Cahit Zarifoğlu, çocukluğunu unutmayan bir yazardır. Çocuk bakışının verdiği geniş hayal gücü, olduğu gibilik ve masumiyet büyük hâllerimize de hitap eder. Yapmacık olmayan bir çocuksuluk etrafında oluşturduğu masallarında kimi zaman doğrudan bizi de içine katarak yetişkinliği ve olayları yorumlamamızı sağlar. Çocuklara armağan ettiği hikâyelerinin hepsinde bizi farklı dünyalara götürür. Bu dünyalarda güzel insanlar, güzel dualar, güzel kuşlar vardır. Gözlerimiz, kanaate, insanın acımasız ve doyumsuz taraflarına, yanıbaşımızda yaşanan zulümlere bakmaya yönelir. Onun eserleri diğer çocuk metinleri gibi önümüzden bir dizi gibi geçmez; düşündürür, sorgulatır. Büyükçe nasihatler değildir.

Radyo Oyunları için de bunları söylemek mümkün. Yine çocukları merkeze alsa da büyüklerin anlam çıkarabileceği birçok metafor barındırıyor. Mustafa Ruhi Şirin’in yayına hazırladığı ve Beyan Yayınları’ndan çıkan kitap, yazarın vefatından sonra kendisine teslim edilen evraklarından ortaya çıkmış. Şirin, kaleme aldığı önsözde bu eseri “zekice düzenlenmiş ve oyuna dinleyiciyi dâhil eden sözel zekâ oyunları” olarak tarif ediyor.

“Deve ile Uçuç Böceği” ve “Cırcır Böceği ile Kaplumbağa” kitabın ilk iki oyunu. Böyle kahramanların olduğu masallar genelde kandırmacadan, ihanetten, pişmanlıklardan ibaret. Yazılmış tüm böcekli masallara inat burada dostça ve tabiata uygun ilişkiler yürüyor. Yaradılışının manasını kavramış, görevlerini layıkıyla yapan ve aslını koruyan sevimli kahramanlar... Sonunda ölümcül bir olay veya ihanet pahasına bir ders vermeyecek kadar olağan, mutlu.Cahit Zarifoğlu, Radyo Oyunları

Aslanla tilkinin yolculuğunda ne sırlar gizli

Altı radyo oyunu ve dört oyun taslağı barındıran Radyo Oyunları kitabında,  Katıraslan adlı eserden radyo uyarlaması da var. Romanımsı bir masal olma özelliği taşıyan Katıraslan’ın aksine adını paylaştığı oyun, aynı sonla bitmez. Aslan tilkiyi yemelidir ama doğanın kanununa uymaya vefası izin vermez. Aslan doymak için çalışır, insan çalmak için. Onlar doğanın kanunları ve yaratılışları nispetinde yaşarken biz doğayı ve insanları katlederiz.

İnsana benzemeye çalışan tilki, asaletini böyle kazanacağını sanır. O, Motorlukuş gibi kendi özünden başka bir şey olmaya çalışmaktadır. Yükün rahatlık getirirken özgürlük götürdüğünü onunla gösterir yazar bize. Ama zaten birçok aldanmış ve mazlum, kendileri istese de istemese de tabiatlarını kaybedecektir. Köpeklerin vurulan avları yemeden getirmeyi dayakla öğrenmelerini Serçekuş’ta okuduğumuz gibi. Tilki basitçe bir zevk için bile vurulabilir. Bir hiç uğruna insan tarafından öldürülebilecek olmasına rağmen onun insanı kutsallaştırması, güçlünün emrinde veya hayranlığında kişiliğini hiçe sayabilecek kadar mahkûm olmuş köleleri hatırlatır. Modernizmin karşısında benzemekten başka bir şey yapamayışımızın aynası olur hayal tilkisi.

Aslan tilkiyi özüne sadık kalamadığı için eleştirirken kendisi de hazıra konarak yaşar, katıraslana dönüşür. En çok akla muhtaç olanın kınayıp akıl satan olması tabii. Tedbirle, kadere teslimiyet arasındaki çizgiyi çocuklar göremez belki ama büyükler okudukça dünyanın budala halleriyle yüzleşir.

Manevi boşluklarımızdan mıdır, bilinmeyenin cazibesinden midir; yeni ve farklı şeylere olan ilgimiz o şeyin endüstrisini de hızla oluşturur. Yeni olan çok vahşi ve bizi bile yenecek olsa dahi, onu da hemen tüketmek, ele geçirip ondan kazanma yoluna gitmek için harcanırız. Arayışlar modern insanı buna sevk eder. İçi boşaltılmış, sahte ve başka bir Müslümanlık algısının yazarın kendi dünyasındaki yansıması, “katıraslan” motifinde ortaya çıkar. Reklamlar, vurgunlar, dengeler, kompleksler…

Sadece çocuklara hitap etmiyor

Bir çocuk kitabından beklenmeyecek kadar ciddi toplumsal eleştirileri, bu masal-oyunlarda görmek mümkün. Zarifoğlu’nun doğrudan çocuklara hitap ettiği “Yüzen Fil” ve “Aslan ile Eşek”, kendisine bahşedilen güzelliklerden, farklılıklardan memnun olmayan herkese ders verir. İçinde kendimiz gibi kalabildiğimiz en kötü yer, aslında olmadığımıza büründüğümüz sahte dünyalardan iyidir. Olsun dediğimiz her şey hayır getirmez, kaderimize razı olamadığımızda zorlamalardan pişmanlık da duyabiliriz. Eşitlik rüyasından kalkarken eşitliğin uzak bir serap olduğunu görmek de vardır. Çünkü güçlülerin hüküm sürdüğü kayalıklarda hem eşek, eşek olarak kalamaz hem de aslanın ona biçtiği rol eşitliğe müsaade etmez.

Yer yer mizahi dili ve ironileriyle sembollerine can veren Cahit Zarifoğlu, doymayan yetişkinin dünyasını çocuklara ustalıkla anlatmış. Radyo Oyunları, “Gülücük” serisinden sonra bu sefer de diyaloglarla düş gücümüzü tekrar harekete geçiriyor. Keşke bu oyunları dinlemek, hatta diğer çizgi film, tiyatro projeleri zincirine eklemek mümkün olsa. Çünkü çocuklar vefatından yıllar geçse de diriliğini muhafaza eden ve dünyalarına girmeyi hak eden “zarif adam”ı okumadan büyümemeli.

Ceylan Ergin yazdı