Bünyamin Doğruer 13 - 15 Kasım tarihlerinde Baran-i Kadir Şiir ve Edebiyat Şölenine gitmişti. Geçtiğimiz günlerde karşılaştığımızda oradaki izlenimlerini anlatmasını rica ettik, o da kırmadı. Bu sohbetten not defterimize şu notlar düştü:

Güzel bir ekinliğe katıldık

Eğitim-Kültür Bakanlığının desteklediği, Tahran’daki Havza-i Huneri sanat evi tarafından Baran-ı Kadir (Kadir Yağmurları) adıyla bu yıl ikincisi düzenlenen uluslararası şiir-edebiyat şölenine, Türkiye’yi temsilen sevgili dostum şair- yazar İbrahim Eryiğit ile birlikte katıldık.

Hakiki bir sanat dili Bünyamin Doğruer

Hindistan, Pakistan, Tunus, Libya, İran, Afganistan’dan gelen yazar ve şairlerin katıldığı -ki hepsinin ortak özelliği Kerbela ve ehlibeyt konularında yazmış olmalarıydı- Tahran ve Şiraz’daki etkinliklerde ilgi oldukça yüksekti. Bu durum, İran’ın sanatı önceleyen tavrının göstergelerindendi. Duygularını, sevgilerini, inançlarını, isyanlarını; şiire, resme, müziğe ve sinemaya yükleyen İran sanatçıları, oldukça samimi insanlar. İran toplumu hakikate, kendi öz değerlerine tutunarak sanatını kurmuş bir toplum. Devrimci bir ruh, azim, cesaret, onur ve izzetin izleri sanatlarında gözlenebiliyor. Bu sanata samimi, cana yakın dost insanlar eşlik ediyor. Sanatın tüm alanlarını destekleyen İran devleti erkânına, sanatçılarına, halkına şükranlarımızı sunduk.

Konuşulması gerekenler konuşuldu

Şiirimizin rezervi olan Mekke, Medine, Endülüs, Kudüs, Kerbela gibi şehirler ve beldeler ruhumuzu diri tutan, direnme gücümüzü arttıran yerlerdir. Konular seçilirken bu şehirlerden Kerbela özellikle belirtilmişti. Ehlibeyt sevgisi, Hz. Ali’nin şahsiyeti ve mücadelesi, Müslümanca edebiyatın şahadet nakışlı şiiri, Müslümanca edebiyatın mesajı, evrensel anlamda Müslüman şair ve yazarların durumu, Müslümanca edebiyatın geliştirilmesi gibi konularda panel, söyleşi, radyo ve televizyon programları gerçekleştirildi. Başkent Tahran ve Şiraz’da üniversite öğrencilerine ve halka yönelik programlar düzenlendi. Müslümanların oluşturduğu edebiyatın geldiği nokta, günümüz şiirinin İslam teminolojisi açısından nasıl bir karakter taşıdığı, bu şiirin neden yeterli gelişim gösteremediği, şiirdeki mesajın ne olması gerektiği konuları gündeme getirildi.

Müslüman şairin şiiri, hareketin şiiridir

Bizler de etkinliklerde şu konulara değindik: Arap baharının yaşandığı coğrafyamızda devrimlerin şiire ihtiyaç duyduğunu her fırsatta vurgulamaya çalıştık. Direniş kültürü, şiirin yazılmasında bir berraklık sağladığını, maruz kalınan yıkımları görmezden gelemeyeceğimizi, görmezden gelen bir şiirin, direnişçi olamayacağını, Hüseyni duruşun edebiyatta nasıl yer alacağını ifade ettik. İran’da inanç ve direniş ruhuyla dolu bir sanat varlığıyla temas ettik. Türkiye ve İran ortak neler yapabilir? Ne tür etkinlikler gerçekleştirebilir? Bu konular da gündeme geldi. Özgür Yazarlar Birliği’ni bu işbirliği konusunda işaret ettik. Kudüs Günü, Mavi Marmara Şehitlerini Anma Günü gibi Müslüman dünyada birleştirici olabilecek temalar temel alınarak etkinliklerin düzenlenebileceğini ifade ettik. Hayatı algılama noktasındaki bakış açımızı, şiirlerimizi, bildiklerimizi paylaştık. Mücadelede şiir ve tarih ilişkimizin temel nokta olması gerektiğini anlattık.

Zamanın bekleme zamanı olmadığını, dirayetli insanların ön plana çıkarak iman ve inanç bayrağını göndere çekmesi gerektiğini, insanın bu yönüyle ancak tarihin ürünü olabileceğini, tarihin ruhuyla tarih yazabileceğini ifade ettik. Ve Müslümanca şiir konusunda şunu vurguladık: Müslüman şairin şiiri, hareketin şiiridir.

 

Serdar Arslan haber verdi