“Dış yüzünde ol sızar, içinde ne var ise”

Bir zamanlar Sakarya’da şehir merkezinde güzel bir bahçe içinde bir kütüphane kurulmuştu. Eskilerden kalmış bu iki katlı mekânı merak edip uğrayanı çok olurdu.  

Kütüphanenin manevi ikliminin de zenginleştirilmesi gayesiyle Fatma Barbarosoğlu’ndan, Nazife Şişman, Liz Behmoaras, Erdem Beyazıt, Prof. Hasan Akay, Mehdi Ergüzel, Mehmet Niyazi Özdemir, Prof. Sadettin Ökten, Sadık Yalsızuçanlar, Hayati İnanç, Necati Mert , Çetin Öner, Mustafa Tatçı, Rasim Özdenören’e kadar birçok fikir, sanat, ilim erbabı davet edilerek çok hoş ilim irfan sohbetleri yapılmıştı. Bu sohbetleri dinleyen takip eden insanlar arasında dahi bir muhabbet oluşmuştur.

Burada o binanın kütüphane olarak tanziminde ibadet aşkı ve şevkiyle çalışan merhum Adnan Çomaklı’yı da rahmetle anmak kadirşinaslık vazifemizdir. Onun erken vefatı üzerine sohbet odasına merhum Amil Çelebioğlu’nun “Gitti ey dil kimi sevdik ise cânân diyerek” başlıklı şiirini merhumun resmi ile beraber çerçeveletip asmıştık. Tamamı şöyle idi:

"Gitti ey dil kimi sevdik ise cânan diyerek

Etmedik gerçi şikâyet yüce ferman diyerek

İçimiz ağlasa da kan elimizden ne gelir

Mest ü nâlan döneriz bir nice meydan diyerek

Bî-vefa olduğun âhir bize bildirdi felek

Bunca cevr ü sitemi çektirip âsan diyerek

Bir şifâ umduğumuz sevgililer gitti gider

İçirip ayrılığın zehrini derman diyerek

Çok mudur ehl-i figân olduğumuz HAYRÂNİ

Gitti zirâ kimi sevdik ise cânan diyerek

Orası farklı bir kütüphane olmuştu. Merhum Mehmet Niyazi Özdemir Ağabey, “Bu kütüphanenin delisi de oldu mu, var mı, her kütüphanenin hem kedisi hem delisi olur” demişti. Eski Milletvekilimiz Hasan Ali Çelik de, “Burada bir ruhaniyet var, burada tetkik ve tefekkür yapılır” demişti. Çünkü oraya başta Ahmed Yesevi’den, Mevlânâ’ya, Yunus’dan İbn-i Arabi’ye, Hacı Bayram’dan Hacı Bektaş hazeratına, İbn-i Sina’dan İbn-i Batuta’ya, Aristo, Sokrates’ten Eflatun’a, Balzac, Şekspir’den Tolstoy’a, Dostoyevski’den Tagor’a bütün Türk İslam ulularının temel eserleri ile dünya klasiklerinden müteşekkil 25 bin kitap konmuştu.

Bir defasında Erdem Bayazıt Ağabey ağır hasta olduğu halde teşrif etmişti. Kütüphane bahçesinde yapılan sohbette hatırını soranlara: “Hastalığın saltanatını sürüyoruz elhamdülillah (herkes bize hizmet ediyor)” deyişi ile mürşidi Abdurrahim Reyhan Hazretleri’ni tanıdıktan sonra, “Artık benim için sürpriz yoktur (Cenab-ı Hakk’ın kudreti hikmeti tam anlaşıldı)” deyişi hürmetle ve rahmetle hatırlanmaya değer.

Kütüphanenin erkek, kadın, çocuk pek çok müdavimi vardı. Bunlardan biri de o zaman Sakarya'da görevli bir memur eşi olan Meral Hanım’dı. Meral Hanım anlamaya öğrenmeye meraklı, neme lâzım demeyen, iyi okuyan, iyi dinleyen bir kişi idi. Zaman zaman yaptığımız sohbetlerden bu çok açık anlaşılıyordu. İnsani dertleri, manevi ızdırap ve arayışları vardı.

Çok vasıflı bir edibe olan merhume Safiye Erol, “Hanımlarda şiiriyet vardır” der “Makaleler” kitabında. Meral Hanım da bunlardandı. Şairelik istidadı hissediliyordu. Seneler geçti, şimdi Meral Hanım’ın şiir kitabıyla karşılaştık.

Duygularımızı, hissettiklerimizi anlatamayız çoğu zaman ne elem, ne hasret, ne sitem, ne şikayet, ne gözyaşı, ne bir sır, ne bir keramet anlatmaya çalışsak kelimeler aciz kalır. Aksettiremeyiz bir kimseye.. Şiirle boşaltırız içimizi. Mücerred malzemeyle şiirde akseder serencamımız, endamımız.

Merhum Akif’in

“Ağlarım ağlatamam hissederim söyleyemem

Dili yok kalbimin bundan ne kadar bizârım” dediği gibi

Şaire Meral Akdemir Doruk Hanım da,

“Bir söz vardır dilimin ötelerinde

Onu neye saklamışım bulamıyorum

Bir sır var sırların ötesinde

Onu nerde kaybetmişim bulamıyorum” serzenişinde bulunuyor. 

Meral Hanım “Dış yüzünde ol sızar içinde ne var ise” zımnında hayallerini, düşüncelerini, meramını günümüz modern şiirine aksettirmiş. 1991 yılından günümüze kadar yazmış olduğu bazı şiirlerini Akis adlı şiir kitabında toplamış. Eşinin görevi dolayısıyla çeşitli il ve ilçelerde el sanatları dalında öğretmenlik yapan Meral Hanım iki çocukludur. Birkaç şiir seçerek burada naklediyoruz.

“Yansıma” şiirinde aksetmenin bir başka hâlini insanın insana yurt olabileceğini anlatıyor. Yıkık gönüllü insanı yine kâmil gönüllü bir insan tamir edebilir.

Yansıma

Yansıtacak ışık bulamaz

Karanlık baktığında gözler

Sonra loş aydınlıkları toplayıp

Bakınır etrafına

Herkesin gözünde fani aydınlıklar

Birbirine muhtaç

Birinin yandığında gözleri mutlu mutlu

Birileri doldursun gönül fenerini

Komşudan ateş almaya gitsin

Ocağı sönenler

Ve komşular versin ateşlerini

Yansısın ışıkları birbirine kalp harelerinin

Doldursun aç yüreklerini

“Anlatamıyorum” şiirinde de gönülden konuşmaktan bahsediyor. İnsan halini en güzel gönülden gelen sohbet anlatır. O gönül sohbetini anlatmaya ve dinlemeye ne çok ihtiyacımız var.

Anlatamıyorum

Net değilim bir sayı bir renk kadar

Sisli yamaçlarım var benim de

Güneş açınca belki dağılacak kadar

Farklılığım herhangi birinin herhangi farklılığı kadar

Belki biraz fazla içim titriyor

Belki daha fazla ağlıyorum

Gönülden söylenen sözler gönle erer bilirim

Ya ben gönülden konuşmayı unuttum

Ya da gönlüm kilit vurdu kendine

Vermiyor sözlerimi

Muştularımı erdirmiyor

Yoksa anlaşılmayacak kadar yok mu oldum?

Meral Hanım “İstiyor” şiirinde fani olan sıkıntısı da mihneti de bol olan dünya hayatına serzenişte bulunuyor.

İstiyor

Kuralsız yazılmış birçok çeşidinden

Oyun ki şeytan bile çıkmak istiyor

Sağda solda Münker Nekir melekleri

Defteri ve kalemi atmak istiyor

Ortaya kurulmuş kurtlar sofrası

Sofra ki kurtlar bile kalkmak istiyor

Ezelden beridir çizilen düzen

Çekilip bu çirkeften çıkmak istiyor

Dünyanın çivisini de alıp yanına

Felek bile çarkından çıkmak istiyor

Sarmış etrafı binbir yüzlü münafık

Yüzler ki birbirini boğmak istiyor

Dünyadan hızlı dönen dolaptan

Yalan bile durdurup inmek istiyor

Hakikat kendini terketmiş yabancı

Yalancı ki yalan bile kanmak istiyor

Karanlık gündüzleri yutmuş sindirmiş

Zifir ki güneş bile sönmek istiyor

Mabet

Bu mabette kalayım…

Yanık yanık bir çıkmazın içinde

Bir çıkmaz var bu çıkmazın içinde

Giderken bilinmezin itmesiyle

Şüpheli ve sonsuzdur

Sapkın yolun yanlışı

Kurtulmuşken bir fırsat

Bu şaşkın yolcunun yakarışından

Emin ve sonsuz olan

Yolun mabedinde kalayım

Ahmed Kuddûsi Hazretleri bir beytinde;

“Âdeti 'âşıkların âh-ile efgân olur/'Işk-ıla yanıklarıñ işleri giryân olur” diyor. Meral Hanım’ın da aynı hissiyatı aksettirdiğini anlıyoruz.

Bir hanımefendi şairenin Muhit Dergisi’nde 2021 de yayınlanan bir şiirinde “Bir kekliğin yarası bir dervişe dert olur” mısraı etkileyici idi. Anlaşılıyor ki Meral Akdemir Doruk Hanım’ın da böyle birçok derdi var ve ona yazdırıyor, şairane söyletiyor. İlhamı Rabbani’ye mazhar olarak yazmaya devam etmesi, gönülden gelen sözlerinin gönüllere ulaşması dileğiyle…

YORUM EKLE