İlkokuldan üniversiteye, çocukluktan gençliğe kadar eğitim hayatımızda birçok öğretmen/hoca ile yolumuz kesişiyor. Birlikte günler, aylar, yıllar geçirdiğimiz oluyor. Fakat olgunluk çağımıza gelip de geriye dönüp baktığımızda bu hocaların çoğunu unutuyoruz. Geriye sadece farklılıklarıyla, yapıp ettikleriyle bizde derin izler bırakanlar kalıyor. Kendisinden bilgi aldıklarımızdan daha çok ilgi gördüklerimizi hatırlıyoruz.

Ülkemizde eğitim kalitesinin iyi olmadığı bilinen bir gerçek. Bunun sebepleri söz konusu olduğunda onlarca maddeden bahsediliyor, mazeretler belirtiliyor, acı faturalar başkalarına kesiliyor. Öğrenci öğretmeni, öğretmen veliyi, veli okulu, okul bakanlığı, bakanlık öğretmeni, öğretmen çevreyi suçlu ilan edebiliyor. Mesele kısır döngüye dönüşüyor ve içinden çıkılmaz bir hale geliyor.

Aslında mazeret üretmek, sorumluluğu başkalarına yüklemek şeytani bir mizaçtır. Maalesef bu hastalıklı hâl insana da bulaşmıştır. Sayıları az da olsa eğitim ile ilgili kısır döngüye itiraz edebilenler, ortamın olumsuzluklarına teslim olmayanlar, mazeret üretmek yerine iş yapanlar hem başarılı oluyor hem de mutlu oluyorlar; ister öğrenci olsun, ister öğretmen olsun. Hem öğrencilik hem de öğretmenlik yıllarımda güzel örnekler gördüm. Gayretli bir hocanın okul içinde ve okul dışında yaptıklarıyla bir okulun, bir ilçenin, bir şehrin değişimine vesile olduğuna şahit oldum.