken Batı bu bilgiyi hem ücretli sunar hem de bu bilgiyle elde ettiği teknoloji yoluyla kendilerinden olmayanları katleder.” cümleleriyle anlayarak sohbetine son verdi.
Ahmet Serin