TYB Konya Şubesi ve Konya Büyükşehir Belediyesi, Tarık Buğra isminin yeniden gündeme getirilmesi amacıyla “Tarık Buğra 95 Yaşında” programı düzenlediler. Konuk Beşir Ayvazoğlu’ndan önce söz alan TYB Konya Şubesi başkanı Mehmet Ali Köseoğlu, Tarık Buğra’nın Konya için çok önemli bir isim olduğunu ifade ederek, içinde bulundukları il halk kütüphanesi salonuna henüz isim verilmediğini, bu sebeple önümüzdeki yıl hem Tarık Buğra’nın vefatının 20. yılı hem de TYB’nin kuruluşunun 20.yılı olması hasebiyle salona “Tarık Buğra Salonu” isminin verilmesini belediye başkanından rica etti.
Ardından sözü devralan Beşir Ayvazoğlu, yakından tanıdığı Tarık Buğra’nın sanat ve hayatı hakkında önemli bilgiler serdetti. Biz de notlarımızı aldık.
Neden Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak?
Türk edebiyatının yakın tarihteki önemli yazarlarından olan Tarık Buğra, kendi yaşamının özetini Ahmet Haşim’in “Merdiven” şiirinde görüyormuş. Kendisi hayattayken yazılmaya başlanan biyografisine bu sebeple “Güneş Rengi Bir Yığın Yaprak” ismini vermiş Beşir Ayvazoğlu. Tarık Buğra’yı sıcak ve renkli bir kişilik olarak tanımlayabileceğini söyleyen Ayvazoğlu, tevazuu ve vakti zamanında sanatına yeterince gösterilmeyen ilgi alakayı ise bir anektodla şöyle anlattı:
TYB’nin Tarık Buğra adına düzenlediği bir seminer için İstanbul’dan birlikte hareket ederek, o çok sevdiği tren yolculuğu ile Ankara’ya gittiklerini, o seminerde hem teşekkür konuşması yapmak hem de sanat yaşamıyla ilgili bilgiler vermesi için sahneye davet edilen Buğra’nın ağzından iki kelime dökülür dökülmez gözyaşlarıyla konuşmasına ara verdiğini söyledi. İlk defa takdir duygusuyla mutluluktan dökülen gözyaşlarının, Tarık Buğra’nın hayatını anlamak için önemli bir ipucu olabileceğini genç edebiyatçılara nasihat etti.
45 yaşına kadar büyük roman yazma hedefi
Tarık Buğra’nın yazı hayatında tanışmış olduğu hocalarının çok önemli bir yer tuttuğunu söyleyebiliriz. Rıfkı Melül Meriç, Hakkı Süha Gezgin, Ahmet Hamdi Tanpınar, Mehmet Kaplan gibi isimlerin az ya da çok katkılarını görmesi, Küllük kahvesinin soluğunu alması yazar olma yönündeki hırsını daha da perçinliyor. Kendisine 45 yaşına kadar büyük roman yazma hedefi koyan Buğra, bu hedefi gerçekleştiremediği takdirde hayatına son vermeyi dahi düşünüyor.
Bu dönemlerde ciddi bunalımlar geçiren Buğra, Küllük kahvesinin cazibesinden de kurtulamadığından, İstanbul Üniversitesi Tıp fakültesini tamamlayamıyor. Ardından girdiği hukuk fakültesi de aynı akıbete uğrayınca, amcasının oğlu ile Kayseri’nin Pınarbaşı ilçesine gidiyor. Beşir Ayvazoğlu, Tarık Buğra’nın muhafazakâr kimliğinin nüvelerinin burada Abdülhamid’in hayatını okumasıyla atıldığını belirtiyor.
Daha sonra edebiyat fakültesine geçen ve buradaki eğitimini tamamlayan Tarık Buğra, öğretmenlik yaptığı bir lisede çocuklara hitaben “ders çalışmakla uğraşın çocuklar! Ben de Türk edebiyatının en büyük romanını yazacağım” diyor. Cumhuriyet gazetesinin düzenlediği hikâye yarışmasını bir üstteğmene yapılan torpil sebebiyle ikinci olarak tamamlamak zorunda kalıyor. Ancak hikâyesi çok büyük yankı uyandırıyor ve kendisini de motive ediyor.
Daha sonra yazmış olduğu Siyah Kehribar romanı bütün aydınların öfkesini çekiyor. Genel olarak başarısız bulunan roman, İtalya’daki faşizmi anlatsa da, esasen Türkiye’deki totalitarizmi eleştiriyor. Baskı ve rejimlere karşı olan Tarık Buğra, resmi tarihi eleştirdiği Küçük Ağa romanıyla hak ettiği yere geliyor. “Büyük yazar” sıfatına kavuşuyor.
Yakın tarihi onunla okuyun
Dönemin tartışmalı konularından olan Öz Türkçe meselesine, müstear isimlerle Tercüman ve Hisar dergisinde yazdığı yazılarla şiddetli itirazlar getiriyor Tarık Buğra. Öyle ki, TDK artık Tarık Buğra’ya cevap vermekte zorluk çekiyor. Öz Türkçeleştirmeyi yani bu uydurma dil mevzuunu, Nazi ve Sovyet rejimlerinin yaktığı, yok ettiği kültürlerle eşdeğer görüyor.
Kendisine “ha hakikat demişiz ha gerçek demişiz, ne kaybederiz?” diye itiraz eden birisine verdiği cevap, belki de söylenecek tüm sözlerin önüne geçiyor: “A benim kıt akıllı kardeşim! Hakikati kaybederiz hakikati!”
Konuşmasında sık sık Tarık Buğra’yı okuyarak yakın tarihimiz hakkında derinlemesine izlenimlere sahip olacağımızı ifade eden Beşir Ayvazoğlu, önemli bir yazar olarak gördüğü “Tarık Abi”sine Konya’lıların sahip çıkmasını tavsiye ederek konuşmasını sonlandırdı.
Berkehan Kıran, bir değeri hatırlattı