Bilgi Merkezi” ve “Bilgi Evi”, 2000’li yılların ortalarından itibaren gündemimize giren iki kelime. İlköğretim çağındaki çocuklarımızın okul dışı zamanlarında devam ettikleri kurumlar bu isimle anılıyor. Bu kurumlarda çocuklar hem ders çalışıyorlar hem de sosyal, sportif ve kültürel aktiviteler yapıyorlar.

2005 yılından itibaren biz de bu tip bir çalışmaya başladık. Daha evvel yapmakta olduğumuz çocuk yuvası faaliyetinin bir devamı olarak Bayrampaşa Belediyesi’nin o zamanki Başkanı Sn. Hüseyin Bürge’nin ve arkadaşlarının katkılarıyla ilk olarak Bayrampaşa’da uygulamaya geçtik.

Bayrampaşa Belediyesi Bilgi Merkezi adıyla başlayan çalışma bugüne kadar 6000’in üzerinde çocuğumuza hizmet verdi. Daha sonra EBSAD adlı derneğin bünyesinde, Adıyaman, Aydın ve İstanbul Esenler’de de bu tip bilgi evlerinin kurulması ve  yürütülmesine destek vermeye başladık.Ahmet Mercan

Yeni dönem başlamadan meslek içi seminerler de yoğunlaştı

Tüm eğitim çalışmalarımızda olduğu gibi dört noktaya daima özel önem vermekteyiz. Eğitimin ana konusu olan çocuk (veya genç), eğitimin yapıldığı mekan, aileler ve eğitimcilerimiz… Bu çerçevede eğitim faaliyetlerinde yer alan arkadaşlara yönelik sürekli meslek içi eğitim programları yapılıyor. Yeni bir dönem başlarken de bu çalışmalar hızlandı. Aydın ve Adıyaman’da geçen haftalarda uygulanan seminerler, İstanbul’daki hocalarımıza yönelik olarak da tekrarlanıyor.

Ahmet Mercan22 Eylül Cumartesi günü İstanbul’daki Bilgi Merkezi ve Bilgi Evlerimizin hocalarına Ahmet Mercan’ın bir sunumu vardı. Esenler’deki Çiftehavuzlar Bilgi Evi’ndeki bu sunuma ben de katıldım ve dikkatli bir şekilde notlar aldım. Öncelikle genel bir sunum ve sonrasında dinleyen hocaların da katkılarıyla interaktif bir şekle dönüşen toplantı yaklaşık 2 saat sürdü ve çok verimli geçti.

Öğretmen,  öncelikle erdemli bir insan olmalıdır

Ahmet Mercan öncelikle öğretmenin özelliklerini anlatarak söze başladı. Öğretmenin ontolojik duruşunun her şeyden önemli olduğunun altını çizdi. Hayatın gayesinin ne olduğunun, yapılacak her faaliyette buna referans verilerek uygulama yapılması gerektiğinin çok önemli olduğunu detaylı bir tarzda anlattı. Daha sonra özetle şunları söyledi.

Öğretmen,  öncelikle erdemli bir insan olmalıdır. Öğretme sevgisine sahip ve her anlamda lider olmalıdır. Kendisini sürekli geliştirebilmeli, kendi alanındaki ülkede ve dünyada ortaya çıkan tüm yenilikleri dikkatle takip etmelidir. Şu şekilde formüle edebiliriz: Öğretmende şu üç özellik muhakkak Ahmet Mercanbulunmalıdır:

1.Geniş bir genel kültür

2.Öğretmenlik bilgisi ki bu çeşitli yöntemlerin öğrenilmesi ve uygulanmasını gerektirir.

3.Alan Bilgisi. Bu da öğretmenin ders verdiği alanda donanımının yüksek olmasını şart koşar.

Mercan, daha sonra kısaca öğrenci tarafından da olaya bakılması gerektiğini hatırlattı. Çocuk veya gencin hayatının genelde ilk ve önemli bilgilerini öğretmeninden aldığı ve bu süreçte çocuğun, ebeveyninin en kıymetli varlığı olduğunun hiç unutulmaması gerektiğini vurguladı. Çocuğun aile, okul, çevre ve arkadaş diye  4 büyük etkinin  altında olduğu ve öğretmenin bu 4 önemli etkiyi de kuşatacak tarzda bir eğitim serüveni içinde bulunacağını hatırlattı. ‘Siz sadece çocuğu değil, bu 4 ana noktayı da eğitimin içine katmalısınız’ dedi.

Öğretmen içtenliğini her zaman korumalı

Daha sonra “Sınıf Yönetimi” başlığını açan Mercan, rahmetli Mehmed Akif Ersoy’un eğitim tanımını hatırlattı: “Eğitim; Marifet ve faziletin ayrılamaz bütünlüğüdür.”

Çocuğa bilgi ve beceri kazandırılmalı, aynı zamanda da onun erdemli bir kişi olması sağlanmalıdır. Ahmet Mercan bu noktaya dikkat çekerken ben de aahmetli Sabahattin Zaim Hoca’nın bir sözünü hatırladım. Talebelerine, “bir yere eleman seçerken şu iki vasfa çok dikkat edin” dermiş: “Mesleki yeterlilik” ve “Ahlaki yeterlilik”. Bu ikisi bir kişide aynı anda bulunursa o insan verimli olur. Demek ki yetiştirilmek istenen insanın bu iki özelliğine öğretmen çok önem vermelidir.Bayrampaşa Bilgi Merkezi

Notlarımıza devam ediyoruz…

Öğretmen tüm öğrencileri duygusal olarak eşit görmeli, onlara davranış olarak aynı davranmalı. Öğrencilerde bunun dışında bir algı oluşmamalı. Öğretmenin adaletinden emin olmalılar.

Tabii burada şu husus da önemli: Öğretmen, daha fazla alma özelliği olanların bu ihtiyacını da karşılayabilmeli ama birileriyle daha fazla uğraşarak umumun hakkını yememeli.

Öğretmen içtenliğini her zaman korumalı. Şunu iyi bilmelidir ki o içtenliğini korursa bunun geri dönüşü de aynı derecede olacaktır.

Her dersi ayrı bir motivasyonla yapmalıyız

Daha sonra Ahmet Mercan şu tarz bir izlenimini paylaştı: “Bugünkü çocuklarda ilgi dağınıklığı müşahede ediyorum. Çevrede dikkat çeken unsurlar çok fazla. Çocuklar bunların tesiri altında kalıyorlar. Onun için belli konulara yoğunlaşamıyorlar. Bu konu üzerinde dikkatlice durmak gerekiyor. Onun için sınıfta önemli bir konu anlatırken onların dikkatlerini çekebilmeliyiz. Bunun için birçok aracın yanında mizah da etkin bir unsurdur.

Öğrenmenin daha kalıcı olabilmesi için, “öğrenciler öğrendiklerini niye öğreniyor ve bu hayatlarında ne işe yarayacak?  Çocuk bunu niye öğrenmeli?” sorularının cevabını onun da rahat anlayacağı bir şekilde anlatmanın, derslerin verimini arttırıcı bir nokta olduğunun altını çizdi.

Diğer dikkat çekici bir nokta da; “öğretmen de öğrenci de her derste farklılaşıyor. Bu husus  hiç unutulmamalı. Çevre ve insan faktörlerinin etkileşimi insanları her gün farklılaştırıyor, bu sebepten her dersi ayrı bir motivasyonla yapmalıyız. Ayrıca öğretmen, çocuğun vücut dilinden onun halet-i ruhiyesini takip edebilmeli ve ona göre dersi sürekli yenileyebilmeli, çocuğun dikkatini diri tutabilmek için tedbir alabilmelidir.”

Çiftehavuzlar Bilgi MerkeziMercan, çocuğa hitap (seslenme) şeklinin de çok önemli olduğunu belirtti: “Hitap, çocuğa bakışınızı gösterir, çocuk da bunu hemen anlar.” Hitap şeklinin tüm insan ilişkilerindeki önemi üzerinde duran Mercan, antrenör Şenol Güneş’in Kore’deki bir anısını bu hususa örnek olarak verdi. Şenol Güneş’in, Kore takımı futbolcuları ile ilk tanıştığı gece onların hepsinin birbirine benzediğini ve nasıl ayrıştıracağını uzun uzun düşünerek endişeye kapıldığını bir mülakatta okumuş. Şenol Güneş, o gece bütün takımın fotoğraflarını almış, bütün gece çalışarak oyuncularının isimlerini ezberlemiş. Sabah antrenmana çıktığında hepsine ismiyle hitap edince bir anda bütün futbolcuların kalbini kazandığını belirtmiş. Zikrettiği örnekten hareketle bu  noktanın öğretmen için çok önemli olduğunun altını çizdi Ahmet Mercan.

Öğrencinin hayatına ebrudaki fırça gibi çok ufak dokunuşlarla tesir edilmeli

İnteraktif bir şekle dönen seminerde gerek Ahmet Mercan gerekse de diğer katkıda bulunan hocalardan ortaya çıkan ve dikkat çeken görüşleri şu şekilde sıralayabiliriz:

Çocuklar ‘ciğim’ ekinden çok hoşlaşmıyorlar, isimleriyle çağırılmaları onların daha çok hoşlarına gidiyor. Herhangi bir menfi durum olduğunda bu, öğrencinin ismini söylenerek değil, umumi dikkat çekme ile yapılmalı. Bazen el çırpma veya tahtaya vurma gibi davranışlar da sınıf ortamında etkili olabiliyor.

Öğrencinin bir diğer öğrenci ile mukayese edilmesi doğru bir davranış değil. Öğrencinin bire bir ortamda ve kendi gelişim çizgisi içinde kendisiyle mukayese edilmesi daha anlamlı.

Öğretmen öğrencinin hayatına ebrudaki fırça gibi çok ufak dokunuşlarla tesir etmeli. Nasıl ki ebruda suya yapılan çok küçük bir dokunuş yayılarak geniş bir alanı etkiliyorsa öğretmenin de etkisi bu tarz olmalı.Çiftehavuzlar Bilgi Merkezi

Dersten kopan öğrenciye onun bilebileceği soruları sorarak ve doğru cevabı alarak konunun içine çekmek birçok defa başarı sağlıyor, bu metod uygulanmalı.

Bu arada Mercan şu noktaya özellikle dikkat çekmeye çalıştı; sınıf ortamında çocuk soru sorma konusunda hiçbir endişeye kapılmamalı. Öğretmen ona bu ortamı sağlayabilmeli. Öğrencinin soru sorabilmesi iletişimin var olduğunu gösterir.

Eskiden kendi dönemlerinde çocukların daha çekingen olduğunu fakat şimdiki çocukların meramını anlatmada daha başarılı olduğunu tesbit ettiğini söyleyen Mercan, bu özelliğin önemli olduğunun ve geliştirilmesi gerektiğinin de altını çizdi.

Yine eski dönemlerde daha öğretmen merkezli bir eğitim sistemi varken bugün genelde öğrenci ve çocuk merkezli bir eğitimin gittikçe daha fazla önem kazandığı yorumunu yapan Mercan, bu durumun yararları yanında bazı mahzurları olduğu konusunda endişelerini paylaştı. Çocuğun dersi anlayabilmesi için öğretmen dışında çok fazla araç gerecin olduğunu, öğretmenin bazen sadece moderatör durumuna indirgendiğini, bunun da eğitimde insanî ilişkileri azaltma tehlikesi oluşturduğunu ifade etti. Öğretmenin eğitimde önemli olduğunu ve bu önemin hiçbir durumda azalmaması gerektiğine inandığını da ifade etti.

Öğrenciden şikayet eden öğretmen, kendi meşruiyyetini kaybeder

Öğretmen çocuğu çok iyi tanıyabilmeli, aile durumuna, ailede onu etkileyen müsbet ve menfi yönlere vakıf olabilmeli, çocuğun kaçıncı çocuk olduğunu, memleketini, ait olduğu sosyal ve ekonomik tabakayı ve sair bu tarz bilgileri bilmenin öğretmenin öğrenciye daha fazla yararlı olabilmesine yol açacağının da altını çizdi.

EBSAD Adıyaman Bilgi EviBir sınıfın topyekun eğitim seviyesinin yanında her öğrencinin de ayrı bir dünya olduğu ve ona eğilmenin ancak bu tip bir tanımayla mümkün olabileceğine, öğretmenin öneminin de işte bu noktada daha değerli olduğuna dikkat çekti.

Son sözler olarak çocukların yüzlerinde var olan yaşama sevgisinin ve coşkusunun sürekli gözlenmesi ve canlı tutulmasının asıl hedef olması gerektiği ve olumsuzluklarda çocukların suçlanmamasının esas olduğunu söyleyen Mercan, “öğrenciden şikayet eden öğretmen, kendi meşruiyyetini kaybeder” diyerek sözlerine son verdi.

Ahmet Mercan’ın sunumundan ben çok şey öğrendim. Umarım dinleyenler ve okuyanlar da istifade ederler.

 

Erhan Erken bile yazdı