Günümüz öykücülüğünün önemli ismi Sadık Yalsızuçanlar, değişik zamanlarda ve değişik yayınevlerinden çıkan öykülerini bir araya getirmeye başladı. Bu hem edebiyatımız adına, hem de yazarın okuyucuları adına çok önemli bir gelişme. Çünkü karşımızda üretkenliğiyle, kendine has üslubuyla, olaylara ve dünyaya bakışıyla günümüzün en dikkate değer bir yazarı duruyor.
Sadık Yalsızuçanlar isminin yanına edebi anlamda hangi sıfatı koyarsak koyalım hiçbir sıfat onun yanında eğreti durmaz. Çünkü o, ele aldığı her işi büyük bir titizlikle yürütmektedir. Fakat değişmez bir gerçek vardır ki Sadık Yalsızuçanlar ismiyle anılan ve ona en çok yakışan sıfat “öykücü”dür. Onun ilk öyküleri Şehirleri Süsleyen Yolcu ve Gerçeği İnciten Papağan okuyucu nezdinde kabul görmüş, her şeyiyle farklı bir yazarla karşı karşıya olunduğunun ipuçlarını vermiş çalışmalardı. Daha sonra çıkan kitaplarda da görüldü ki Sadık Yalsızuçanlar, yaşanan hayatın ötesinde dünyaya bir sinema perdesi gözüyle bakan, gerçekle hayal arasındaki çizgide bir yerde durarak öyküler devşiren bir yazardır.
Dört kitap bir araya getirilmiş
Timaş Yayınlarınca basılan Garip’te Sadık Yalsızuçanlar’ın dört kitabı bir araya getirilmiş: Sırlı Tuğlalar, Garip, Ayan Beyan, Güzeran. Yalsızuçanlar’ı yayınevi konusunda takip etmek neredeyse imkânsızdır. Bir istatistik yapılacak olsa yazarlarımız arasında farklı yayınevleriyle çalışma noktasında Yalsızuçanlar’ı geçebilecek başka bir yazarımız olduğunu sanmam. Bu anlamda onun öykülerinin toplu olması güzel bir gelişme.
Garip adlı kitabın adı toplu öykülere verilmiş olsa da kitabın genelinde bir araya getirilen kitaplara bakılacak olursa bu bir tesadüf değil, bilinçli bir tercih olmuş. İnsanın dünyadaki garipliğine vurgu yapan öyküler ve temalar bu kitapta önemli yer tutuyor. Mümin ki dünyada büyük bir gariplik çekmektedir. Bu gariplik metropollerin karmaşasında her gün biraz daha artmaktadır.
İbn Arabî ile ilgili çalışmaları Sadık Yalsızuçanlar’ın farklı bir uğraş alanıdır. Birçok kitabında da İbn-i Arabî’nin nefesini hissetmek mümkün. Garip kitabının ilk öyküleri “Sırlı Tuğlalar”. İbn-i Arabî’nin bir sözüyle başlıyor “Sırlı Tuğlalar”: “Ayrılığa ulaşmanın bir yolunu bulsaydık ona kendi acısını tattırırdık.” Acıya karşı daha büyük acı. Tasavvuf geleneğiyle de birebir örtüşen bu tavır, insanın garipliğinin de ümmet olmakla pekiştiğini vurguluyor.
Düşle gerçek arasındaki öyküler
Sadık Yalsızuçanlar hayatı bir düşün parçası olarak görür. Hepimiz bir düşün içindeyiz ve rüyadan uyandırılana kadar bu düşü yaşamaya devam ederiz. “Sırlı Tuğlalar”ın ilk öyküsü “Yusuf’un Rüyası”, gerçekle düş arasındaki bir dünyanın öyküsünü anlatır. Hz. Yusuf’tan küçük Yusuf’a gidiş gelişlerle bir rüya âleminden seyredilir dünya.
“Alkarısı” adlı öykü, Sadık Yalsızuçanlar öyküleri arasında gelenekçi bir bakış açısına sahip bir öyküdür. Modern öykünün hatlarını oluşturan öyküler kaleme alan Yalsızuçanlar’da pek de rastlamadığımız anı-öykü tarzında yazılan “Alkarısı”, hem anlatım hem de yöresel dil ve terimlerin kullanılmasıyla farklı tarzda bir öyküdür. Alkarısı ki Anadolu’da halk kültür unsuru olarak ortaya atılmış, gerçek olmayan ama yüzyıllardır bu topraklarda gerçekmiş gibi inanılan bir efsanedir.
Kitabın ilk bölümü olan “Sırlı Tuğlalar”da karşımıza çıkan bu anı-öykü tarzındaki anlatım Sadık Yalsızuçanlar’ın çok da rağbet ettiği bir tarz değildir aslında. O, yazdıklarında pek de sınır tanımayan, bazen birkaç satırla bile öykünün kalbine dokunan bir yazardır. “Sırlı Tuğlalar”da geleneksel öykülerin, harflerin dünyasından seslenen öykülerin yanında onunla özdeşleşen “Temizlikçi” tarzındaki öyküleri de bu kitapta yer alıyor. Öykünün tamamı şu şekilde; “Çöple dolu iki çöp tenekesi vardı. Bir derviş geldi, ikisini de kendi çöp tenekesine boşalttı, çekip gitti.”
Hüzün, sessizlik, soğuk yanılgı ve güle dokunan kanat sesleri
Sadık Yalsızuçanlar, beslenme kaynağı en bol yazarlarımızdandır. Risaleler, Arap ve Fars edebiyatı, tasavvuf, ilh. onun iç dünyasında yer bulan kaynakların başında gelir. Bunlardan ışıltıları öykülerdeki cümle aralarında da bulmak mümkündür. “Ayan Beyan” adlı öykü, benlikte kaybolup benliğe kavuşmayı, kalbe giden yoldaki her şeyden arınmayı anlatan bir öykü. “Akıl Dağı” ise hikmet dolu bir menkıbe gibi akla hücum eden bir öykü. Gerçek olana ulaşmanın yolu akıldan geçmektedir. Akılsa hikmeti ve ibreti besleyen bir dağdır. “Çokluktan Kinaye” öyküsü de tasavvufî bir bakış açısını yansıtan öykülerden. Her şeyin bir noktadan başlayıp sonunun bir noktaya dönüşeceğinin öyküsünü anlatıyor yazar: “Ozan şimdi her şeyin kendisinden doğduğu bir nokta.”
Garip kitabı, “Güzerân”la sona eriyor. Genelde olay öykülerinin değil de durum öykülerinin yer aldığı bir kitap olan “Güzerân”, Sadık Yalsızuçanlar’ı en iyi ifade eden kitaplardan. Hüzün, sessizlik, soğuk yanılgı ve güle dokunan kanat sesleri.
Garip’teki öyküler Sadık Yalsızuçanlar’ın öykü serüveninin bir özeti sayılabilir. Onu ifade eden her şey bu öykülerde yer alıyor. “Toplu Öyküler–1” ile okuyucuya bunu mutluluğu yaşatan yazara düşle gerçek arasındaki serüveninde yoldaş olmak için bu öykülerin dünyasına girmek iyi bir tercih olacaktır.
Mustafa Uçurum yazdı