Bilal Kemikli: Akif ve Topçu ruhen akrabadır

Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli, 22 Mart Cuma gecesi Birlik Vakfı Bursa şubesinde Mehmed Akif ve Safahat üzerine konuştu. Ahmet Serin’in etkinlik haberi.

Bilal Kemikli: Akif ve Topçu ruhen akrabadır

Akif ve onun eseri Safahat, üzerinde konuşuldukça farklı veçheleri ortaya çıkan bir hazine gibi sanki. Şunu biliyoruz artık, Akif ve Akif’in eserleri üzerine düşünen, Akif’e dair kafa yoran herkes, onun bir başka yönünü keşfediyor, onu bir başka cephesiyle tanıyor.

22 Mart Cuma gecesi Birlik Vakfı Bursa Şubesinde dinlediğimiz Uludağ Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Bilal Kemikli de bizlere hem herkesin tanıdığına benzeyen hem de herkesin tanıdığından biraz farklı bir başka Akif’i anlattı.

Akif’e öncelikle hatıra kavramı ve hatıraların önemi üzerinden değinen Bilal Kemikli, “Safahat’ı okuduğumda biraz da Akif’in hatıralarını okumuş gibi hissediyorum kendimi. Safahat’ta değişik mekânlar, değişik insanlar, ülkenin yaşadığı çeşitli dönemler gözümüzün önünde canlanır. Safahat’ta o dönemde yaşayan bir Müslüman’ı ilgilendirecek ne varsa onlar yer alır. Bu bakımdan Safahat bir çeşit hatıra havası da taşır.” sözleriyle bu ilişkilendirmeyi açıkladı.

Bilal Kemikli, Safahat üzerinden Akif’e dair tespitlerini anlatırken Safahat’ta iki farklı Akif portresiyle karşılaştığını da “Safahat’ı baştan sona okuduğumda iki farklı Akif gördüm. Bunlardan birincisi, Osmanlının durumunu kardeşleri tarafından kuyuya atılan Yusuf’a benzeten Akif’tir. Akif, Yusuf’u kuyuya atanın kardeşleri olduğunu, Osmanlı’yı yıkanın da içimizdekiler olduğuna dikkat çeken bir vurguyla anlatır. Akif bundan dolayı dertlidir. Bu dert onu dava sahibi yapar ve bu davanın gerçekleşeceği umudunu içinde taşır Akif. Bu, birinci Akif’tir.”

Diğer Akif ise hayal kırıklığı yaşayan, memleketinden uzaklaşmak zorunda kalan bir Akif’tir. Bu Akif Mısır’a gitmiş, artık yolculuğunu dış dünyada yapan değil, kendi iç dünyasında derinleşme şeklinde yaşayan Akif’tir. Bu Akif, daha şair, daha sanatkâr bir Akif’tir. Safahat’ın ‘Gölgeler’ bölümünde bu Akif’i görürüz biz.” sözleriyle anlattı.

Şiiri yazan ve söyleyen aynı mıdır?

Akif’e sanatkârlığı üzerinden de değinen Bilal Kemikli, şiirin çoğu kişi için ciddi bir sözcük işçiliğine soyunmak demek olduğunu, bazıları içinse Allah (c.c) vergisi bir söz söyleme melekesi olduğunu söyleyerek konuyu “Şiir hem yazılabilen hem de söylenen bir şeydir. Mesela Yunus, Âşık Veysel şiiri söyler. Fuzuli, Baki gibi şairler ise şiir yazar. Şiiri yazmak, şiir üzerinde ciddi bir inşa faaliyeti gerçekleştirdikten sonra şiiri ortaya çıkarmaktır. Oysa şiir söylemek daha deruni bir şeydir. Kalbî bir eylemdir şiiri söylemek. Bu deruni söyleyişi yakalayanlar, şiiri yazmakla uğraşmazlar. Şiir onların kalbinde neşvünema bulur ve bu şekilde ortaya çıkar. Akif’e baktığımızda, Mısır dönemi öncesi Akif’in şiir yazdığını, Mısır dönemindeyse onun şiir söylediğini görürüz.” cümleleriyle açıkladı.

Dünyayı ancak dert sahibi insanların değiştirebileceğini, dert sahibi olmak içinse önce sevmesini bilmek gerektiğini “Fuzuli’ye göre insan, âşık olan varlıktır. Ama burada kaba softalarımız bir şeyi gözden kaçırıp Allah’tan başkası sevilmez diyorlar. Evet, esas olan Allah sevgisidir ama Allah’ın kullarını sevmeyi beceremeyen, bunu bilmeyen insan, Allah’ı nasıl sevebilir ki? O yüzden önce mahlûkatı ve özellikle de mahlûkatın en şereflisi olan insanı sevmelidir. Akif de seven biridir. Sevdiklerinin büyük kısmı tanıdıklarıdır ama hiç tanımadan sevdikleri de vardır. Mesela o, Muhammed İkbal’i tanımadan sever. Süleyman Nazif, Babanzade Ahmet Naim, Eşref Edip gibi kişileri çok sever Akif. Sevdikleri arasında biri daha vardır: Neyzen Tevfik. Neyzen Tevfik, dervişmeşrep bir musikişinastır ama alkolden de kendini koparamaz. İslami hassasiyetler konusunda çok hassas olan Akif, böyle büyük bir yanlıştan kopamamasına rağmen Neyzen’i sevmeye ve dostluğunu sürdürmeye devam eder. Bu, Akif’in sevme konusunda ne kadar samimi ne kadar sahici olduğunu gösterir. İşte sevme denilen şey budur ve insanı sevemeyen Allah’ı sevemez derken de böyle bir şeyi kastediyoruz.” sözleriyle açıkladı Bilal Kemikli.

İsyan ama nasıl?

Akif’in sevdikleri olduğu gibi, Akif’i sevenler de olduğunu söyleyen Bilal Kemikli, Akif’i çok sevenlerden birinin de Nurettin Topçu olduğunu söyledi. Topçu’nun mizaç olarak da Akif’e benzediğini not düşen Bilal Kemikli, Topçu’nun da bir anlamda Asım’ın neslini inşa etmek istediğini kaydetti. Topçu’nun o şahane kavramsallaştırması olan ‘isyan ahlakı’nı da “Nurettin Topçu, isyan ahlakı kavramını kullanır. Akif de isyan ahlakını taşımaktadır. Ama buradaki isyan, yıkıcı, tahrip edici bir isyan değildir. Akif’in isyanı, çaresizliğe ve topluma doğru diye öğretilen yanlışlardandır. Bu isyan ise insanı, kendi özüne davet demektir. Bu öze dönüş için ise ilim sahibi, estetik sahibi ve hikmet sahibi olmak gerekir. İşte insanın ilim, estetik ve hikmet sahibi olmasının önünde her ne varsa ona isyan edilir ve hem Akif’in hem de Nurettin Topçu’nun isyanı böyle ahlaki bir isyandır. Her ikisi de böyle bir ruha sahip bir kuşağı inşa etmek için çabalamaktadır.” sözleriyle Akif’le ilişkilendirerek açıklayan Bilal Kemikli, Safahat’ın her dem okunması gerektiğinin altını çizerek sohbetini bitirdi.

Ahmet Serin 

YORUM EKLE