Geçen yazımızda kader ve kader ile ilintili bazı kavramları ele almıştık. Bugün kısmetse, “kısmet” kelimesini inceleyeceğiz.

Kısmet, “pay, hisse; pay etme, bölme” gibi anlamlara gelmektedir. Eski matematik dilinde bölme işlemine “kısmet”, çarpma işlemine “darb” denirdi.

Kısmet, Türkçe’de daha çok evlilik ile ilgili konularda kullanılır. Biriyle evlenmeye tâlip olan kimseye de kısmet denir. Aynı kökten gelen kısım kelimesi “bir bütünün bir bölümü”nü belirtir. Aslında kısmetimizi ararken, bütün potansiyel adaylardan payımıza düşecek “kısmı” bulmaya çalışmış oluyoruz. Halk arasında, evlilik yaşına geldiği halde evlenemeyen kız ve erkeklerin kısmetlerinin kapalı olduğuna inanıldığından, birçok yörede halk inanışı olarak kısmetin açılması için türbelere gidilir, bez bağlanır, mum yakılır. Filiz Nurhan Ölmez ile Şirin Gökmen’in 2004 yılında Isparta il merkezindeki türbelere yönelik yaptıkları araştırmada, ziyaretçilerin %63,13’ünün kısmet açtırmak için türbelere geldikleri tespit edilmiştir. İkinci sırada %6,31 ile çocuk sahibi olma ve üçüncü sırada % 6,06 ile zengin olma amacı yer almaktadır. Eski İstanbul’da kısmeti çıkmayan kızlar Bostan Hamamı’nın kurnasında yıkanır, abdest alır ve adak mumu bırakırdı. Kısmet açmak için uygulanan diğer yöntemler arasında, kilidin kızın kısmetini temsil etmesi nedeniyle kilit açılması, gelinin ayakkabısının altına isim yazılması, bir nişanda kesilen
kurdeladan alınması, alınan kurdeladan küçük bir parçanın suya katılıp içilmesi, düğünde gelinin başına atılan çerezlerden alınmaya çalışılması, gelinin bekârların yakalaması için çiçek atması, yeni evlenen kişinin sağ elini bekârların başına vurması, düğünde gelinin kucağına çocuk bırakılması, düğünlerde evlenme çağındaki kızların gelin telinden birer sap tel alıp kendi başlarına takmaları gibi birçok âdet bulunmaktadır.