Osmanlı'nın en görkemli çağında, 16. yüzyılda, İstanbul'u İstanbul yapan yapılara adını kazıdı, Mimar Sinan. Kayseri'de dünyaya gelen Sinan 20 yaşında Kayseri'den askere alındı. Koca Sinan'ın 17 yıllık yeniçerilik serüveni Kanuni'nin Karaboğdan seferiyle bitti.
Çünkü, ordunun Purut Nehri'ni geçmesi için yaptığı köprü, Mimar Sinan'ın olağanüstü dehasının önünü açtı. Koca Sinan'ın mimari dehası, kısa sürede onu saray baş mimarlığına taşıdı. Her biri şaheser olan eserlerini çıraklık, kalfalık ve ustalık olarak sınıflandıran Mimar Sinan, 80 yaşında yaptığı Selimiye Camii'yle sanatının zirvesine ulaştı.
Sinan'ın eserleri camiilerle de sınırlı kalmadı. İmparatorluktan aldığı güçle Osmanlı'nın tarihini taşa kazıyan usta mimar, tam 92 cami, 52 mescid, 57 medrese bıraktı ardında. 1588'de gözlerini dünyaya yumduğunda 375 eserde imzası vardı. Bunların içinde ölmeden önce kendi elliyle inşaa ettiği türbesi de bulunuyor.
TÜRBESİNİ KENDİSİ İNŞA ETTİ
Osmanlı'nın mimari ve sanat anlayışının öncülerinden Mimar Sinan'ın 427. ölüm yıl dönümü. Sinan'ın fetva yokuşu ile Mimar Sinan Caddesi'nin kesiştiği köşede yer alan türbesinde mütevazi gönümüm ön planda.
Bulunduğu üçgen alanın en uç noktasına kurulu türbe, ahenkli ölçülere sahip. Yontma köfeki taşı ve mermerden inşaa edılen yarı açık türbe, birbirine sivri kemerlerle bağlanmış altı sütunun taşıdığı bir kubbe ile örtülü.
Mimar Sinan'ın sandukasının önünde hacet penceresinin üzerinde mermerden bir kitabe bulunuyor. Nakkaş Sai Çelebi'ye ait kitabede, 3 satır halinde 15 mısra yer alıyor. Kitabesinde yer alan; “Ey iden bir iki gün dünyâ sarayında mekân/ Cây-ı asâyiş değildir âdeme milk-i cihân.” sözleriyle de Mimar Sinan, yüzyıllardır türbesinin önünden gelip geçenlere mimari dehasını hatırlatmaya devam ediyor.
Ayşe Gülgün Sonuşen yazdı.