Dergi: Meşru Zemin

Hece Dergisi’nin 298. sayısında Mehmet Solak’ın günümüz dergiciliği üzerine kaleme aldığı bir yazısı yer alıyor. Solak, konuya sahadan ses veriyor diyeceğimiz bir hassasiyetle kaleme almış yazısını. Geçen yıl Hece dergisinde hazırlamış olduğu dosyadan da biliyoruz dergiler konusuna vakıf bir isim Mehmet Solak.

Dergiler çıkıyor; yazılar, şiirler havada uçuyor. Ayda onlarca dergi takip ettiğim halde biliyorum ki benim de adını duymadığım nice dergi var bu ummanda. Her şey yolunda mı peki? Bakış açısı önemli bu konuda. Önemli tespitleri olan bir yazı bu. Söz Mehmet Solak’ın.

“Bir edebiyat ortamından söz edilebiliyorsa, o ortamın da baş aktörü dergilerdir. Çünkü dergiler kendi varlıkları ötesinde yazarların/şairlerin de var oluş alanlarıdır. O alan, ne kadar sağlıklı ise yazarların/şairlerin var oluşları da o kadar sağlıklıdır. Ya da tersi…”

“Baştan ölü doğmuş dergileri de meseleye dâhil ederek konuşacak olursak yaşayan dergilerin durumunun pek iç açıcı olmadığını söyleyebiliriz. Elbette bir genelleme yapıyoruz ve her genellemenin her zaman istisnaları vardır. İstisnaları dışta tuttuğumuz vakit, görmekten kaçınamayacağımız görüntü nedir peki? Ne kadar umut verici ne kadar umut kırıcıdır?”

“Allah aşkına! Bir bakın dergilere! Kaç dergi var düğün sofrası görüntüsünden uzak. Bir çekirdek kadrosu, o kadronun oluşumunu sağlayan bir amaç birlikteliği ve bu amacı mümkün kılan bir ülkü yoksa nedir bir derginin hedefi/derdi? Her ay posta kutularını dolduran yazıları/şiirleri sırası geldikçe, üstelik ustaları küstürmemeye özen göstererek ama edebiyatın katledilmesine göz yumarak kullanışlı bir meşru zemin oluşturmak mı? Dergi derken elbette yayın yönetmenlerinden, yayın kurullarından, editörlerden bahsediyoruz. Bu vebali üstlenmeye kim razı acaba? Hangi yayın yönetmeni, hangi yayın kurulu, hangi editör? Sanırım hiç kimse! Yazarlar/şairler mi! Hiç sanmıyorum.”

“Dergiler, öncelikle amaç birlikteliğinin tetiklediği bir meşruiyetle kendi zeminlerini oluşturmalı ve o zemini besleyen, canlandıran ve yaşatacak olan yazarlara/şairlere mazeretsiz bir şekilde yer açmalı hatta yer ayırmalı. Genç-yaşlı demeden; kitaplı-kitapsız, usta-çömez… Ülkü itkili ve amaç odaklı bir ortam oluşturmalı dergiler. Kadrocu ama lider gölgesinden azade bir zeminde buluşturmalı yoldaşlarını. Hem yol hem menzil olmalı yani, yolgeçen hanı değil. Düğün sofrası hiç değil.”