Görünmeyen dünyanın derinlikleri, görünen dünyanın zenginliklerine yansır. Görünmeyen büyük dünya, görünen küçük dünyayı, derin kültürün zengin ekonomiyi içinde taşıdığı gibi taşır. Nasıl görünmeyen dünya olmadan, görünen dünya olmazsa, derin kültür olmadan, zengin ekonomi olmaz. Yirminci yüzyılın ikinci yarısındaki gelişmeler, hayatın bütün alanlarında belirleyici olanın, ekonomiden önce kültürün olduğunu göstermiştir.
*
Faşist ve Komünist Devrim'lerin birbirini izlediği, ülkelerin yıkıcı savaşlardan, yok edici savaşlara sürüklendiği Yirminci yüzyılda, dinleri toplumların afyonu olarak görenlerden daha çok, dinleri toplumların güç kaynağı olarak görenler doğrulanmıştır. Kültürlerin ana kaynağı olan dinlere kayıtsız kalanlar, sürdürülebilir bir ekonomik gelişme sağlayamadıkları gibi, büyük bir kültürel yoksullaşmaya yol açmışlardır.
*
Dünyanın yeraltı ve yerüstü kaynaklarını değerlendirirken, ekonomik kazanımlara bakan finansal sermayeden daha çok, kültürel kazanımlara ağırlık veren entelektüel sermaye önemlidir. Çoğu zaman ekonomik kazançları büyük olan yatırım alanlarının, yol açtıkları kültürel yoksullaşmalar, çevresel kirlenmeler, son yıllarda bütün ülkelerde görüldüğü gibi, üstesinden gelinmeyecek doğal yıkımların tetikleyicileri olurlar.
*
Kültürel yıkımları görmezden gelerek, göz ardı eden bütün ülkeler, eğitim ve sağlık gibi uzun dönemde, getiri sağlayan alanlara değil, finans ve eğlence gibi kısa dönemde, kazanç getiren alanlara önem verirler. Tarihin her döneminde değer yoksullaşmasının, ileri boyutlara ulaştığı ülkelerde, bedellerini toplumun bütün kesimlerinin ödediği, ekonomik yolsuzluklar ve haksız kazançlar katlanarak artar.
*
Dünyanın neresinde olursa olsun, bütün ülkelerde dayanıklı bir kültürel doku, güçlü bir ekonomik yapı oluşturmak için eldeki kaynakların, her ülkede kabul gören etik ilkeler ışığında, değerlendirilmeleri yol gösterici olur. Ülkelerin ürün, hizmet ve bilgi üretme güçleri, bütün kurumların, bütün kuruluşların pazarlarda, kusursuz ürünler, eksiksiz hizmetler, yararlı bilgiler üretmede birbirleriyle yarışmalarından kaynaklanır.
*
Yerel ve küresel pazarlarda yeni ürünleri, yeni hizmetleri, yeni bilgileri, parasal görünen kazançlarla, parasal olmayan görünmeyen kazançları, altın oranda harmanlamasını bilenler üretirler. Onlar ürünleriyle, hizmetleriyle, bilgileriyle bütün pazarlarda kendilerine geniş alanlar açarlar ve kalıcı yerler tutarlar. Ve ekonomik dünyanın “Bilinen eli”ne olduğu kadar, kültürel dünyanın “Bilinmeyen eli”ne, gereken önemi fazlasıyla verirler.
*
Ülkelerde silahsızların ümit veren barış dünyası yönetilenlere, silahlıların korku saçan savaş dünyası, yönetenlere dayanarak büyür.
*
Kültürel kazançlar hiçbir şeydir, ekonomik kazançlar her şeydir diyenler, bütün ülkelerde büyük yıkımlara yol açarlar.
*
Ülkelerde savaş yanlıları "kaybettirerek kazan", barış yanlıları "kazandırarak kazan" yasasına önem verirler.