Emre Söylemez’in ilk şiir kitabı Varlık Yayınları tarafından yayımlandı. Kitap, yirmi şiirden ve elli bir sayfadan oluşuyor.
Sesi düşman çanı olan saatlere uyanmanın sancısıyla şiir söylemek derdi, önemli ölçüde şairin dünyaya seslenme çabasını içerir. İlk şiir kitaplarının ayrı, ayrıksı bir tarafı varsa da bu ilk ses vermenin derdiyle söylenmiş olan şiirlerin toplamıyla okurunu selamlar, bunun bir itki, bir serüven olarak görüldüğü yerse yine şairin kendi iç evidir. Emre Söylemez, şiirin en değersiz, ıssız, onulmaz günlerinde seslenmeyi tercih etmişse zor zamanın şiirde sınandığının farkında olarak söylüyor söyleyeceğini.
“çünkü bugünlerde;
saatlere uyanıyorum sesi düşman çanı”
sayfa 7
**
Emre Söylemez, ilk kitabıyla şiirde kendine alan açabilecek bir işaret, bir iz bırakıyor. Sıradanlıktan kurtulmuş dize kurmayı, imgesel çıkışlarıyla şiir söylemeyi önüne sağlam bir ödev olarak koymuş ve ne yapmak istediğinin farkında olarak şiir emeğini sürdürmeyi öncelemiş görünüyor.
Örneğin at, rüzgâr ve atın koşuşu bir denge dolayımında metaforlarla süslenmiş ve şiirsel yapı inşası için derin bir işçilikle bezenmiş dize örnekleri etkileyici bir sanatçı tavrını işaretliyor, imliyor:
“en güzel sahnelerde bir at gider yanında birilerini götürür
tutulan bir organı varsa silah görülür
sağ arka ayağı helal diye geçer
burun deliklerinden başlayıp sineklerden jiroskopik denge
ayrıştırıcılar bilmez birçok dile rüzgâr
çevrilir yorgun diye”
sayfa 11
**
Emre Söylemez şiirinde, tarihi ıstılahların yer yer varlığı, şairin bir okur ve düşünür olarak arka planında hatırı sayılır bir birikim ve düşünce olduğunun da altı çizilmeli. Şiirle birleştirilmiş, şiire dâhil edilmiş ana çizgiler kıymetlidir sonuçta. Ve ayrıca bu tip ıstılahlarla, kavramlarla oynarken yani ki bu göndermelerle şiir hamurunu kararken dozunda dizmeler, sıralamalar da kendini gösteriyor. Şiir emeğinin bir başka sunum şeklini de okurun dimağıyla, şiir hazzını bilenlerin dikkat kesileceği bir mecrada kendine yer buluyor. Bu durum aynı zamanda dilsel değişime, estetik dönüşümlere ve ilerlemeye de katkı sağlayan cinstendir:
“cebine çölden aldığım kum tanesini koydum
kurumuş boynuzları ufaladım
ekmek kırdım tuz döktüm
nevfel’in adını yazdım kâğıda
kâğıdı güneşe doğru tutunca lehre
dilimle ıslatınca cer oldu”
sayfa 23
**
Şairin, şiirle arasına duvar örülemeyeceği, sözle muhatabın derinlikli bir buluşma imkânına sahip olduğunu, şairin söz söylediği muhatabı her kim olursa olsun aslında şiiri merkeze koyduğunu anlıyoruz; “kim engel olabilir ki bir aramız olmasına” dizesinden. Bunun gibi dizelerin dizgelerin varlığı, Emre Söylemez şiirinde aslında şiirsel şiirindeki gelecekte gerçekleştirmek istediği iddialarının ve daha ileriye götürebileceği sözlerinin habercisi niteliğindedir. Şimdi alıntılayacağım bölümün son dizelerindeyse bir şair cinliği, söz söyleme ustalığı yahut şiirsel bir ince nokta diyebileceğimiz son dokunuşlar, yahut final patlaması da diyebileceğimiz şeyler etkileyici ve çarpıcılığı artıran şeylerdir; “senin şarkını söylüyorum/bildiğim tek elif: ba” gibi.
“duayı sözsüz öğrendim.
ne koyarlarsa koysunlar aramıza
kim engel olabilir ki bir aramız olmasına
böyle cümlelerle yatıştırıyorum kalbimi.
senin şarkını söylüyorum
bildiğim tek elif: ba”
sayfa 28
**
Bireyin çaresizliği, çığlığı, çıngıraklı yılanların ezici üstünlüğünü söze döken dizelerle de modern dünyanın ve “iç-içelik”lerin insan soyunu etkileyişini şiirde ele alan şairin itirazlarının yerli yerinde ve imgelemlerle şiire dâhil ettiğini görebiliyoruz. Emre Söylemez, şiirde sayıklayan bir söylenmiş şiirden yana değil, konuşan öznenin varlığını muhkem hâle getirebilmenin endişesiyle söylüyor şiirini.
“satranç tahtasında 204 kare var çizgilere basmayıp
geziyoruz bütün komşu kareleri
mide bulandıran bir iç-içelik
biri gözümdeki çapağı alıyor öbürü elmacık kemiğimi ısırdı
diğeri
diğeri aşil tendonumu kesip küvette intiharı deniyor
siyah taşları savunmayla başlamayı sevdiğim için seçtim
mahcup topladım bayramda şekerleri arsız yedim
boğuluyorum kaburgalarımı açıp müziği aldığımdan beri”
sayfa: 29
**
Güncelin dili bazı şairleri felakete sürükleyebilir. Ve fakat Emre Söylemez güncel dili yer yer bazı şiirlerinde söze katmaktadır. Emre, zannımca abartmadan ve güncelin dil geneline aşırı derecede yaslanmadan bunu kurguluyor. Bu da onun güncel modern şeylerin, güncelin şiirle buluşturduğu hassas, zarif bir yeteneğini ortaya koyuyor ki şiirinin genel yürüyüşünü bozmamış görünmektedir. Şiire yeter miktarda bunu katışı ve modern esprilerin ezici üstünlükle yer bulamaması şairin başarısıdır, diyebiliriz. Özellikle ilk kitabıyla bu doz ayarını yapabilmek her genç şairin gerçekleştirebileceği incelikli, geçişli bir kotarma değildir:
“çiçeği de kopartıp sana gelmiştim/yan komşum glocku 14
saniyede söküp takıyormuş yeterince işler iyi gitmiyor biraz
yaradan’dan biraz lacan’dan da psikoloji okumuştum
işler.. kent.. anneleri. iyi gitmiyor
bir dokuyum ben
kalbim senin al bu da ilmi
görüntüsü kötü ama hoş kokuyor değil mi”
sayfa: 52-53
**
Sonuç olarak, kısa değini yazımızda diyebileceğimiz şunlardır: Emre Söylemez ilk kitabıyla şiirde var olmak istediğinin ve bu konuda başarı çıtasını daha da yükseklere çıkarma istidadının olduğunu söylemektedir bize. Şiirinden okurun umudu olsun istiyor. Umudumuz da vardır: İlk kitap, yani Hoş Koku bize, gelecekteki Emre Söylemez şiirinin daha ilerilere gidebileceğini söylüyor. Bunların habercisi bir ilk kitap olduğunu anlıyoruz Hoş Koku’nun. Sayıklamacı, nemelazımcı, söz sanatlarıyla oynamakla yetinen, bireyci, hodbin, endişesiz, kötülük yayıcı bir şiirden kaçınıyor ve konuşan özne olabilme adına sağlam şiirden yana reyini kullandığını söylüyor aslında şair bize.
Peki, ilk şiir kitabı olması hasebiyle bazı eleştirilerin olmayacağını mı anlamalı bundan? Hayır. İlla eleştiri ve önerilerimiz de olabilir. Olmalı da… Ve fakat bu kabil okumaları ikinci dosyaya bırakmak istiyorum. Şimdilik sanatkârane tutumun, sağlam bir biçimde altı çizilmesi gereken yerlerin varlığıyla meşgul olmalı diye düşündüm.
Modern şeylerin varlığı ve onlarla hesaplaşmaların da ortada oluşu işçiliği ve imgeselliği elden bırakmadan mümkün müdür? Evet mümkündür. Bunu anlıyorum. Bu gidilecek yolun doğru ve düzgünlüğünü, mütekâmilen ilerlemenin de mümkünlüğünü anlatmaktadır bize. Ben böyle anladım. Yolu açık olsun Emre’nin. Şiir ışığıyla dünyaya Hoş Koku’lar bırakmaya devam etsin. Temenniler yüksek beklentiler midir? Öyledir belki de…
Kaynak: Hece Dergisi, Sayı: 302