Çocuklarımıza birçok şey öğretiyoruz yaşadığımız müddetçe. Bunlardan bir kısmı son derece hayatî iken bir kısmı ise sıradan şeyler oluyor. Din ve değer eğitimi önemli kategorisinde yer alan bir başlık hiç şüphesiz. Peki başlığın altında neyi öncelemek gerekir? Burada çocuklarımıza kazandırmamız gereken en temel özelliklerden biri, belki de en önemlisi, kendini bilmek olmalı. Zira kendini bilmek, insan olmanın en ayrıt edici vasıflarından birisi. Dünyada insanın dışında kendisini, kendi bilgisinin konusu kılabilen ikinci bir varlık yok. Yani kendisi üzerine düşünebilen, kendini değerlendirebilen, bakışlarını kendi üzerine çevirebilen tek varlık, insan. Bununla birlikte belki de insanın en çok ihmal ettiği, kaçtığı alan kendisi ve kendiliği. Bakışlarımız hep dışarıda, karşımızda duran şey ya da kişilerin üzerinde. Onunla tanış olmak, huyunu suyunu anlamak için yoğun bir zaman ve emek sarf ediyoruz. Peki ya kendimiz? Kendimiz tanımak ya da bir ebeveyn olarak çocuklarımızın kendisini tanımasına katkı sunmak adına bir arayışımız var mı?
Çocuklarımızı tanımamızın, onların kişilik özelliklerini, karakter ve mizaçlarını çözümlemeye çalışmamızın onlarla kuracağımız ilişkide sağlıklı bir yol izlememiz için gerekli ve yararlı olduğu inkâr edilemez. Peki kötü niyetli birinin beni ya da çocuğumu tanıması ve çözümlemesi nasıl bir sonuç doğurur dersiniz? Örneğin kötü niyetli bir arkadaşının ya bir yetişkinin çocuğunuzun psikolojisini iyi çözümlediğini ve onun zayıf noktasını çok iyi tespit ettiğini varsayalım. Ya da kötü niyetli bir siyasetçinin toplumun reflekslerini çok iyi okuduğunu düşünelim. Ya da sözde bir din adamının, sözde bir cemaat liderinin, karşısındaki insanın psikolojisini analiz etmede çok mahir olduğunu farz edelim. Karşıdakine dair bu tür bir bilginin hayra hizmet etmesi ne derece mümkün dersiniz? Bugün Batılılar bizi bizden daha iyi tanıyor ve bunu kendi çıkarları için kullanmıyorlar mı? Burada hiç şüphe yok ki bizi tanıyan kendini bilmezin, kendinden bihaber oluşu meselenin can yakıcı kısmı. Ama en az onun kadar can yakan bir diğer yön ise bizim kendimizi bilmek noktasında gösterdiğimiz zafiyet. Zira beni tanıyan beni istismar edebilir, ama ben kendimi tanırsam onun beni istismar etmesi zorlaşır. Tabi burada asıl olması gereken benim kendimi bilmem, onun da kendisini bilmesidir. Ben beni, o da kendini bilirse ne istismar eden kalır ne de istismar edilen. Bu nedenle öncelikli meselemiz kendimizi bilmek, çocuklarımıza da kendilerini buldurmak olmalı.
Kendini bilmek ne demek o hâlde? Kendini bilmek üç kelimeyle ifade edilebilir: Değer, imkân ve sınır. Yani kişi bir birey olarak izzet ve onur sahibi bir varlık olduğunun, insan olmak itibariyle mahlukatın en şereflisi olma payesini taşıdığının idrakinde olmalı öncelikle. Kendimize olan saygımızı kaybettiğimizde kendini bilmenin zeminini de kaybetmiş oluruz. Hangi koşullar altında bulunursak bulunalım saygın bir varlık olduğumuz ve bu saygınlığa uygun hareket etmemiz gerektiğini asla aklımızdan çıkarmamak durumundayız. Kendini bilmenin ikinci önemli noktası kendi imkânlarımızı bilmektir. Allah her insanı farklı imkânlarla yaratmıştır. Bu imkânların bilinmesi, geliştirilmesi ve hayata aktarılması gerekir. Aksi durum büyük bir israf olur zira. Burada hem maddi imkânlar hem de manevi kabiliyetler birlikte düşünülmelidir. Sınır bilmek ise insanın haddini bilmesidir. Biz insan olarak yaratıldık ve bize yaraşan da insanca yaşamaktır. Yapıp ettiklerimizde insan olmanın eşiğini dikkate almak durumundayız. İnsanı aşırı yüceltmek, onu her şeyin kontrolünü elinde bulunduran her şeyi yöneten bir varlık gibi görmek bir had bilme sorunudur esasında. Modern dönemde insanın tanrılığını ilan edecek kadar ileri giden söylemler hadsizliğin abidevi (!) örnekleri. Öbür taraftan nefsine, psişik dürtülerine boyun eğen, bedeni haz ve isteklerini tatmin etmekle vakit geçiren biri için de eşiğin çiğnendiğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Kur’an’ın ifadesiyle onlar hayvan seviyesinde, hatta daha da aşağıdadırlar (el-Furkan 25/44).Velhasıl kendini bilmek bizlerin en aslî sorumluluğu; zira kendini bilenin Allah’ı bilmesi, varlığı okuması ve insanca yaşaması çok daha mümkün.