İbrahim-i Müteferrika’yı bilmeyenimiz yoktur. En basitinden, daha ortaokul sıralarında duyarız ismini, bir serzenişle birlikte: “Osmanlı’ya matbaa iki yüz elli sene geç geldi.” Üzerine uzunca tartışabileceğimiz bu meseleyi atlayıp İbrahim-i Müteferrika’ya dönelim.
İbrahim-i Müteferrika, Erdel’de doğmuş, öğrenim hayatını bu civarda geçirmiş ve sonrasında papaz olmuş bir kişi. Hristiyanlığın hangi mezhebinden olduğu tartışmalı fakat Uniteryan olduğu iddia ediliyor ve hatta bu iddia, Müslüman olmasının temel dayanağı olarak da nitelendiriliyor. (Küçük bir parantez açacak olursak, Uniteryanlar Hristiyanlıktaki Teslis inancını reddeden ve İncil’in tahrif edildiğini savunan bir Hristiyan mezhebi. Fikir babası olan İspanyol Michel Servet de Villeneuve’nin, ki kendisi daha sonra engizisyon mahkemesi tarafından yakılarak öldürülüyor, Endülüs kaynaklarından fazlaca yararlandığı ve sahip olduğu düşüncelerde Endülüslü Müslüman âlimlerin fazlaca etkisi olduğu tahmin ediliyor.)
“Bakalım bu Risâle-i İslâmiyye nedir?”
İbrahim-i Müteferrika Müslüman olduktan sonra Risale-i İslâmiyye adlı bir eser yayınlıyor ki resmi tarihin bize bahsettiği bir eser değil bu. Eserin telifinden yüzyıllar sonra profesörlük tezi olarak bu kitabı seçen Mahmud Esad Coşan Hocaefendi de aynı dertten yakınıyor bir sohbetinde: "Şu bizim meşhur matbaacı, Türkiye’ye matbaayı getiren İbrahim-i Müteferrika’nın Risâle-i İslâmiyye diye bir eseri olduğunu görmüştüm. Deniliyordu ki: ‘Risâle-i İslâmiyye, Müslümanlığı anlatan bir kitaptır.’ Böyle geçiştiriliyordu. Ben de dinî edebiyat kürsüsü başkanı olduğum için, ‘Bakalım bu Risâle-i İslâmiyye nedir?’ diye inceledim. Sonunda onu bir kitap halinde de neşrettim.”
Meğer bu Risale-i İslâmiyye, İbrahim-i Müteferrika’nın Müslüman olmasına vesile olan, Peygamber Efendimiz (s.a.v.)’in kendisinden önceki peygamberler tarafından müjdelenmiş olması durumunu anlatan bir kitapmış. Kitabın ana konusu kısaca; Allah, tüm peygamberlerine, son peygamberi Hz. Muhammed’i müjdelemiştir.
Buradan konuyu İncil’e ve Tevrat’a getiren İbrahim-i Müteferrika, bu kitaplardan mevzubahis ayetlerin çıkarıldığını söylüyor. Hatta işin bu iki kitapla sınırlı kalmadığını, eski Hind ve İran metinlerinde de Hz. Muhammed’i müjdeleyen ayetler olduğunu söylüyor. Bu şekliyle kitap “İslâm’dan bahseden bir kitap” olma özelliğinden çok, diğer dinlere tenkid özelliği taşıyor.
İbrahim-i Müteferrika nasıl Müslüman olmuştu?
Bu kitabın bir diğer önemi de, İbrahim-i Müteferrika’nın Müslüman oluşu ile ilgili tartışmalarla yakından bağı olması. Yine resmi tarihe göre İbrahim-i Müteferrika Osmanlı tarafından esir alınmış, fidye verecek kimsesi olmadığı için başka birisine satılmış, bu zor şartlarda yaşamaktan kurtulmak için istemeyerek de olsa Müslüman olmuş bir kişidir.
Oysa Risale-i İslâmiyye kitabında kendi diliyle daha küçüklüğünden beri İncil ve Tevrat okuduğunu söyleyen İbrahim-i Müteferrika, bu kitapların çok eski nüshalarında Hz. Muhammed’i müjdeleyen ayetlerle karşılaştığını ve bu ayetler ışığında İslâm’ın doğru yol olduğunu anladığını söylüyor.
Bir grup da İbrahim-i Müteferrika’nın zaten Uniteryan olduğunu, dolayısıyla İslâm’a çok uzak görüşleri olmadığını ve itibar görmek için kolayca Müslüman olduğunu söylese de Risale-i İslâmiyye’deki bölümler bu konuda başka söze gerek bırakmıyor.
O sadece Müteferrika değildi
Bahsettiğimiz gibi, İbrahim-i Müteferrika en çok da Osmanlı’da ilk matbaayı kurması ile meşhurdur. Fakat kendisinin Risale-i İslâmiyye başta olmak üzere üç telif eseri (diğer ikisi “Vesiletü’t-tıbâa” ve “Usûlu’l-Hikem fi Nizâmi’l-Ümem”) ve bunun dışında üç tercüme eseri (Tarih-i Seyyâh, Fuyüzât-ı Mıknatısiyye, Mecmua-ı hey’et’il-kadime ve’l-cedide) mevcuttur. Bu da gösteriyor ki sadece matbaa ile ilgilenmemiştir kendisi. Hatta o kadar fazla işle ilgilenmiştir ki İbrahim-i Müteferrika, “Hezarfen” lakabı verilmiştir kendisine. Yani: Bin türlü sanat ve bilgiye sahip.
İbrahim-i Müteferrika’nın yukarıda saydığımız eserlerinden haberimize konu olan Risale-i İslâmiyye’nin bir diğer özelliği de, diğer eserlerinin aksine matbaa tarafından basılmamış olması. Bunun nedeni de, ilk kurulan matbaaların dinî içerikli kitap basmasının yasak olmasıdır muhtemelen. İşte bu yüzden, bahsettiğimiz Risale-i İslâmiyye eserinin tek orijinal nüshası bugün Süleymaniye kütüphanesindedir ve bu nüsha da matbu değil, el yazmasıdır.
İşte bu zât, İbrahim-i Müteferrika, mezar taşında yazan “Basdı İbrâhim Efendi sahn-ı Firdevs’e kadem” mısraından anlaşıldığı üzere 1158 yılında, milâdî 1745’te vefat etti. Allah rahmet eylesin, hizmetlerinden dolayı kendisinden razı olsun.
Bu konuda başka kaynaklar da mevcut
Esad Coşan Hocaefendi, kitabın sonraki bölümüne tebşîrât, yani Hz. Muhammed (s.a.v.)’den daha önceki kitaplarda bahsedilmesi meselesi ile ilgili yazılmış olan on yedi kadar Arapça, Türkçe ve İngilizce kitaptan bahsediyor ve kitapların içeriklerini, müelliflerini anlatıyor. Bu vesileyle Risale-i İslâmiyye ile benzer içeriğe sahip kitaplar hakkında bilgi sahibi oluyoruz.
Bir sonraki bölümde ise Asr-ı Saadet’ten yirminci yüzyıla kadar gerçekleşen ihtidalardan bahsediyor Esad Coşan. Özellikle 20. yüzyılda Müslüman olanlardan tanıdık isimleri sayıyor bu bölümde: J.W. Lovegrove, Abdulkadir es-Sufi, Hamid Algar ve daha birçok güzel zât…
Müslümanların özgüven sahibi olması için çalışmıştı
Resmi tarihin bize söylediklerinin çoğunlukla yalanlardan ibaret olduğunu biliyoruz. Bu sebeple, Esad Coşan Hocaefendinin bu zâtı ve eserini ele aldığı kitap önemlidir. Öncelikle tarih araştırmacıları için, sonrasında biz meraklılar için. Kitap vesilesiyle tarihimizin belirsiz bir noktası hakkında detaylı bilgi edinebiliyoruz.
Bunun yanında kitabın ortaya koyduğu bir diğer güzellik ise, gerek özgüven eksikliğinden olsun, gerek İslâm düşmanlığından olsun, İbrahim-i Müteferrika’nın istemeyerek Müslüman olduğunu söyleyenlere bir cevap niteliğinde olmasıdır. İslâm’ın güzelliği o denli geniştir ki, herkes farklı noktalardan ulaşır bu güzelliğe. İbrahim-i Müteferrika da tebşîrât meselesinden hareketle İslâm’ı bulmuş ve Müslüman olmuştur.
Esad Coşan Hocaefendi, ömrü boyunca Müslümanların özgüven sahibi olması ve bu şekilde güzel hizmetler peşinde koşması için çabalamıştı. Bu kitapta ortaya koyduğu gerçek de Müslümanların geçmişinde yaşananları doğru şekilde bilmesi, İslâm’a karşı yürütülen bilinçsizleştirme ve değersizleştirme çabalarına karşı koyarak Müslümanların kendine güvenini sağlaması konusunda küçük bir çabadır belki, kim bilir.
İsmail Kaplan yazdı