Bir kelimenin yitip gitmesiyle o kelimenin dışavurumu olan bir ses birliği çıkıp gitmiyor sadece hayatımızdan. O kelimeyle birlikte, o kelimenin temsil ettiği koskoca bir çağrışım dünyası, bir kültür birikimi, bir dünya görüşü ve belki de inanca dair bir algılayış da çekip gidiyor hayatımızdan.

O kelimeye bağlı olarak bir dünya gidiyor kısacası.

Mürid kim ola?

Mürid” kelimesi de bu kelimelerden biri. Kelimenin anlamlarına bakıldığında, son zamanlarda sadece ve sanki gayrimeşru bir şeymiş gibi, “bir mürşide bağlı olan kişi” anlamına hapsedilmeye çalışıldığını görürüz bu kelimenin.

Kelime, yukarıda zikredilen bu anlamı içerse de sadece bundan ibaret değil. En önemli anlamı “murad etmek” olmalı kelimenin. Murad etmek, yani bir şeyi yapmayı dilemek ve bu dileğin tecellisi uğruna yollara düşmek… İşte, dilimize ve dilimizin arkasındaki o muazzam dünyaya düşman olanlar, öncelikle ve özellikle bizleri o dünyaya götüren kelimeleri buduyorlar ve kabul etmeli ki bu yolda da çok başarılılar.

Onlara, güya mensubu bulundukları bu güzel dünyayı anlamayanlar ya da bu dünyayı yanlış anlayıp bu dünyaya düşman olanlar ve elbette bu dünyayı sömürenler de ciddi katkılar sunuyor yazık ki.

Öfkemiz kendimize olmalı

Düşman, kendi davasının gereğini yapacak; bu anlamda kızılmaz ona. Kızılması gerekenler, kendi davalarına, kendi değerler dünyasına sahip olmayanlar. Bundan daha da öte, bu değerleri paraya tahvil ederek o kelimeleri ve o kelimelerin simgelediği manevi dünyayı değersizleştirenler... Onları da Allah’a havale ediyoruz.

Fakrın Makamları’nın anlattığı dünyayı anlıyor muyuz? 

Ebu’l-Hasan Harakânî’nin risalesinin bir diğer adı olan “Fakrın Makamları” ifadesi mesela, yine bizim o değerler dünyamıza ait kelimelerle örülmüş ama yazık ki bizler bu ibareden, o ibareyi yazanların anlamamızı murat ettikleri şeyleri anlayamıyoruz artık. Çünkü o dünyaya bizleri götüren yolun taşları söküldü, köprülerin tahtaları kırıldı. Belki kırık dökük birkaç çağrışım kaldı geriye bizlerde, hepsi bu.

Tarikat yolunun usulü ne?

“Fakrın Makamları” özellikle Nakşibendilerin kendilerini izafe ettikleri “altın halka”nın kol başılarından, bu kola şeklini veren en önemli isimlerden Ebu’l-Hasan Harakânî’nin bir risalesi aslında. Risalenin tam adı “Risale der Tarîk-ı Edhemiyye ve Külah-ı Çar Terk” şeklinde. Bu önemli risalenin tamamı on sayfadan ibaret.

On sayfalık bu risaleyi önemli yapansa, bu risalede tarikat adabının belirlenmiş olması.

Ahmed Cevdet Paşa başkanlığındaki “Mecelle-i Ahkâm-i Adliye”de de ifade edildiği gibi, “Usul esasa mukaddemdir.” Yani izlenecek yol ve yöntem önceliklidir. Aynı şey Allah yolu için de geçerli. İşte bu risale, tarikat yolunun yöntemlerini belirlemekte ve tam da bu yüzden hacmini aşan bir değere sahip.

Bu risale okunduğunda, tasavvufun ne olduğu ve ne yapmayı amaçladığı, bunu nasıl yapacağı konusunda genel olarak fikir sahibi olunuyor.

Tasavvufun ilkeleri anlatılıyor

Sadık Yalsızuçanlar’ın derlediği kitap, iki ana bölümden oluşuyor: İlk bölüm, Ebu’l-Hasan Harakânî’nin tasavvuf yolunun ilkelerini anlattığı kısa ama önemli risaleden oluşuyor ki asıl önemli olan bölüm de bu. Risale’yi Farsça aslından çeviren de Prof. Dr. Mustafa Çiçekler.

Tasavvufi İrfan Göğünün En parlak Yıldızı: Ebu’l-Hasan Harakânî” başlığını ikinci bölümdeyse Ebu’l-Hasan Harakânî’nin hayatı, yaşadığı yer, vefat ettiği yer… ile ilgili bilgiler verilip onunla ilgili menkıbeler anlatılır.

Mürid olmak için hangi aşamalardan geçmeli?

“Fakrın Makamları” adlı bu kısa risalesinde Ebu’l-Hasan Harakânî, Allah yolunun taliplisinin izlemesi gereken yolları “1. Mürid Olmak ve Bağlanmak, 2. Tevbe Etmek, 3. Makas Yürütmek, 4. Külah Giymek, 5. Hırka Giymek, 6. Kuşak Bağlamak, 7. Seccade ve Edep, 8. Süpürge Vermek, Keşkül Dolaştırmak ve Tekbir Getirmek, 9. Fakrın Kırk Dört Makamının Bilinmesine Dair” başlıklarıyla dokuz bölüm halinde formüle etmiş.

Bunlara kısaca değindiğimizde, talibin öncelikle bu yola niyetlenmesinin konunun anahtarı olduğunu görürüz. Bu aynı zamanda kişinin dünya sevgisini terk edip tüm sevgi ve muhabbetini Allah’a yöneltme niyetinin bazı sembollerle ifadesidir. Bu aşamada talibin niyeti, bilgisi ve samimiyeti önemlidir.

Samimi tövbe tüm kapıları açar

Daha sonra mürit adayının samimi bir tövbe etmesi ve bu tövbeyi uygulaması gerekmektedir. Külah giymek olarak adlandırılan aşamada, mürit adayının elini, dilini, gözünü ve sonunda da kalbini haramlardan uzaklaştırıp bu organları Allah yolunda kullanması gerektiği anlatılır.

Hırka giymek, talibin artık mürit seviyesine ulaştığının ifadesidir. Kuşak bağlamayla ifade edilense, tasavvuf yolunun içselleştirildiği ve artık sağlam bir duruş sergilendiğidir. Seccade ve edeple, talibin bazı manevi ilimlere ulaşmaya başladığı ima edilir.

Süpürge verip keşkül dolaştırmak ve tekbir getirmek müridin şükür, tevazu ve Allah’a yakınlaşma nimetlerine kavuşmaya başladığının ifadesidir.

Kesilen saç kılları neyi simgeler?

Bunları bir de yazarın kendi dil ve üslubuyla görmekte yarar var. Mesela “Üçüncü Bab-Makas Yürütmek”le kastedilen nedir, yazarın anlatımıyla ona bir bakalım: “Müridin tevbe ve telkin merasimi bittikten sonra, pîr onun saçına makas yürütür. Bu esnada şunu söyler: ”İnşaallahu aminine muhallikine ruusekum ve mukassırine la tehafun” Ardından makas yürütür ve alnına dökülen üç kılı keser. Eğer sana “Niçin alnına dökülen üç kıl kesilir, fazlası değil?” diye sorulursa şu cevabı ver: Alındaki üç kılın üç hasleti vardır, bu sebeple keserler. Ardından ilave eder: Onun yerine, kuru toprakta Allah’ın nazarıyla yeşeren tohum gibi müridin içinde yeşerecek saadet tohumu ekilir. Müridlerin saçından kesilen üç kıldan ilki cehalet, ikincisi kibir, üçüncüsü cimriliktir. Saadet tohumlarının ilki şeriat, ikincisi tarikat, üçüncüsü hakikat, dördüncüsü marifettir.” (Fakrın Makamları, s.20-21)

Üstteki alıntıdan da anlaşıldığı gibi, bu risale Hak yolcusunun Hakka ulaşması için izlemesi gereken yolları anlatıyor.

Tasavvuf adı verilen derin dünyayı kaynağından ve doğru bir şekilde anlamak için bu kitap mutlaka okunmalı.

Ebu’l-Hasan Harakânî, Fakrın Makamları, Büyüyenay Yayınları

Ahmet Serin