Kültürümüze katkıları saymakla bitmeyen nice insanlar vardır. Onları bilmek önümüzü ve ufkumuzu anlamak ve yorumlamak bakımından hiç şüphesiz çok önemlidir. Büyük adamların yetişmelerini, düşünce yapılarını, çalışmalarını bilmek genç nesillerin elbette ki önünde bir temsil olup hem onlara şevk ve heyecan verir -ve böylece “iyi” olurlar- hem de onların “iyi”yi yetiştirmek için bir kervanın başına geçmelerine katkıda bulunur. İşte Faruk Kadri Timurtaş’ı bu noktadan hareketle anlamak sanırım faydalı olacaktır.

Millî değerlerin muhafızı idi

Faruk Kadri küçük yaşlarda ilkokul ve ortaokulu bitirdikten sonra liseyi Kabataş Erkek Lisesi’nde okur. Orada ufkunu açan hocalarla tanışır, devrin edebiyatını ve çalışmalarını takip etmeye başlar. Hocası Vâlâ Nureddin’in onun hayatının dönüm noktasını şekillendirecek bir tesiri vardır. Hocasının “Bütün medeni milletler, eski kültürlerini bilmeye son derece ehemmiyet verir, bunun için ne lazım gelirse yaparlar. Bizde de böyle olması lazım. Gençlerimiz eski yazıyı öğrenmelidir, Türk dili ve edebiyatı tarihleri üzerinde araştırma yapmak için bu şarttır.” gibi sözleri Timurtaş’ın zihin dünyasında yankılar uyandırır. Liseyi bitirdikten sonra hemen İstanbul Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü’ne kaydolur. Hocasının o sözleri o idealist adamın hâlâ kulaklarındadır. Fakülteyi bitirir ve derhâl çalışmalarına başlar.

Özellikle “dil uydurmacılığı” karşısında en ön saftadır. Yaptığı bütün çalışmalar dil noktasından hareket etmektedir. Çünkü Timurtaş aslında siyasî, içtimaî ya da herhangi diğer bir sorunun temelinin dilden hareketle çıktığını ve dilin bozulmasından dolayı, diğer olan biten hadiselerin birer vagon gibi dil hadisesinin peşinden geldiğini biliyordu. Yine kendisinin Osmanlıca ile ilgili yaptığı araştırmalar, yazdığı makaleler onu bir medeniyetin bekçisi ve yaşatıcısı konumuna getirmiştir. Bunun en açık delili de daha gençken divan tarzında yazdığı şiirleri. Kısacası o, bazı şeylerin farkına varmış ve bir şeyleri muhafaza etme gerekliliğini kavramış bir şahsiyetti.

Velûd ve rehnümâ

Faruk Kadri Timurtaş liseden beri edebiyat dünyasının önemli hocalarından dersler aldı. Bu da onu iyi bir noktaya getirdi doğal olarak. İyinin iyi hâle gelebilmesi ancak iyiden tedrisat almakla mümkün olabilir. Yahya Kemaller ancak Ahmet Hamdi Tanpınarlar doğurabilir. Bu noktada Faruk Kadri Timurtaş’ın bulunduğu yeri böyle tayin edebiliriz. O, hummalı bir şekilde çalışıyor, eser veriyor ama bir yandan da İstanbul Edebiyat Fakültesi'nde bulunan öğrencilerine yardımcı oluyordu. Bugün fakültede hâlâ onun öğrencileri ders vermektedir. Kendi zamanında Türkoloji alanında çalışıp da ondan yardım ve iyilik görmeyen kimse yoktur. Derece derece herkese yardımı dokunmuştur.

Sanırım bu da Timurtaş hocanın yetişme şekliyle alakalı bir durum. Babası Timurtaş’ı daha çocukken edep ve terbiye ile büyütmüş. Timurtaş’ın Yunus Emre ve Akif’e olan sevdası da onların Timurtaş’ın o naif gönlüne terennümler sızdırmasıyla açıklanabilir. Hoca olmasına rağmen herkese yardım eden, kibirsiz, oldukça alçakgönüllü, maneviyat sahibi bir insan olduğu, genellikle az konuştuğu, cömert ve ikram sahibi olduğu, onun hakkında söylenenlerden sadece birkaçı... Fakültemizde hocalarımızın ders arasında anılarını anlatması ve öğrencilerinin bize “evlatlarım” demesi onun yetiştirdiği insan tipinin örneğidir. Tedrisatından geçen ve geçmeyen hocalar arasındaki farkı görebiliyoruz somut olarak. Ve anlıyorsunuz hayatta en önemli şeyin aslında insan yetiştirmek denilen uğraş olduğunu. Sayısız makale yazmak önemli değil eğer bir seveninizi arkada bırakmamışsanız. Hocalığınız işe yaramaz eğer gelecek kuşaklara hoca bırakmadıysanız. Kitaplarınız bir işe yaramaz eğer o kitapların içinden canlı bir şekilde görünmüyor ve ilminizle amel etmiyorsanız. Biz yetişemedik Faruk Kadri Timurtaş’a ama duamız yetişir inşallah.

Diyelim biz de, bir Ramazan ayında bize veda eden Timurtaş hocanın ardından, Prof. Dr. Mehmet Çavuşoğlu gibi:

Yâ rabbi bi-hakkı ism-i mennân

Fârûkunu eyle afva şayân

Ahlâkı nümûne bir kişiydi

Zâhirdi yüzünde nur-ı imân

İncinmedi kimse kendisinden

Sîrette melekti şekli insân

İlmiyle amelde rehberidi

Yoldaş ola âhirette imân

Leyl-i ramazanda rıhlet etti

Târîhi dedim leyâl-i gufrân

 

Yunus Sürücü hocasının hocasına bir Fatiha göndererek yazdı