“Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi”[1]adlı esere kitapçı vitrinlerinde ilk kez rastladığımda, itiraf edeyim ki alıp şöyle bir göz atmak gereğini dahi duymamıştım. Kitabın ismindeki felsefe kelimesi ile Bediüzzaman Said Nursi adını bağdaştırmanın bence imkânı yoktur. Fakat bir dostumun uyarısı üstüne ilk işim bu kitabı edinmek oldu. Daha kitabın önsözünü okurken nasıl yanlış bir önyargı içinde olduğumu anladım. “Tebeddül-ü Esma ile hakikatlerin değişmeyeceği” yani isim değişikliği ile hakikatlerin değişmeyeceği gerçeği gözden uzak tutulmadığı takdirde felsefe tabirinin İslami bir hüviyet içinde kullanılması keyfiyeti karşımıza çıkacaktır. Kitabın önsözündeki bu ifade “felsefe” tabirini nasıl değerlendirmemiz gerektiğine açıklık getirmiş oluyordu.

Kitabın içindekiler kısmını, daha doğrusu sistematiğini incelemek ne derece ciddi bir çalışma karşısında olduğuna kanaat hasıl etmek için yeterli olmaktadır. Kitabı okurken duyduğum heyecan, mutluluk ve itminan hissini anlatmaktan acizim. Bediüzzaman Said Nursi gibi İslâm âleminin ender yetiştirdiği bir mütefekkirin düşünce dünyasının böylesine bir vukufla sistematik bir şekilde ortaya konması bence 1978 yılının sosyal bilimler dalında en önemli hadisesi sayılmalıdır.

Kitap bir giriş ve 6 bölümden oluşmaktadır. Giriş bölümünde genel bir değerlendirme yapılmaktadır.

                   I.  Bölüm: Yaradılış ve İnsan,

II. Bölüm: İçtimai Münasebetler

III Bölüm: İlim, Kültür ve Medeniyet

IV. Bölüm: Siyaset Görüşü, V. Bölüm -Hukuk ve Adalet

VI. Bölüm: İktisat Görüşü başlıkları altında ele alınmıştır.

Bediüzzaman Said Nursi’nin “Risale-i Nur” diye adlandırılan ve 130 kitaptan meydana gelen külliyatında ifadesini bulan düşünce dünyasına, ülkemizde ilk kez Safa Mürsel bu kitabıyla bilimsel bir yöntemle yaklaşma girişiminde bulunmuştur. Tanzimattan bu yana özellikle II. Meşrutiyetten sonra Batı emperyalizminin ülkemizde ürettiği yarım aydın tipinin, ortaçağ Hristiyan dünyasını mumla aratacak bir yobazlıkla ilim ve fikir adına cinayetler işlediği bir ortamda; içki masalarında açığa vurulan hezeyanların devlet idaresine esas yapıldığı bir düzeyde: korkunç bir yalan ve iftira endüstrisi ile doğulu aydınların gözünden uzak tutulmak istenen İslam alimlerince kendisine verilen “Bediüzzaman” sıfatına liyakatini gerek eserleri gerekse hayatı ile ispat eden büyük bir düşünürün “devlet”le ilgili görüşlerine tam bir bilimsel yeterlilikle ışık tutulması öz medeniyetimize dönüş savaşında yeni bir aşama sayılmalıdır.

Çağdaş İslam devletinin esas teşkilatı ve İslami bir hükümetin programı diye niteleyebileceğimiz ve ülkemizde bu alanda ilk orijinal deneme mahiyetinde olan Necip Fazıl Kısakürek’in “İdeolocya Örgüsü” adlı eseri: Safa Mürsel’in hazırladığı Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi adlı eserle belki de hukuk felsefesi, amme hukuku, esas teşkilat hukuku açısından ve ruhçu bir dünya görüşü düzeyinde sağlam bir inşa alanı bulmuş oluyor.

Bu kısa tanıtma yazısını söz konusu kitabın ön sözünden aldığım bir bölümle vurgulamak istiyorum:

“Bediüzzaman’ın görüşlerinden tespit ettiğimiz meseleler ne şu ve ne de bu toplumun meseleleridir. Onda hâkim olan gaye başta İslam âleminin ve mücerret bütün insanlığın saadetidir.”

Bu inceleme ile Bediüzzaman’ın devlet felsefesi hakkındaki görüşlerinin ana hatlarını tespite gayret ettik. Bazı mefhum (kavram) ve müesseselerin daha da açıklık kazanmasını sağlamak ve bazı mukayese imkânları vermek için yer yer başka yazarların eserlerine de atıflar yaptık.

Bediüzzaman’daki fert yapısı ve toplum idaresi ile ilgili görüşlerin ana hatları üzerinde, özet halinde yürüttüğümüz bu çalışmayı bir giriş kabul ediyoruz. Muhtelif ilim dalları açısından, yetkili mütehassıslarca ilerde daha teferruatlı tahlil çalışmalarının yapılacağı tabiidir. Bu çalışmayı hazırladıktan sonra, fen ve sosyal ilimler mensubu olanların Bediüzzaman’ın fikirlerinden mükemmel bir şekilde faydalanabileceklerine olan inancımızın daha da kuvvet ve istinad bulduğunu burada belirtmek isterim.

Erdem Bayazıt
Mavera dergisi, 3. sayı


[1] Mürsel, Safa; Bediüzzaman Said Nursi ve Devlet Felsefesi, İstanbul 1976, Güryay Matbaası