Osmanlılar zamanında kütüphane müdürlerine “hafız-ı kütüp” deniliyordu. Sultan İkinci Abdülhamid Han’ın kendi bütçesinden para vermek suretiyle yaptırdığı Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin hafız-ı kütüpleri aynı zamanda âlim, hatta “ayakklı kütüphane” diyebileceğimiz kimselerdi. Bunların başında da, adı geçen kütüphanede tam 43 yıl müdürlük yapan İsmail Saib Sencer bir numaralı “allame” olarak karşımıza çıkıyor. Ondan ve kütüphanenin diğer âlim müdürlerinden aşağıda kısaca bahsedeceğim ama önce Taksim’deki Atatürk Kitaplığı’nın eski Müdürü Ramazan Minder Bey’le söze başlamak istiyorum.

Bu arkadaşımız İstanbul kütüphanecileri arasında liyakatiyle, hizmetleriyle, dostluğuyla, güler yüzlülüğüyle tanınıyor ve kütüphane müdavimleri tarafından çok seviliyor. Ne yazık ki İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı bu özelliklerini hiç önemsemeyerek kendisini görevden aldı. Gazetelerin bazı köşe yazarları, bu yanlış icraata duydukları tepkiyi köşelerinde dile getirdiler. O sırada bendeniz de gazetemizde aynı konuda bir yazı yayımladım, bu çalışkan arkadaşın değerlendirilmesini yetkili makamlara hatırlattım. Kendime pay çıkarmadan söylemek isterim ki, Ramazan Bey, geçenlerde Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin müdürlüğüne tayin edildi ve böylece hak yerini bulmuş oldu. Bu vesileyle kendisine başarılar diliyorum.

Şimdi sıra, verdiğim sözü tutmaya geldi. Efendim, bu tarihi kütüphanenin ilk hafız-ı kütübü, yani müdürü Hoca Tahsin Efendi’dir. 1851’de Tokat’ta dünyaya gelen Tahsin Efendi, bu şehirdeki Meydan Camii’nin imamı Osman Efendi’nin oğludur. Genç yaşında İstanbul’a geldi, medrese tahsili gördü. Bayezid Camii’ne devam ederek, meşihat müsteşarı Ali Rıza Efendi’den icazet aldı. Hattatların reisi Muhsinzade Abdullah Bey’den sülüs ve nesih öğrendi. Ayrıca Kazasker Mustafa İzzet Efendi’den de istifade etti. Sadrıazam Âli Paşa’nın, Mercan Ağa Mahallesi’nde yaptırdığı camide imamlık ve hatiplik görevinde bulundu.

Hoca Tahsin Efendi hakkında kaynaklarda, hatta görev yaptığı kütüphanede bile fazla bilgiye rastlanmıyor. Ancak iki kitabiyat bilginimiz, Prof. Dr. Süheyl Ünver ile İbnülemin Mahmud Kemal Bey, kendisinden bahsediyorlar. İbnülemin’in anıt eserlerinden biri olan “Son Hattatlar”dan öğrendiğimize göre ve yukarıda da belirtildiği üzere, merhum bu kütüphanenin ilk müdürüdür. Bu arada Ali Paşa Camiii’nde de görev yapmaktadır. Evkaf Nezareti’nin (Vakıflar Bakanlığı’nın) iki görevi bir arada yürütmesinin mümkün olmadığına dair aldığı karar üzerine imamlığına son veriliyor. Buna çok üzülen Tahsin Efendi, bir hafta sonra vefat ediyor. (1916).

Ölümünden bir yıl önce sağ tarafına felç geldiğini, uzun süre yattığını, daha sonra iyileştiyse de zihninde durgunluk görüldüğünü yine İbnülemin’den öğreniyoruz. Sülüs ve nesihde üstad olan ve birkaç Mushaf-ı Şerif yazan Hoca Tahsin Efendi, aynı zamanda saatçilik de yaparmış. Fakat onun bu özelliğini kimse bilmiyormuş. Mahmud Kemal Bey’in “âsâr-ı atika”dan bir saati varmış. Bu bakır saat arada bir bozuluyormuş. Tahsin Efendi, saatçiye götüreyim diye alıp gidiyormuş. Meğer kendisi tamir ediyormuş. Bir gün saat yine durduğunda Mahmud Kemal Bey arka kapağını açıyor ve ince bir kâğıda yazılı şöyle bir kıt’ayla karşılaşıyor:

Pek güzel yaptı onu saatçi

İçini açma sakın ey gamkin

Bir dakika ileriye gitse

Yine tamir eder elbet Tahsin

Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin ikinci müdürü İsmail Saib Efendi’ye gelince, hiç şüphesiz onun ismiyle bu kitap hazinesi özdeş hale gelmişti. Bu kitabiyyat bilgini, dünyaca meşhur bir otorite kabul ediliyordu. Batılı müsteşrikler (doğu bilimciler) ona, kafasının içi, müdürlüğünü yaptığı kütüphaneden daha zengin olan adam diyorlardı. Merhumun hafız-ı kütüplüğü ve bu sahadaki ihtisası hakkında “Ayaklı Kütüphaneler” adlı naciz eserimde ayrıntılı bilgi vermeye çalıştım.

Burada sadece kedilere olan düşkünlüğünden bahsedeyim. Bir gün, (28 Ocak 2010) kıdemli müdür yardımcısı Süheyla Şentürk Hanım’ın odasında oturuyordum. O sırada hayatta olup da İsmail Saib Hocayı yakından tanıdığını bildiğim Taha Toros Bey’i aramasını rica ettim. Süheyla Hanım telefon etti. Uzun uzun konuştular. Taha Bey’in telefonda şöyle bir anekdottan bahsettiğini Süheyla Hanım bana söyledi.

İsmail Saib Hoca müdürken bir gün hükümet kütüphanedeki farelerin zehirlenmesi için bir miktar para gönderiyor. Ancak müdür bey bu parayla zehir değil, ciğer aldırıyor ve kedilere – her zaman yaptığı gibi – bir güzel ziyafet çekiyor. Tabii ki, Hoca hakkında da tahkikat açılıyor. Unutmadan söyleyeyim; İsmail Saib Hoca’nın idareciliği zamanında Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin adı “Kedili Kütüphane”ye çıkıyor.

Kütüphanenin üçüncü müdürü, Hasan Âli Yücel tarafından himaye edilen; Arapça ve Farsça’nın yanı sıra Almanca, Fransızca ve İngilizce de bilen merhum Prof. Necati Lugal’dir. Sadeddin Nüzhet Ergun, Muzaffer Gökman, Hasan Duman, Yusuf Tavacı gibi işinin ehli zatlar da burada görev yaptılar.

Bayezid Devlet Kütüphanesi’nin tekrar âlimler meclisi olması dileğiyle…